1.Bölüm -Başlangıç-

19 4 2
                                    

Yazım yanlışlarım, anlatım bozukluklarım varsa şimdiden özür diliyorum, iyi okumalar :))

   Bugün mükemmel bir gündü. Güneş pencereden odamı ısıtmaya çalışırken; en sevdiğim, can yoldaşım, hayat arkadaşım Domuşuk kafam kadar ağzının içindeki ıslak yılanı yüzümü yıkaması için mağaradan dışarı salmıştı. Ben kalkana kadar bunu yapacağını bildiğim için sabırsızca beklemeden kalktım. Evet çabucak yataktan kalkabiliyorum. Öyle yarım saat duvarla bakışanlardan değilim. Sonuçta erken kalkan yol alır ve daha önümde uzun bir yokuş var.

   Yaz mevsiminde olduğumuz ve çok sıcak olduğu gerçeğiyle karşı karşıya iken dolabımın karşısında dikilmiş üzerime ne giyersem terlemem diye düşünüyordum. Tabi ki burada terlememek imkansız gibi bir şeydi. Daha fazla dikilmenin bana bir şey kazandırmayacağını fark edip dolabın içine girdim ve kıyafetlerime savaş ilan ettim.

   Uzun debelenmeler sonucu mini, yırtık kot şortumu ve göbek deliğimin biraz üstünden bağladığım kalın askılı kot gömleğimi giydim. Evet yataktan kalktıktan sonra üzerimden çıkardığım kıyafetlerden bahsetmedim. Çünkü üzerimden çıkardığım bir kıyafet yok. Altımda siyah boxerım ve üstümde olan siyah sutyenimle uyumuştum. Artık terlemekten, sıcaktan bıkmıştım. Ben bile artık üşümeyi özledim! Ama bırakmaya da cesaret edemiyordum buraları...

   Kıyafetlerimi giydikten sonra odamdaki bana ait lavaboya girdim ve uzun kumral saçlarımı yüksekten at kuyruğu yaparak topladım. Ev topuzuyla falan uğraşamam ben.

   Yüzümü soğuk suyla serinleterek musluğu kapattım ve havluyla yüzümden damlayan su damlacıklarını gelişi güzel öldürüp yüzümdeki serinliği yok etmemeye çalışarak odama geri döndüm. Çakal köpek beni kaldırıp yatağıma kurulmuştu. Çakal köpek? Bir hayvanı da başka bir hayvana benzetmek ailemizde moda şuan. Mesela alt kattan adımı kükreyen kedi görünümlü bir aslan mı ararsın yoksa deli danalar gibi etrafta koşturan bir maymun mu?

   Hâlâ bana bağırmaya devam eden annemin ses tellerinin yırtılacağı korkusuyla odamdan çıktım. Merdivenin etrafını sardığı direkten kaymaya yönelmişken sağ koridorun sonundaki odadan yükselen gürültüyle rotamı değiştirdim. Ses abimin odasından geliyordu. Sinsi adımlarla odasına doğru yürüdüm ve kapalı kapının deliğine doğru eğildim fakat anahtar vardı! Bu çocuk bir şeyler karıştırmasa kapının deliğine anahtar takmazdı. Zaten kapıyı kilitleyemez, çünkü yasak. Evet evde böyle kurallarımız var ve babam sinirli, agresif bir insan. O yüzden kısacası herkes babamın korkusuna kurallara uyar. Ben de sinirimi babamdan almışım sanırım. Çünkü sinirlendiğimde gözüm hiçbir şeyi görmez. Babam hariç...

   Abimin odayı görmemizi istememesinin üç sebebi olmalı; ya bir kızla sevişiyordur, ya kızılacak bir şey yapıyordur, ya da bir kızla kızılacak bir şey yapıyordur. Daha fazla sabredemeyip sessizce kapıyı araladım. Gördüğüm manzara ile kapıyı sonuna kadar açtım ve bir kahkaha patlattım. Sesimi duyunca, abim Ateş ve onun kullandığı şıllık Naz öpüşmeyi bırakarak kafalarını benden tarafa çevirdiler. İkisi de delici bakışlarını bana gönderirken ben ise Naz'a küçümser bakışlarımı yolluyordum. Aramızdaki gerginliği fark edebilen abim söze girdi.

"Naz, artık gitsen iyi olur."

Başıyla abimi onaylayan Naz'ın üstünden kalkmaya yeltenen abim yerdeki pembe tişörtü Naz'a fırlatıp bana doğru yavaş adımlarla yaklaştı. Naz ilgilenmiyormuş gibi görünsede tişörtünü giyerken gözlerini bizden ayırmıyordu. Abim 'seninle sonra görüşeceğiz' bakışı atıp odadan çıkarken ben de ona 'görüşelim' bakışımı attım ve hâlâ defolup gidemeyen Naz'a döndüm. Yapmacık bir gülümseme ile bana doğru yaklaştı ve önümde dikilip birkaç saniye yüzüme gülerek baktı. Ben ise hâlâ yüzüne andaval gibi bakıyordum.

Sırlar DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin