Bir zamanlar sessiz dalgaların arasında rüzgara aşık yalnızlığın bütün harflerine sahip bir adam vardı. Öylesine öfke dolu ve merhametsizdi ki, sadece öfke ile doğmuş bir kalbin fısıltısı gibiydi bedeninin ruh hali. ancak hangimiz hep güzel duygularımızla beliriyoruz ki bu hayatın engin çöllerinde o yalnız adam belkide zamanın en zor dalgalarını göğüs kafesini siper ederek karşılamıştı. Öyle zor dalgalar ki bunlar göğüs kafesinde ki bütün kemikler kalbi belkide binlerce'kez deşmiş . zaman bile yaraları iyileştirme yeteneğini bu adam için kullanamamış zaman sadece yaraları daha ağır yaralar haline getirmiş ve yine zamanla bu adamın yaraları öyle çok açılmış yüreği öyle çok kanamış ki sadece öfkesi onu hayata tutunabileceği kadar yaşatmayı başarabilmiş. Öfkesi bile bu adam için o kadar çok üzülüyormuş ki onu hayatta tutabilmek için bu yalnız adamdan öyle sert öyle vicdan yoksunu biri yaratmış ki artık bu yalnız adam üzüntülerini ve yaralarını yavaş yavaş engin çöllerin dalgalı kumlarına teslim ediyormuş neye öfkeli olduğunu bilmeden yaşayan boş bir beden. Ne kadar üzücü değilmi ? duygularınız bile size acıyor duygularınız bile feryat ediyor bırak artık şu kalbi bırak uzaklaşıp gitsin! Çık şu çöllerden vazgeç bizden! vazgeç duygularından! Bak! Bakk! Seni çağırıyorlar yalnız adam diyor duygularınız bile size. Bu engin çöllerin bu nefes tıkayan kumların ardında yıkık dökük bir gemi var deniz sel olup o gemiyi ordan alıcakmışçasına o gemi orada bekliyor koş yalnız adam koşş! Olur da deniz insafa gelip o gemiyi ordan alırsa sen denizin insafına sarıl denizin insafına sarıl ki arafta ki bunca acın bunca yalnızğılın akıp gitsin bu çöllerden duygularını bırak çürüsünler burada sen o çok sevdiğin rüzgarın aşkını yaşa içinde Çünkü bu çölde senin sevdiğin o güzel rüzgar bile esmiyor yalnız adam.
+Seni kim bu tarafsız leş kokan çöle bıraktı yalnız adam ?
-En sevdiklerim atmıştı toprağı üstüme ben çığlık atarken hiç biri duymadı beni. Sesim kısıldı topraktan ciğerlerim doldu günahlarım bir bir tenimi yaktı her atılan toprakta. Ama kimse duymadı! Çığlıklarımı kimse hissetmedi nefesimi hiç kimse o toprağın arkasında ki adamı bir kez daha ziyarete gelmedi!..
Yalnız adamla diyalog tek bir soruda bitmişti çünkü yalnız adam onu bu çağresizliğe itenleri en güzel şekilde anlatmıştı. Bu adama her toprakta o kadar çok acı çektirilmişti ki sevdikleri. Kalbi gömülürken son kez rüzgarın eşsiz aşkıyla buluşacağına yemin etmişti çünkü toprağın altında hiç esinti yoktu. Şimdi yalnız adam yavaş ve dingin bir şekilde o çöldeki kum fırtınasının içinden yıkık dökük insaf bekleyen gemiden insaf bulmaya gidiyor. Ve adam gemiye vardığında Çölün bütün zulmü sadece denizin dalga sesleriyle yankılanıyor yalnız adam kendisi gibi arafta kalan yalnız çürümüş leşleri bulmak için geminin yelkenlerini ilk ve son kez açıyor.
Yalnız Adam: Sevdikleriniz sizi gömerken umarım siz ölü olursunuz. Kalbiniz umarım bir feryatla göğüs kafesinizi terk etmez. Çünkü henüz ölü değilseniz canınız çok yanıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir kere..
Short StorySadece bir kere seni seviyorum denilmesini istiyor insan. Karşılıksız bir şekilde seni seviyorum denmesini bekliyor.