SINIRDAKİ BAŞLANGIÇ

1 0 0
                                    

***

2004 İstanbul'

'Gökyüzündeki yıldızlar ilk kez bu kadar parlıyor.' Diye düşündü genç adam. Gökyüzü az sonra kazanacağı zaferini simgeliyor gibiydi. İlk kez bu gece rahat bir uyku çekebileceğinden çok ama çok emindi. Herşey bu gece, hatta şimdi bitmeliydi.
Daha fazla oyalanmasinın bir faydası yoktu. Önce küçük bir kıvılcım ile başlayacaktı herşey, ardından tüm ihtişamıyla yanan ateşi izleyecek, keyiflenecekti. Hayalini ona kavuşturacak olan; küçük bir kıvılcım. Herşey bundan ibaretti.

Isıtıcıyı açtı, kafasını koltuğa yaslayarak beklemeye başladı. Yan koltuğa fırlattığı sigara paketini eline alıp içinde kalan son sigarayı iki dudağının arasına sıkıştırdı. Kolundaki deri kayışlı saate baktı. Birkaç dakika öylece bekledi, ardından başını iki yana sallayarak gülümsedi. Aslında sona kalan o sigarayı içemiyecek olması üzücüydü. Ancak, fazla vakti olmadığını gayet iyi biliyordu. Onların yaşadığı her saniye, kalbini ağırtmaya yetiyorda artıyordu bile.

Kalan son sigarayı pakete koyup, az önceki gibi yan koltuğa fırlattı. Telefonundan gelen mesaj sesiyle gözlerini kıstı. İşte beklediği an gelmişti. "Bekle kızım. Bekle, baban  geliyor, az kaldı."
Hızla kapıyı açarak soğuk havayı karşıladı. Soğuk havanın arabaya dolmasına izin vermeden kapıyı çarparak kapattı. Hızlı adımlarla evin arka tarafına doğru yürümeye başladı. Herşey planlanmıştı, en ufak bir ayrıntıyı  bile gözden geçirdiğine emindi. Bahçenin demir korkuluklarından tırmanarak, mutfak kapısının olduğu kısıma geçti. Soğuktan kızaran ellerini birbirine sürterek, yürüyüşünü biraz daha hızlandırdı. Kapının önüne geldiğinde   gelişigüzel etrafı süzdü. Özensiz bir biçimde takılmış olan kilidi kolayca kırarak, kapıyı açtı. Onun için bu tür şeyler sözü geçmeyecek kadar basit meseleler haline gelmişti. Madem onca sene suçlu muamelesi görmüştü, öyleyse bir sebebi olması gerekiyordu. Herşeyde olduğu gibi...

Gün çoktan kendini karanlığın kollarına bırakmış, gökyüzü yıldızlarla süslenmişti. Sokak lambasının cılız ışığı soğuk zemine ince, düz  çizgiler halinde dökülmüştü. Kapıyı ardından yavaşça kapatarak merdivenlere yöneldi. Belkide binici kez. Yıllar öncekinden farklı bir mesele için, aynı kişi.

Ahşap zeminin gıcırdamasıyla arkasına keskin bir bakış attı. Sesin nerden geldiğini anlamaya çalışmadı bile. Bu evi avucunun içi gibi biliyordu. Planı güzelleştirecek olan şey, hiç şüphesiz daha önceden  burada  yaşamış olmasıydı.

Yavaş adımlarla üst kata çıkarken, kızına duyduğu özlem o kadar yoğundu ki, güzel yüzü aklına geldiği an kalbinden yükselen sızıyi bastıramıyordu. Bir anlığına adlandıramadığı bu duyguyu bile sevmişti. 'Baba' olabilecek kapasiteye sahip değildi belki. Ama bu başkalarının onun kızına babalık yapacağı anlamına gelmiyordu.

Kapının önüne geldiginde kulpu yavaşça çevirerek içeri girdi. Henüz kapının önünde duyduğu o mis koku artık dahada yoğun bir hal almıştı. Bir gün doyasıya içine çekeceğini biliyordu, sabırsızlanıyordu. "Güzel kızım, ben geldim." Sessizce fısıldadığı kelimelerin hasretle dudaklarından dokülüşünü izledi. Parmaklarını sarı saçlarından geçirdi, bir süre öylece onu izledi. Toparlandı, küçük kızın zayıf bedenini kavrayarak ayağa kalktı. Saçlarının süzülüşünü izledi, onu uyurken izlemeyi aklında bir yere not  etti.

Odadaki diğer yatağı farketmemişti. Yatakta küçük kızın tam tersine, esmer bir genç kız yatıyordu. Ne çok  annesine benziyordu öyle...  Adam derin bir nefesi ciğerlerine bahşettiğinde, çoktan odadan ayrılmıştı. Hızla alt kata indi, portmantoda asılı duran küçük pembe montu sıkıca kavradı. Yüzünü buruşturdu, ona daha güzellerini satın alabilirdi. Ona daha güzel bir yaşam sunabilirdi. Sabretmeliydi, kaybettiği onca yılın bedelini ödetecekti elbet.

"Baba?"
Montu küçük kızın üzerine örttü, şevkatle sırtını okşadı. "Burdayım güzelim."

Dışarı çıktı, telefonun tuş kilidini açarak ezbere çevirdiği numarayla telefonu kulağına götürdü. "Çıktım."
Aceleci tavrının kaynağı, hiç şüphesiz yıllardır büyüttüğü nefretiydi. Bir süre yalnızca karşı tarafı dinledi.  "Tamam." Telefonu kapatıp cebine attı. Keskin bakışlarını etrafta gezdirdi ardından hızla demir korkuluklara doğru ilerledi. Karşı tarafa geçtiğinde arabaya doğru ilerlemeye başladı. Bakışlarını kızının üzerinden alamadığını farketti bir an. Onu ne kadar özlediğini düşündü, onu nasıl elinden aldıklarını ve dahasını... Bunca yıl onsuz yaşamak eziyet gibiydi. Ziyan olan yıllar, onun için anlamsız günlerden ibaretti artık. Artık yeni bir hayata başlayabilirdi.

Bu karanlık gecede, herkes derin uykusundayken tüm herşey tepetakla olmuştu. İşte herşey değişimişti. Şüphe duyulacak şeylerin gerçekleşmemesi için özellikle kendi elleriyle yapmıştı herşeyi. Aklınca; "Geçmiş yılların cezasını ödüyordu."

Telefonu tekrar cebinden çıkardı, aynı numarayı son kez çevirdi. "Erkin, kızı dışarı çıkarın."
Telefonu kapadı, arka koltukta huzurla uyuyan kızını izledi.

Telefonun kısık melodisi etrafta yankılandığında tekrar kulağına götürdü. "Tamam mı?"
Karşı tarafı biraz dinledikten sonra olumsuz anlamda kafasını salladı. "Sonrası falan yok, herşey bitiyor bu gece." Yüz ifadesinin aksine sert mizacı kan dondurucu cinstendi.

Ceketinin iç cebinden çıkardığı kumandayı birkaç kez çevirdi. "Hatta..."
Sakince düğmeye basarak gülümsedi. Ardından gelen patlama sesiyle keyifli bir şekilde mırıldandı bu kez. "Bitti."
Ardından gelen patlama sesiyle derin derin soluklanmaya başladı.

Yeni bir sayfa. Tertemiz, bomboş. Yeni bir hayat...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SINIRDAKİ BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin