i want to be yours | 2/3

3.2K 346 307
                                    

Sizi seviyorum ve iyi okumalar diyerek baya uzun olan ikinci bölüm ile başbaşa bırakıyorum~

~

Yer altı otelindeki üçüncü gününde Jimin, henüz hiç dışarı çıkmamıştı. Ciğerleri donup kalıyor ve nefes alamıyor gibi hissediyordu ama oda arkadaşı olan Taehyung, eğer dışarı çıkarsa daha baskı alacağını söylüyordu. O yüzden daha cesaret edip yemekhaneye bile gidememişti. Taehyung'un kendisi için kaçırdığı su pet şişeleri ve ekmek parçalarıyla günlerini geçirmişti. Dördüncü gecesinde hala Yoongi Hyung denilen adamın teklifini ve kendisini buna nasıl hazırlayacağını düşünüyordu. Karşı yatakta, pikesini yere atmış bir şekilde uyuyan Taehyung'a bakarken içi içini yiyordu ve kendini ayaklarına sporlarına geçirirken buldu. Gece yarısı, hapishanenin koridorları iyi bir yürüyüş yeri sayılmazdı ama artık düşünmekten ve tecrübesizlikten kafayı yiyecekti. Odanın kilidini Taehyung'un gösterdiği yöntem ile açarken birkaç demir çarpması duyuldu ama Jimin hızla koridora doğru süzülüp kapının aralık kalmasını sağladı.

Loş ışıkla aydınlanan koridorda korka korka yürürken birçok odadan inleme sesleri ve çığlıklar geliyordu ama umursamamaya çalışarak ilerlemeye devam etti ve yavaş yavaş toplu tuvaletlerin olduğu kısma yaklaşmaya başladı. Kısık sesle duş sesleri geliyordu ama odalardan gelen yankılar öyle fazlaydı ki tüm su sesleri onların ihtiyaçlarının giderilmesiyle kapanıyordu. Son hücrelerin giderek azalmasıyla korkusu da yok olmaya başladı ve kendini rahatlatmak için boynunu kütletti. O sırada bir el, ışık hızında omzundan tutup sırtını duvara yapıştırdı.

"Oo çaylak, gecenin bu saati kendine eğlence mi arıyorsun?"

Saçları oryelle turuncuya açılmış, uzun ve geniş omuzlu bir adam Jimin'e yukarıdan bakarken kaslı kolları iki yanında kafeslemişti.

"Ha-hayır," dedi Jimin, naif bir sesle kekelerken. "yalnızca tuvalete çıkmıştım."

"Hadi ama," dedi sarı saçlı adam ve Jimin'in kalçalarına ellerini yerleştirip kavradı. "açık açık konuşursan işler daha hızlı işler."

"B-b-benim gerçekten," Jimin'in gözleri kapsül kapsül olmuş parlıyordu. Kalbi atardamalarında gezinirken bir yolunu bulup ağzından çıkacak gibiydi. "kötü bir niyetim yoktu."

"Utangaçsın anlaşıldı." dedikten sonra uzun boylu adam geri çekildi ve zar zor Jimin'in koluna girdi. "Seni hücreme götüreceğim ve utanma nedir bilmeyeceksin."

Jimin, güçlü kolların arasında kıpraşıp dururken adamın hücresine giden ayaklarını durdurmak istiyordu. Sinirleri gereksiz yere bozulmuştu ve oturup ağlamak istiyordu. Böyle pis insanların içine nasıl düştüğüne hala inanmıyordu. Tek yaptığı nefsi müdafaaydı.

Kendisine silah doğrultan üvey babasını bıçaklamış ve adam hastaneye geç kaldığı için kan kaybından ölmüştü. Bunun cezasını bu derece iğrenç yöntemlerle çekmek istemiyordu.

Birkaç adım daha sürüklenirken kolundaki sert kolların gevşediğini hissetti ve kendisini alıkoyan adamın yüzüne baktı. Yüzündeki o bilmişlik ve ukala tavır silinmiş adeta beti benzi atmıştı.

"Johnny," dedi soğuk bir ses. "rahat bırak şunu."

"Sen ilgileniyorsan..."

"Evet," dedi kestirip atarken Yoongi. Israrla Jimin ile göz göze gelmiyor ve korkunç bakışlarla uzun boylu adamı eziyordu. "benim odama geliyordu."

"Tamamdır," dedi Johnny, yarım ağız gülümserken Jimin'i egemenliğinin altından bırakmıştı. "eğlenceli olacak gibi gözüküyor, Hyung. İyi parça seçmişsin."

after life :: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin