14/01/2017

17 0 0
                                    

Bir kız tanıdım, onun parlak, uzun ve sarıya kaçan kumral renkli saçları vardı. Sınıfta en arkadaki yere oturmuş, telefonuyla oynuyordu. Yanına ilerledim, ela gözleri bana döndüğünde gördüğüm tek şey acıydı. Ona yardım etmem için yalvarıyorlardı sanki. Yanının boş olup olmadığını sorduğumda cevap vermemişti. Onun yanına oturduğumda kollarındaki çizikleri fark ettim. Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle ona neden yaptığını sordum. Beni ilgilendirmediğini söylerken gözleri doldu, kapşonlusunu çantasından çıkarıp giydi. Sonra hiçbir şey olmamış gibi telefonuyla ilgilenmeye devam etti.

O an kendime söz verdim, daha adını bilmediğim bu kıza yardım edecektim. 

Ona günlerce ulaşmaya çalıştım. Duvarlarını kıramayınca oradan tırmandım. Başardım. Yakınlaştık, kendinden bahsetti bana, annesi babası ayrıydı. Babası kadınların ona daha iyi bakacağını söyleyip küçük yaştan itibaren yatılı okullara göndermişti. Orada iğrenç şeyler yaşamıştı, her aklına geldiğinde gözlerinin dolması beni de ağlatırdı. Ona sarılırdım.

Şiirler mırıldanırdı sürekli, onları ezberlemek onu rahatlatırdı, öyle derdi. Çillerinden nefret ederdi, güzel olduğunun farkında değil miydi? Asla olmadı. 

Onun daha fazla acı çekmemesi için çok dua ederdim, dualarım kabul oldu. 

14 Ocak'ta, kendi doğum gününde intihar etti.

Onun inanışına göre şuan başka bir bedende, yeni bir hayata gözlerini açtı. Masum bir bebek olarak açtı. 

Odasına üç gün sonra girdim, şuan yatağının yanındaki masada duran bilgisayardan bunları yazıyorum. Duvarlarda hiç anlamadığım EXO ve BTS posterleri var. Açık sekmesinde yeni mesajlar var, kimlerden olduğunu biliyorum. Çok fazla insana mesaj attı, ilgi istiyordu. Onu sevdim, kardeşim gördüm. Sevgimi verdim ona, sakladığı ilaç kutularını ve jiletleri aldım. Hiç onu sormayan annesinden ve onu sevdiğini sanan babasından nefret ettim. Ancak sevgim ona yetmedi. Atılan mesajları açmadan biliyorum, önce kitaplarını övüyordu, sonra da kalın defterine, insanların kullanıcı adlarını başlık alıp kitaplardan insanların kişiliklerini analiz ediyordu. Tek istediği tanımadığı insanlar hakkında bir şeyler bilmekti, bu onun hobisiydi.

Günlüğündekileri ona saygısızlık olmasın diye sizlere söylemeyeceğim. Ancak benim tanımadığım biri, senin gerçekten ruhunu sevmiş. Yalan söyledi, yazıyor günlüğünde. Asla olmadığı biri gibi davranıyor ve buna öyle yakışıyor ki. Zeynep, kullanıcı adının @swagwagmin olduğu yazıyor. Burayı okuyorsan, Tuğçe, son anlarında onu özel hissettirdiğini yazmış, gözlerini yakından görmek istediğini. Onun adına ben teşekkür ederim, belki de benim yapamadığımı yaptın. Çünkü daha okumayı bitirmediğim bu günlükte, hala kendi adıma rastlamadım. 

Psikoloğa gitmişti, annemden yardım alıp götürmüştüm onu. Çıktığında gülüyordu, mutlu olmuştum, ona bir faydam oldu diye. Ancak intihar etmeden önce enden sakladığı günlüğünü bırakmış okumam için, ve gülümseme sebebini şimdi anlıyorum.

"Ben deliyim," yazmış o gün için günlüğüne. "Ve delilerin dünyada yeri yoktur."

Psikiloğun verdiği ilaçları içmiyordu, kendi kurduğu krallığında, iç dünyasında yaşıyordu. Bipolar dedi önce doktor, sonra ise bir daha oraya gitmedik. 

Onu engellemeye çalıştım, ancak lanet babasının alkol şişesini hesaba katmamıştım. Onu kıracağını ve cam kırıklarını.

Benim güzel arkadaşım, umarım cennette bir meleksindir şimdi, umarım affedilirsin.

Onun anısına yazıyorum bu yazıyı, sessizliğine ve masumluğuna. Kendini karanlık sanarken beyazın en açık tonu oluşuna. 

Yakında hesabı sileceğim, o asla öldüğü için ilgi görmek istemezdi. Sahte ilgiler ona dolsun istemezdi. Sileceğim ve onun sessizliğinde bana kalan tek anısıyla yetineceğim.

Onu seveceğim, gerçekten özleyeceğim.

O da böyle isterdi.

Sevgiler, Çiğdem

Tuğçe Erbay'ın Anısına.Where stories live. Discover now