Dean, her sabah olduğu gibi yine saatini nereye bıraktığını unutmuş bir şekilde evin her yerinde dolaşıyordu. Küçücük bir saati nereye bırakmış olabilirdi ki? O anda bütün siniri üstündeyken kapı çaldı. Oflayarak kapıya doğru yöneldi. Kapı deliğinden baktığında kimse yoktu. Birinin zile basıp kaçtığını düşündü. Tam arkasını dönüp yürüyecekti ki, kapı bir kez daha çaldı. Dean, hızla delikten tekrar baktı fakat yine kimse yoktu. Merakla kapıyı açtığında ise kapının önündeki kırmızı paspasın üstünde oturmuş küçük bir kız ona bakıyordu. Dean, şaşırmış şekilde ona bakıyordu. Küçük kız minik elleriyle şapkasını düzeltti. Daha sonra Dean'a gülümseyerek, ''Merhaba.'' dedi.Dean, şaşkınlığını koruyarak, ''Senin burada ne işin var?'' diyerek sert çıktı. Küçük kız ona gülümseyerek tekrar baktı.
''Beni evine alır mısın?'' dedi.
''Neden bunu yapamayım ki? Hadi şimdi buradan kalk ve evine git.''
''Beni içeriye almayacak mısın?''
''Sana evine git dedim.'' diyerek kapıyı hızla kapattı. Kapının ardından küçük kızın sesini duyabiliyordu.
''Ama hava çok soğuk! Lütfen!''
''Hem ben çok üşüdüm!''
Dean, içinde bir burukluk hissetti. Sonuçta o küçük bir kızdı ve dışarıda tek başınaydı. Üstelik hava çok soğukdu. Arkasını bir kez daha döndü ve kapıyı açtı.
***
''Demek adın Debby.'' diyerek küçük kızın yanına oturdu. Debby, güldü.
''Evet, peki ya senin adın ne?'' deyip kocaman siyah gözleriyle Dean'a baktı.
''Dean.'' dedi. Debby, ona bakıp gülümseye devam ediyordu.
''Debby, neden benim evimin önünde duruyordun?'' diye sordu, Dean. Debby, elindeki çatalı masaya bırakarak, iki elini de bacağının üstüne çekti.
''Hey, bir sorun mu var?''
''Şey.. Dean. Benim evim yok.'' dedikten sonra bakışlarını yerden hiç ayırmadı. Dean, kaşlarını çatıp ona baktı.
"N-nasıl yok? Sen bir yerde yaşamıyor musun?"
"Hayır." dedi.
"E.. Peki sen nasıl ya bir dakika. Kimsen yok mu?"
Dean, bu soruyu sorduktan sonra Debby iyice kendine doğru çekildi.
"Yok." dedi sadece. Dean, duydukları karşısında şok oluyordu bir yandanda içinde bir şeyler kopuyordu.
"Bana anlatır mısın, Debby? Her şeyi."
"Kimsem yok işte. Hep böyle başka evlerin kapısını çalışıyorum ama çok acıkmadıkça çalmıyorum. Bazen böyle midem çok kötü oluyor o zaman yapıyorum. Bazıları bana kötü sözler söylüyor çok üzülüyorum. Bazılarıda evine kabul ediyor tıpkı senin gibi. Yemek yedikten sonra gidiyorum bende. İleride bir orman varya işte orada ağaçtan bir ev var küçücük çok tatlı. Orada yaşıyorum. Sana evi mi göstereyim mi?" dediğinde, Dean üzülerek ona bakmaya devam ediyordu. Söyledikleri ona o kadar dokunmuştu ki ağlayabilirdi.
"O-olur. Ama bekle. İkimize mont getireyim. Hava çok soğuk."
***
İkiside evden çıktığında küçük Debby, minik elleriyle Dean'ın parmaklarını kavradı. Dean, gülümseyerek parmaklarıyla minik ellerini iyice sardı ve elini tuttu. Debby'e baktıkça kendini kötü hissediyordu. Onun masumluğu ve yaşantısı çok acıydı. Yol boyunca Debby, evini anlatmıştı. Dean'da ona espiriler yaparak güldürmüştü.
"Ormandan korkar mısın, Dean?"
"Tabikide korkmam."
"Yaşasın, bende korkmuyorum."
"Cadılar korkmaz tabi." dediğinde Debby, "Yaa." diye bağırarak, Dean'ın arkasından koşmaya başladı. Dean'de gülerek ondan kaçmaya çalışıyordu. Ardından duyulan korna ve çarpma sesinden sonra Debby'in çığlıkları yankılandı.
***
"Bayım iyi misiniz?"
Dean, gözlerini açtığında, hastanede olduğunu anlamıştı. Gözlerini tekrar kapatıp açtığında karşısındaki siyah koltukta bir çocuk oturuyordu. Bu Debby'di. Aslında ona sinirlenmişti. Nereden çıkmıştı ki karşısına? Neden onunla dışarı çıkmıştı ki? Normal bir hafta sonu geçirebilirdi. Küçük bir kız yüzünden düştüğü durum çok saçmaydı. Susarak, serumunun bitmesini bekledi. Sol kolundaki kırıktan başka hiçbir şeyi yoktu. Şanslıydı. Debby, ise hem korkmuş, hemde pişman gözlerle Dean'a bakıyordu.
Yaklaşık bir iki saat sonra Dean'ın serumu bitti. Dean, olduğu yerden kalkarak hemşireye teşekkür ettikten sonra kapıya doğru yürüdü. Debby, hemen koltuktan aşağı inerek arkasından koşmaya başladı. Koridora çıkınca, "Dean!" diye bağırdı. Dean ise arkasını dönmeden, "Git başımdan!" diye karşılık verdi. Küçük Debby, göz yaşlarını silmeye çalışırken bir taraftanda onu izliyordu.***
İki hafta sonra Dean evden akşam yemeğine çıkmak için kapıyı açtığında, paspasının üstünde bir mont ve bir atkı gördü. Bu onundu. Şaşkınlıkla dışarıya çıkıp etrafa bakmaya başladı ama kimse yoktu. Aklına küçük kız geldi. Ona bunları üşümesin diye giydirmişti. İçi yine burkulmuştu. Onu öylece hastanede bırakıp, gitmişti ve günlerce aklına bile getirmemişti. O küçük kız kim bilir şimdi neredeydi? Ne yapıyordu? Üşüyor muydu? İyi miydi?
Dean, aklına gelen bir fikirle tekrar evine girdi. Evin anahtarını eline alarak dışarıya çıktı ve kapıyı kapattı. Küçük kızın evini görmek için bir yoldan yürümüştü. O yolu pek iyi hatırlamasada yürümeye başladı. İçinde yaptığı davranışın pişmanlığı vardı ve onu bulmayı ümit ediyordu. Sonunda ormana geldiğinde cebinden çıkardığı telefonunun flaşını yakarak ilerlemeye başladı. Biraz ilerledikten sonra, "Debby!" diye bağırdı. Ard arda birkaç kez daha bağırdıktan sonra küçük bir kulübe gördü. Koşmaya başladı. Kapısının önüne geldiğinde eliyle hafifçe vurup, "Debby, sen misin? Ben geldim. Dean!" diye bağırdı. Bir iki dakika sonra kapı açıldığında, Debby karşısında Dean'a görünce yüzünde bir mutluluk yayıldı. Dean, ona doğru eğildiğinde iki elini açarak ona sarıldı."Dean."
Dean'da onun sarılmasına karşılık verdi. Ve iki eliyle küçük vücuduna sarıldı.
"Özür dilerim, Debby. Seni bıraktığım için özür dilerim."
***
Selam meleklerim ^-^
Yine bir hikaye, yine bir kurgu..
Biliyorsunuz ki ben tek bölümlük hikayeler yazmayı çok severim. Bu yüzden kurgularınıda hep değişik yaparım ve ayrıntıları uzatırım -_-
Bu birinci bölümdü. Bunun bölümlerini fazla uzatmayacağım. İkinci bölümü direk son bölümü olacak. Bu yüzden asıl bölüm ikinci bölüm diyebilirim.Beni kırmayıp bolca yorum yapan olursa çok tişikür ederim, yapmayanlarada tişikür ederim ^-^
Beğenmeniz ümidiyle,
Not: SİZİ SEVİYORUM. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHORTY (Destiel One Shot)
FanfictionBir gün küçük sevimli bir kız kapınızı çalsa, ne yapardınız?