Bazen çok yalnız hissediyorum. Sanki hergün üstünden geçtiğim kaldırımlar, tanıdığım ve gördüğüm insanlar misali sokaklar. Sanki hepsi aynı şeyi söylüyor bana. "Boşa yaşıyorsun bu hayatı." Aklımdan çıkaramıyorum bu kelimeleri. En son ne zaman konuştum onlarla, hatırlamıyorum. Sadece haklı olduklarını biliyorum. Her sabah ne kadar güneş olursa olsun karanlık bir sonbahar sabahına uyanıyorum. Gözlerimi son ana kadar açmak istemiyorum. Sözlerin hepsi tükenene kadar, ışıklar tamamen sönene kadar,kalbim durana kadar ya da emeklisine az kalmış postacım evimin önünden geçene kadar.. Bahar gelene kadar.. Gözlerimi kapalı tutmak istiyorum. Sadece evimi hayal etmek istiyorum.
Sevgili kelebek avcısı,
kenara fırlatılan yarım bırakılmış bir hikaye gibi hissediyorum kendimi. Karakterlerimin hepsi odamın ayrı köşesinde. Ben ayrı bir alemde. Sen baş rol oyuncusu yine her zamanki gibi kafan nereyi isterse oradasın ,biliyorum. Korkuyorum. Bu aralar çok yağmur yağıyor ve ben herhangi bir rutubetten ya da su baskınından korkuyorum. Satırlarım ya akarsa yerlere, Kağıtlarım ıslanırsa ve hikaye sonsuza dek yarım kalırsa..
Biliyorsun. Yazacak kimsem yok. Kırılgan bir mum ışığında toparlıyorum satırları. Islak toprak kokusunu yazamıyorum ama güzeldir, sen de biliyorsun.
Seni özlüyorum.
Ve bazen seni nasıl özleyeceğimi unutuyorum. Seni nasıl seveceğimi unutuyorum. Nasıl nefes alıp yaşayacağımı unutuyorum. Yıldızlarımla süslediğim evimi hayal ediyorum bu aralar. Hiçbir zaman içine giremeyeceğin evimi.. Sadece orayı fethedemeyeceksin belki de. Çünkü orası benim uçumayacağım kadar yüksek ve uzakta. Ve sen; ancak benim gidebildiğim kadar gelebilirsin peşimden. Benim izin verdiğim kadarsın kelebek avcısı.
Yağmur yağıyor ve şehirde de bir panik havası var. Korna sesleri insanı hırçınlaştırıyor. Sokak lambaları yavaş yavaş kendine gelirken simitçi çocuk köşesi kırılımış tezgahını zar zor topluyor. İnsanlar yaşıyor ama ben; EVİMİ HAYAL EDİYORUM. Seni özlüyorum.
Sevgili kelebek avcısı..