Önceleri Kaliforniya toprakları Meksikalılara aitti. Sonraları bir grup Amerikalı doğudan geldi. Toprağa aç bu insanlar; çaldılar, birbirleriyle vuruştular, başlarını kaldırdıklarında ise toprağın asıl sahiplerini kovaladılar. Bu topraklar özünde çok geniş ve verimliydi ancak yetinmeden ve paylaşmak nedir bilmeden nesillerce bu topraklarda çoğaldılar. Doğudan gelen ilk yabancıların çocukları zenginliğin içinde yetiştiler. Onların çocukları kendi işlerini büyüttüler. Bir zaman sonra kendileri idare edemez oldular. İşlerini yürütmek için mühendisler çalıştırmaya başladılar. Paraları o kadar çoktu ki onlarca muhasebeciyi işe aldılar. Üzerinde çoğaldıkları toprağa yabancılaştılar, paraya gömüldüler. Kimisi tüccarlığa soyundu. Traktörün hırıltılı gücü ardında toprağı biçtiler. Toprakla yaşayan insanları kovaladılar, buna endüstriyelleşme dediler. Sonraları daha akıllı tüccarlar önlerinde duran çiftlikleri, daha küçük zenginleri yutmaya başladılar. Tüccarlar ufakların peşine düşmüşken, büyük şirketler tüccarları boyunduruğu altına almıştı bile. Endüstriyel bir savaşın ardından sağ çıkanlar büyük şirketlerdi. Neler olmaktaydı? Dünyayı doyuracak topraklar üç beş büyük şirketin kölesi olmaktaydı. Toprakla yaşayıp olgunlaşan insanlar zulüm içerisinde neler olduğuna yabancı, bir değişim zamanında sürüklenmekteydiler.
Peki endüstriyel çarkların arasında bu şekilde sıkışan emektar işçi sınıfı büyük buhran yıllarında ne yapmaktaydı? Steinbeck bir milletin yaşadığı bu dramatik zamanları Joad ailesi üzerinden anlatmaktadır. Zamana hakim canavarlardan bahsettikten sonra, şimdi Joad ailesi üzerinden bir sınıfı tanımlamalıyız.
Adamlar toprağa dokunuyor, onu besliyor, onunla besleniyorlardı. Traktör bunların hiçbirini tanımayan bir canavardı. Bu bildiğimiz dünyaya ne olmuştu? Traktörün demir başlıklı oturağındaki adam bilebilir miydi toprağa ait olmayı, onu can eylemeyi. Hayır, bilemezdi. O traktörlü canavar; on üç, on dört ailenin hayatını çalmayı bilirdi. İnsanlar bu yeni düzene şaşkın, yabancı ve bilgisiz. Kapitalist dev çarklar hepsinin üzerinde dönmekte, insanları önünde sürümekte. İşte bu şekilde Joad ailesinin yolculuğu başlıyor, binlerce kilometre öteye, Kaliforniya topraklarına. Ekecek bir karış toprak ya da içinde çalışacakları bir şeftali bahçesi. Her şeye razı, onlar gibi yüz binlercesi. Elde avuçta ne varsa satıyorlar, Kaliforniya'ya ulaşmak ucuz değil ve aileyi bir arada tutmakta öyle.
Bu yolda geçen bir serüven. Dramatik ve oldukça realistik. Dediğim gibi kitabın geniş bir bölümü yolda geçiyor ve Joad ailesi üzerinden devam ediyor. Bu yüzden benim asıl bahsettiğim kitabın genel dokusudur. Büyük Ekonomik Buhranın altında kalmış sisli zamanlar. Ayrıca kitabın son sayfası muazzam bir sosyal gerçeğe ve bireysel dönüşüme dokunmakta ve kitaba harika bir nokta getirmektedir.
Gazap Üzümleri (1940) sinema uyarlamasıyla iki dalda oscar ödülü kazandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gazap Üzümleri / The Grapes of Wrath
General FictionKapitalizmi en ağır şekilde eleştiren John Steinbeck, toplumsal dönüşümü ve dramatik şekilde ayaklar altına alınan işçi sınıfını Joad Ailesi üzerinden anlatıyor. Bu anlatımı takip ederek esere hakim olan düşünceleri ve genel akışı anlatmaya çalıştı...