"Gitmeyeceğim annemin yanına felan!"
"Gideceksin Feza!"
"Gitmek istemiyorum."
Ağlamaktan kısılan sesimle duvara dayanıp yavaş yavaş yere kaydım. Annemin yanına gitmek istemiyordum. Babamla kalmak istiyordum. Ama babamın evleneceği kadın beni istemediği için babam beni annemin yanına, şehrin bir ucuna gönderiyordu. Annemde öyle yapmıştı. Bana bakamayacağını söyleyip 3 yaşındayken beni babama bırakmıştı.
Ben Feza.. Feza İLTER. 17 yaşında sıradan bir kızdı. Annem ve babam iyi anlaştıkları için evlenmişler ama bazen anlaşmanın yetmediğini ben doğduktan sonra anlamışlar ve ben üç aylıkken boşanıp annemde kalmama karar vermişler ama buda yetmeyip annem bana bakamayacağını söyleyip beni babama verdi. Ve ben 14 sene babamda kalmışken şimdi evleneceği kadın yüzünden beni anneme geri gönderiyordu annemde kabul etmişti. Ama benim burada bir düzenim okulum hayatım vardı. Arkadaş çevrem diyemiyorum çünkü kimseyle anlaşamazdım. Asgari maaş gibiydim kimse benimle geçinemezdi.
"Hazırlan. Aksam almaya gelecek ve pazartesi oradaki okula baslayacaksın. İki haftada bir cumartesi ya da Pazar günleri seninle görüşeceğim."
Vee bum!
Buydu işte onun babalıktan anladığı. Her istediğimi yaptığında, cüzdanımı kalınlaştırdığında, her ay alış-verişe çıkarttığında baba oluyordu zaten.
Hakan İLTER ve babalıkları...
****.
"Fezaa! Annecim kahvaltı hazırladım. Hadi gel okula geç kalacaksın."
Annemin bağırışı üzerine dakikalardır bakıştığım tavandan gözlerimi çekip kapıya baktım. Bu oda.. ne bileyim bana hiç uymuyordu. Pembe ve beyaz? Eğer burada kalacaksam burası lütfen gri olsun..
Yataktan kalkıp yeni okulumun iğrenç formalarını giydim. Aslında güzellerdi. Siyah etek ve gri gömlek. Ve düşündümde. Güzelmiş.
Yeni okul yeni sene yeni akraba evliliği sınıf arkadaşları ve yeni bir dönem.. Umarım güzel olurdu.
Telefonumu ve anahtarlarımı alıp alt kata indim. Annemle fazla yan yana gelmek istemiyordum. Zatende gelmiyorduk. O çalışıyordu. Dayımla beraber dedemden kalan şirketi yönetiyorlardı. Sabah erkenden çıkıp gece geç saatlerde gelmişti şu geçtiğimiz iki günde. Umarım bundan sonrada böyle olurdu.
"Aç değilim. Sabahları aç olmam. Çıkışta defterlerimi alırım geç gelirim." Diyip kapıdan çıktım. Sinirim bozuluyordu. Annem hakkımda hiç bir şey bilmiyordu. Sahi babamda ondan farksızdı ya neyse.
Navigasyondan okulumu bulup oraya doğru yürümeye başladım. Ayaklarım geri geri gidiyordu. Kitaplarımı özlemiştim. Eve geri dönmek istiyordum. Okulu hiç tanımıyordum. Hafta sonuda araştırma gibi bi' gereksinim duymamıştım ama şu an keşke diyorum.
Saçma düşüncelerimle beraber okul kapısından girmiştim. F tipi ceza evi gibiydi. İki metreye varan duvarlar kapıda ki güvenlik görevlisi ve bahçede gardiyan gibi dolaşan hocalar. Yapabilirdim.
Önce müdür odasına gidip sınıfımı öğrenmeliydim. Biraz geç kalmış olabilirdim. Belki biraz.. tamam ilk dersi kaçırmıştım. Yolda fazla oyalandım sanırım.
Müdür odasını bulup içeri girdiğimde kırklarının başında yakışıklı bir adam vardı. Müdürü böyleyse diye içimden geçirip odaya girdim.
"Sen.. Heh buldum! Baban aramıştı adın Feyza'ydı değil mi?" diye sorduğunda müdürü "Feza" diye düzeltip yanaklarımın içini dişledim. Adımın yanlış söylenmesi sinirimi bozuyordu.
"Pardon. Bu sene 11 olmuşsun. Seni 11-A sınıfına koydum yavrum, al buda ders programın. İyi dersler." Dediğinde başımla onaylayıp odasından çıktım. Konuşmayı pek sevmezdim. 7 yaşında geçirdiğim tranva yüzünden üç ay konuşamamıştım. Babam beni arabada unutmuştu. Ve nasıl olduysa araba alev almıştı. Yanmaktan son anda kurtuldum. Şirketin güvenlik görevlisi beni zorla çıkarttığında dediğim tek kelime vardı "acıdı".
O gün bu gündür, acıdı kelimesini kullanmıyordum.
Sınıfı bulduğumda kapıyı çalıp içeri girdim. Sarışın uzun boylu bir öğretmen vardı. Bana gülümseyip içeri geçmem için gözlerini kırptığında içeri girip kapıyı kapattım.
"Baban aramıştı. Sen Feyza olmalısın. Ben kimya öğretmenin Funda." Diyip gülümsediğinde yanak içlerimi dişlemeyi bırakıp "Feza hocam, Feza" diyip kafamı yerden kaldırdım.
Mahçup bir şekilde gülümseyip "boş bulduğun bir yere oturabilirsin Feyza ay aman Feza'cım." Dedi. Sınıfa şöyle bir baktığımda cam kenarında tek bir sıra boştu. Oda erkek yanıydı. Ve pekte arkadaş canlısı gibi durmuyordu.
Yavaş adımlarla geçip oturduğumda kafasını yavaş yavaş bana çevirdi. Sanırım kovacaktı.
"Demek Feyyyza ismin" diye alayla sırıttığında onunla muhatap olmayacaktım. Ya da durun. Kaşınıyordum. "İlk söylendiğinde anlamayacak kadar aklın kıtsa adımı Feyyyza olarak hatırlayabilirsin"
Ve bum!
"Şii ağır olan yeni! Miraç'a artist artist davranma alırım paçanı" demek için arkasını dönen çocuğa baktım. Okulun ağaları bunlardı sanırım. Bir Feza atasözü der ki; çokta fi fi.
"Alsana" diyip yerime daha çok yerleştiğimde bana gözlerini koca koca açarak baktı. Özür dileyip geri çekilmemi felan mı bekliyordu. Bir başka Feza atasözü daha der ki; ölmek var, döneklik yapmak yok!
"Ooo şu yeniye bak sen, yakında anlarsın güzelim buraların sahibinin kim olduğunu!" dediğinde gözlerimi devirdim. Aynen tahmin ettiğim gibi. Buraların ağaları bunlarmış.
"Koray dön önüne!" dediğinde sevgili(!) sıra arkadaşımın burada olduğunu hatırlayabildim. Adının Koray olduğunu öğrendiğim çocuk yanımdakinin sözüyle önüne dönerken, o bana dönüp "Dikkat et," diye fısıldadı. Ayağımı denk almamı felan bekliyordu sanırım. Ama bir hayat felsefem var. Feza adam olmaz. Akıllanmam ben. İki senede dövüş dersi alınca gerekirse kavgada ederiz.
"Koray'a güven olmaz yeni, gece felan dışarıda dolaşma." Dediğinde omuz silklip önüme döndüm.
Birde bunlarla mı uğraşacaktım..
������
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARICIM
Teen FictionBir kız, Bir erkek. Bir sadist, Bir kurtarıcı.. Yeni bir hayat, Yeni kabullenişler..