27.06.2014
Selam Mapusluk,
Acılar yuttu neredeyse tüm kelimelerimi. Ne derlerse desinler cevabım aynı: "Evi ben yaktım." Yalan mı? Ben yaktım işte. Hem insan neden merak eder ki başkasının başına gelenleri. Sanki öğrenseler söndürebilecekler mi yüreğimi her gün yeniden dağlayan dağ gibi alevleri. Ben kimseye soruyor muyum neden burada olduğunu. Neyse, şimdi olanları sana anlatıp daha fazla sıkamam dert küpü yüreğimi. Asıl konumuza gelelim. Tahmin edebiliyorum, sen de merak ediyorsun başıma gelenleri. Belki sen de sormak istiyorsun neden yaptığımı ama insanlara verdiğim tepkimden korktuğundan soramıyorsun olanları. Yok yok merak etme, sana söz verdim, anlatacağım her şeyi ancak zamanını beklemek zorundasın. Beni anlayabilmen için en başından anlatmam gerekiyor yaşananları, o yüzden biraz sabırlı ol bakalım. Hem kimseyi yanıma bile yaklaştırmazken seninle ömrümü kapsayan bir yolculuğa çıkacağımızı söylüyorum, kıymetini bil.
Aslında nereden başlayacağımı hiç bilmiyorum. Kasabadaki yangını anlatmak kolay da bir türlü cevap bulamadım 'içimde sönmek bilmeyen ateşi nasıl anlatacağım' sorusuna. Her geçen saniyenin biraz daha yellediği bir ateş içimdeki. Gözyaşlarımın söndüremediği, umut diye sarıldığım kimsenin dindiremediği kor bir alev... Kötülük kokan dünyanın son bulacağı günün hayaliyle yaşadım ben. Taşıyamayacağım yükler barındırdım yüreğimde. Minicik bedenimle kurtulmaya çalıştım, talihsiz bahtıma düşen kader piyangosunun hüzün dolu oyunundan. Hayatım boyunca kahkaha atamadım anıların tazelendiği muhabbet masalarında. 'Hayatım' dedim de dertlendim bak gene. Sahi, hayatım oldu mu benim?
Daha dünyaya gözümü açmadan başladım ben başkalarının hayatını yaşamaya. Altı aylık bebekken ölen ablam yani gerçek Gamze'nin kimliğini vermişler bana. Kütükte aslen yokum anlayacağın. Zor bir hamilelik süreci geçirmiş annem. Karnındakinin kız çocuğu olduğunu gösterince ultrasonun'un sonucu 'aldıralım' demişler ama annem "Nefesimi tehlikeye atarım da bana emanet olana dokundurmam." diye tutturup kendi hayatını riske atarak yapmış doğumunu. Bizim kız, minicik bedeniyle açmış gözlerini kısa sürecek yolculuğuna. Çok zor başladığı hayat mücadelesine hiç doğum günü kutlayamadan da veda etmiş. Bir yıl sonra annemin karnındayken çizilmiş kaderim. "Kız olursa Gamze oluversin." demişler de oluvermişim işte.
Bedenim; ablama, annemlerce biçilen büyüklüğe gelinceye kadar rahmetlinin eskitemediklerini giydim ve onun eskitemediği bir hayatta tükettim nefesimi. Umut böyle bir şey işte mapusluk, bir sonraki nefesin garantisi olmasa da yıllar sonrayı umut ediyor insan. Seneye de giyer mantığıyla bolca alınmış kıyafetler yüzünden uzunca bir süre bana ait elbisem olmadı. Ablamın oynayamadığı oyuncaklarla büyüdüm ben. Ölünün arkasından konuşulmaz ama az sinir olmadım ablama. Hatta bazen başıma gelenlerden dolayı onu suçladım. Ya babama ne demeli? Bir türlü kabullenemedi sarışın oluşumu. Ablama 'kara kızım' diye seslenirmiş, bana da öyle dedi yıllarca. Oysa ne kadar da güzeldi saçlarım, güneşe keyif veren parlaklığı göz alırdı. Uzunluğuyla herkesin dikkatini çeken kirpiklerim, gözlerimin kahveliğini biraz kapatsa da, gözbebeklerimdeki ışıltıya hayran olmayan kimse yoktu aslında. Tabii ki babam dışında. Bak aklıma geldi, sinirlendim yine. Devam edemem bu durumda...
YOU ARE READING
BAŞUCU KİTABI
RomanceDaha dünyaya gözlerini açmadan önce başkasının hayatını yaşamaya başlamıştı Gamze. Altı aylık bebekken ölen ablasının kimliğini vermişlerdi talihsiz kıza. O günden sonra da kendine ait bir hayatı olmadı zaten. 'Kızlar okumaz!' düşüncesinden tutun da...