İnanamıyordum. Dört yıl sonra yine karşımdaydı. Peki ama neden ? Vicdan azabı mı getirmişti onu buralara kadar ? Bilmiyordum. Tek bildiğim yakınımda,burada olduğuydu. Tekrar 5 sene önceye dönmüştüm. Lise 3'e. Ona aşık olduğum ilk zamanlara. Evet ingilizce hocama aşık olmuştum ben ve herkesin söylediği gibi de geçmiyordu, geçip gitmiyordu kalbimdeki büyük aşk. Hep onu düşünmemi, ingilizce kitabımı her açtığımda yüzünü görmemi hiçbirşey engellemiyordu. Bana faydası da yok değildi hani. Sırf onjn gözüne girebilmek, ona daha yakın olabilmek için çok çalışıyordum dersime. Notlarım geçen senelere oranla daha yüksekti. Her perşembe ve salı günlerini iple çekiyordum. Uğraştığım herşey boştu aslında bunu da biliyordum. Ama elimde değildi işte çok seviyordum. Aşk kimin sözünü dinlemişki benimkinide dinlesin. Benden büyüktü, öğretmenimdi ve en önemlisi evliydi. Yani o benim için yanlıştı, yasaktı, imkansızdı. Ama bunlar o derste başkasına gülse yada başkası ile ilgilense başımdan kaynar sular dökülmesine engel olmuyordu. O bir sene çok çabuk geçti benim için. Keşke çok da mutlu diyebilseydim. Ama öyle olmadı işte. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Romeo ile Juliet... Hayat hangi birine kavuşmaları için izin vermişti ki, bana da izin versin. Hangi aşk mutlu olmuştu ki bende olabilecektim.
O sene onun sağ koluydum. Belki de en çok vakit geçirdiği insandım,en yakını... Zaten bu bağlamamış mıydı beni ona daha fazla ? Onu tanıdıkça daha fazla bağlanmamış mıydım ? Bana her güldüğünde gereksiz bir umut dolardı içime, her 'canım' dediğinde sanki 'aşkım' diyormuşcasına sevinirdim. Belki de aşamayacağım tek engel karısı gibi gözüküyordu gözüme. Yaşımı umursamıyordum evet 'aşkım yaşı olmaz' o sene benim sloganımdı.
Ona aşık olduğumu tüm sınıf biliyordu. Ne yapayım saklayamıyordum, koruyamıyordum içimde bu duyguyu. Taşıyamıyordum. Çünkü bu coşku ağır geliyordu artık. Sınıfımdan ses çıkmazdı biliyordum ve tüm arkadaşlarıma güveniyordum. Taa ki o güne kadar. AZRA. Hayatımı mahveden kız. Gitti ve ona söyledi. Tüm duygularımı ve yaptığım her şeyi... Evet Azra ve ben iyi anlaşamazdık ama her insan (aşkı tadan her insan) bunun fazla olduğunu bilirdi. Ya da ben öyle düşündüm. Değilmiş ama...
O gün hayatımın belki de en berbat günüydü. İngilizce dersindeydik. Yine en güzel halimle çıkmıştım karşısına. Çok çok güzel gidiyordu dersimiz. İkinci derse girdiğimizde suratı asıktı, gülmüyordu. İlk defa onu bu kadar ciddi görüyordum. Bu hiç hoşuma gitmemişti. Yanıma geldi. Normalde olsa mutluluktan uçardım yanıma geliyor diye ama bu sefer öyle değildi. Hatta gelmemesini diliyordum tüm kalbimle. Keşke gelmeseydi. Geldi ve 'tenefüste yanıma gel dedi. Ama çok ciddiydi. Ne olduğunuda anlayamıyordum. O gün tenefüsün gelmemesini her zamankinden daha çok istedim. İçimde kötü bir his ve Azra'nın suratında haince bir sırıtma vardı. Ve o lanet olası zil çaldı. Tam da çalmaması gereken zamanda. Yerimdrn kalktım. Arkasından gidiyordum. Arkadaşlarım nereye gittiğimi soruyorlardı ama tüm duygularımı kaybetmiştim sanki. Cevap veremedim. Tek yapabildiğim onu takip etmekti ve bunu da o dedi diye yapıyordum. Üçüncü kata çıktı. Bende arkasından gidiyordum. Arkasında olduğumu bildiğinden bile şüpheliydim. Çünkü arkasına hiç bakmadı. Okulun terasına çıktık ve nihayet durdu. Bana döndü. Suratında hiç görmediğim ve bir daha hiç görmek istemeyeceğim kızgın bir ifade vardı ve konuşmaya başladı:
- Sen beni çok yanlış anlamışsın. Sen benim sadece öğrencimsin.
Dedi ve yanıma yaklaştı:
- Seni sevmem söz konusu bile olamaz. Sizin yaşınızda bu tür olaylar olabilir ve bunları anlayışla karşılarım. Biliyor musun bende ingilizce öğretmenime aşık olmuştum. O yüzden ingilizce öğretmeniyim.
Dedi ve gülümsedi:
- Ama doğru karar şu ki artık senden uzak durmalıyım ve...
Duymuyordum. Yankılanan dört kelime vardı kulaklarımda 'Artık senden uzak durmalıyım' Suratım yanıyordu. Kızarmıştım büyük ihtimalle. Hissediyordum. O konuşurken arkamı döndüm. Ne konuştuğu hakkında en ufak fikrim yoktu ve koşmaya başladım. Arkamdan "Derin!" Diye bağırdı. Ama duymuyordum. Üzgün, sinirli ve karışıktım.
Sınıfa girdim o kız orada oturuyordu. Kulaklık takmıştı ve müzik dinliyordu. Hiç bu kadar aptal gelmemişti gözüme. Ona doğru ilerledim. Bana doğru baktı. Gözlerimdeki sinirden korkmuş olmalıydı ki ayağa kalktı,o an bana birşey oldu ne olduğunu bilmiyordum ama ona vurmaya başladım. Benden beklenmeyen bir şekilde, sinirle ve sertçe, ben olmaktan çıkmış bir halde ona vuruyordum. "Açıklayabilirim" diyordu. Neyi açıklayacaktı ki ?? Olanları bende biliyordum artık. Burnu kanıyordu ve sanırım kırılmıştı. Arkadaşlarım beni durdurmaya çalışsalarda başaramadılar. Sakinleşmemi beklediler ama sakinleşmiyordum. Çünkü hiçbirşey artık eskisi gibi olmayacaktı,öğrenmişti artık. Artık bana eskisi gibi bakmayacakt, eskisi gibi konuşmayacaktık. Bir el beni geri itene kadar vurmayı sürdürdüm.