"Bak,şuradaki kadın ! Bordo ceketine sarılmış,sarı yapraklı ağacın hemen altındaki bankta oturan kadın. Beyazlamış saçlarını gördün mü ? Yüzündeki çizgilerle aynı yaştalar.
Bak,omzuna düşen yaprağı alan ellerine. O eller saçlarımı çok güzel tarardı,hiç acıtmadan. Ben sevmiyorum diye saçlarımı hiç örmezdi. Ama çok güzel iki kulak yapardı o eller.
Bak,yanına sokulan kediye nasıl gülümsüyor ! Bana da gülümserdi.Ne olursa olsun bana hep tebessüm ederdi.Hiç kızdığını hatırlamam. Bu onun doğasına ters düşerdi. Bir keresinde çok sevdiği bir vazoyu kırmıştım. Aile yadigarıymış,o zamanlar bilmiyordum. Çok korkmuştum çünkü ona ne kadar değer verdiğini biliyordum. Başımı öne eğip azarlanmayı beklerken gelip omuzlarımdan tuttu. Başımı kaldırıp gözlerine bakmamı sağladı. Her zamanki gibi gülümsüyordu. Ellerime bakıp 'Yaralandın mı birtanem ?' diye sormuştu. Saklasa da içindeki burkulmayı görmüştüm gözlerinde. Oysa hala gülümsüyordu.
Bak,kediyi kucağına alıp nasıl da sarılıyor ! Bana da sarılıyordu. Nasıl anlardı bilmiyorum ama ihtiyaç hissettiğim her an bana sarılırdı. Kucağına yatırırdı beni. Sonra başlardı en sevdiğim şarkıyı söylemeye. Belki inanmazsın ama çok güzel bir sesi vardır. Benim için dünyadaki en güzel ses...
O kadın artık beni tanımıyormuş,öyle diyorlar. Yalan ! Tamam,buraya her geldiğimde bana başka biriymişim gibi davranıyor olabilir. Yine zorla yemeğe götürmek isteyen görevli sanıp bağırıp çağırabilir. Hatta ona göre örgü çantasını çalıp kaçan o hiç tanımadığım çocuk da olabilirim. Ama bilmiyorlar ki onun çok nadir denk geldiğim bakışlarını. Tıpkı eskisi gibi bakıyor,sevgiyle. Tabi beş saniye sonra geçiyor ama olsun. O beni tanıyor.
Yedi yıldır bana yeniden ismimle hitap etmesini bekliyorum. Elbet hatırlayacak bir gün ismimi. Ben onun kızıyım. Hatırlayacak. Bir yedi yıl daha olsa yine beklerim. Sorun değil. Ama onun beni artık tanımadığını söylemesinler. Birbirimize bu kadar benzerken bunu söylemesinler. O benim annem. O hatırlar. Hatırlayacak..."
"Anne ! Sen de benim ismimi unutacak mısın ?"
"Tabi ki de hayır birtanem ! Unutmayacağım."
"Anne,ağlama. Lütfen."
"Ağlamıyorum ki,bak gözüme toz kaçmış."
"Anne,bana da onun sana sarıldığı gibi sarılır mısın ?"
"Gel buraya miniğim benim !"
Bu sarılma anına şahit olan bir çift göz,pınarlarından yaş akıttı. Bu sahne çok tanıdık geliyordu ona. Elindeki kediyi bıraktı ve bir fısıltı döküldü dudaklarından.
"Elif ?"
...