-2-

12 5 1
                                    

Multimedya: Selin

  Hava kararadursun, biz New York'un kalabalık sokaklarında önceden rezervasyon yaptırdığım otele doğru ağır bavullarımızla yürüyorduk. Taksiye binmeye gerek duymadık çünkü otel kafeye yakındı...

***

"Geldik kardeşim!"

Karşımızda, ışıl ışıl büyük bir otel ve "welcome" yazan kocaman bir kapı vardı.

İçeri girdiğimizde, rezervasyon ile ilgilenen bölümde, Türk bir bayan vardı.

(Artık İngilizce konuşmaları da Türkçe yazacağım.)

"İyi günler, hoşgeldiniz."

Kardeşim hemen atıldı:
"Hoş bulduk."

"Biz önceden rezervasyon yaptırmıştık."

"Peki, kim adınaydı?"

"Selin, Selin Ay."

"Tamam, 201 nolu odanın anahtarı."

"Teşekkürler."

"Biz teşekkür ederiz, görevli arkadaşımız valizletinizi birazdan getirecektir..."

"Peki öyleyse."

"Kardeşim, gel asansöre binip bir an önce odamıza çıkalım, hemen uyumak istiyorum." dedi kardeşim.

Odayı iki kişilik seçmiştim. Kardeşimle aynı odada kalmak bana iyi geliyor. Çünkü yalnızlığı hiç sevmem.

***

"Burası bizim için gayet uygun bir odaya benziyor."

Eşyaları yerleştirmeden hemen koltuğun üzerine uzandım. Yine düşüncelere dalmıştım.

"Bakalım Amerika'da bizi neler bekliyor?" dedim iç çekerek.

"Haklısın."

"Ben acıktım."

"Bende Güneş. Pizza mı söylesek?"

"Farketmez."

Pizzamız geldi. Yedikten sonra normal olarak uyku bastırdı tabii. Hemen ılık bir duş alıp pijamalarımı giydim. Güneş de aynılarını yaptı. Çok vakit geçmeden uyuduk.


***
Uyandığımda saat 11.30'du. Benden on dakika sonra da Güneş uyandı. Yorgunluğu üstümüzden anca atabilmişiz sanırım.

Üstümüzü giyindikten hemen sonra, kahvaltı hazırlamaya üşenip, otelin restoranından yeriz düşüncesiyle Güneş'i tuttuğum gibi aşağıya indirdim. Normal olarak bir an endişe etti.

  Güzelce kahvaltımızı yaptık. Yukarı çıkıp, üstümüzü spor merkezine gideceğimizden değiştirip, rahat bir şeyler giydik. Tam kapıdan çıkıyordum ki, telefonum çaldı:

"İyi günler Selin Hanım, ben iş için başvurduğunuz "... Mimarlık"tan arıyorum. Mimarlık ile ilgili hazırladığınız çalışmalar, sistemimizde bir arıza sonucu silinmiş. E postanızdan da hiçbir şekilde sunularınızı göremiyoruz. Sizi işe almamız için bize çalışmalarınızı yeniden göndermeniz gerekiyor. Bu işi 3 gün içinde hallederseniz iyi olur..."

   Ne yani, ben yurt dışındayken, tüm notlarım, sunularım Türkiye'de kalmışken, e-postamdan da gözükmüyorken '3 gün' içinde ben yeniden nasıl hazırlarım?

  Bir anda omuzlarıma büyük bir ağırlık çöktü. Hem de bu, işe alınmak için son şansım. Ne yapıp edip, bu işi halletmem lazım.

"Güneş sen spora git, ben sonra giderim. Başvurduğum işten aradılar, tüm sunumların silinmiş. 3 gün içinde yeniden istiyorlar." dedim üzgün üzgün.

"Selin, elbet yardım edeceğim bir şey vardır, seni böyle bırakamam."

"Bilmiyorum, bilmiyorum." dedim çaresiz mi çaresiz bir şekilde.

"Eee, ne yapacaksın?"

"Hemen başlayacağım tabii ki."

Suitimizdeki salona doğru ilerleyip, koltuğun üstüne oturduktan sonra önündeki masanın üstünde duran dizüstü bilgisayarımı açtım. Bilgisayarın içini sunularımı bulmak için kurcalaya kurcalaya bir hal oldum. Ama yoktu. Sonra aklıma, onları bilgisayardan silip, USB'me attığım geldi. Evin içinde oradan oraya koşturup duruyordum. Güneş ise ne olduğunu bile anlamamış halde bana bakıyordu...

Son Şanslar #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin