1799-İtalya,Torino
Sonbaharın habercisi olan,kırmızı-mor yapraklar yerlere dökülüyor.Ardından hiç bitmeyecek bir sis yığını.Bugünlerde can sıkıcı hava pek fazla.Bankta Po Nehri'ne bakarken uzakta sarışın 4-5 yaşlarında küçük bir kız görüyorum.İtalyan değil.Bir anda kızın görüntüsü silikleşiyor.Ama bu olamaz.Her şey gerçek,bunu kabullenmelisin.Küçük kıza doğru yürüyorum.Kafasını okşuyorum.Çocukluğumdaki saflığı hatırlatıyor bana.Son zamanlarda Fransız sınır köylerine pek baskın yapılıyor ve çocuklar alınıyor.Kıza Fransızca bir şiir okuyorum ama İtalyanca''Fransızca konuğşamam,anlıyoğ musunuz,bayım?''diyor kendi yöresinin aksanıyla.Ben de''Tamam biz de İtalyanca konuşuruz.''diyorum.Kızın yüzünde her şeyi ,çektiğim bütün acıları ve özlemi unutturan bir gülümseme beliriyor.
Uzaktan siyah giyinimli adamlar geliyor.Küçük kız bana''Adım Grisa''diyor.Suratında korku var.Ben de ''Benim adım da Simoné,lütfen bana bir İngiliz soylusuymuş gibi Simon de.''diyorum.Adamlar iyice yaklaşıyor.Bize geldiklerini yeni anlıyorum.Adamlardan biri küçük kızın ağzını sıkıyor elleriyle.Diğeri kızın kolyesini fırlattığı gibi kaçıyor.O an yine oluyor aynı şey.Yıllardır bu anlar için acı çektiğim günler gene mi gelecek diye düşünüyorum.Zaman ağırlaşıyor, kolye turuncu ışık saçıyor ve nehre düşüyor.Sonra zaman yine normale dönüyor.Koleyeyi çıkaran adam bıçaklanıyor, gene başka bir adam tarafından hepsi sanki savaşta gibi bağırıyorlar.Bazıları nehre atıyor kendini.Bazıları delice kahkaha atıyor.Yine mi Tanrım,yine mi?Yİne mi bazı insanları özleminden kahredeceksin,öldüreceksin?Ağlıyorum.Ve koca adam olup bunlar izlediğim aklıma geliyor.Bu şey benim beynimi yiyor.Kızı boğmaya çalışan adama bir yumruk atıyorum.Kızı kollarıma alıyorum ve kaçıyoruz.İkimiz de ağlıyoruz.Bana yarı baygın şekilde söylüyor''Adımın defalarca O olmadığını söyledim.''.....