Son bir kez iyi günler dileyerek kapıyı yavaşça kapatmıştı.Eskiden utana sıkıla geldiği bu yer, psikiyatri merkezi artık sıkıcı geliyor bile denilebilirdi çünkü ona göre her hafta aynı şeyleri anlatmak, sürekli farklı testlerden geçmek boşa zaman kaybıydı.Yanından bir an bile olsun ayırmadığı tek dostu kulaklığını takarak yola koyuldu.Oysa ki nereye gittiğini bilmiyordu bile sadece yürümek hoşuna gidiyordu.
Normalde dalgın biriydi fakat bugün bir başka dalgındı.O kadar dalgındı ki karşıdan karşıya geçerken arabaların ona ettiği küfürleri,dikkat uyarılarını bile duymamıştı.
Bir süre daha yürüdü. Deniz kenarlarını oldu olası sevmemişti.Çoğu insanın aksine denizin sonsuzluğu ona huzur vermez, hayallerinin imkansızlığını hatırlatırdı.Ama gökyüzü öyle miydi sanki.Her gece kaçırmadan gökyüzüne bakardı,yıldızlara ya da tek bir yıldıza mı demeliyim ?
Hoshi...
Yıldızına bir isim bile koymuştu.Aslında Hoshi sevdiği gruptaki dansçı çocuğun ismiydi ama bir şekilde bağdaştırmıştı işte.
Her gün hava karardığında balkonuna çıkar 2-3 saat öylece Hoshi'yi izler,onunla kendince konuşurdu.Eğer o gün hava sisli ya da bulutlu ise Hoshi'nin ona küstüğünü sanar kendince üzülürdü.
İşte o gün en sonunda kuaklığını kulağından çıkarıp havanın karardığını fark edebilmişti.Saatin kaç olduğunu telefonundan kontrol ederek geri eve doğru yürümeye başladı.
...
Eve girer girmez annesine selam verip balkonuna doğru koştu.Hoshi bu sefer orada değildi biraz yüzü düşse de zaten bugün morali bozuktu daha ne kadar üzülebilirdi ki ?
İçeriden kağıt ve kalem alıp geri balkonuna döndü.
Bu onun Hoshi'ye yazdığı ilk ve son mektubu oldu...
12/03/2016
Kwon Soonyoung,
Nasıl başlamalıyım hiç bir fikrim yok, fakat yazmaya devam edersem belki konuya giriş yapabilirim. Uzun süredir düşünüyordum neden bir yıldıza senin ismini verdiğimi.Bu mektubun sana ulaşacağını pek sanmıyorum ama eğer olurda ulaşırsa lütfen beni kafadan çatlak sanma.
Belki de nedeni ona bakınca sanki seninle konuşuyormuş hissi vermesidir.Çünkü her gökyüzüne baktığımda sanki bulutların ardında hayallerim beni bekliyormuş gibi.
13 yıldır gerçekleşmesi için beklediğim hayaller...
Sen hayalini gerçekleştirdin, döktüğün kan, ter hepsi buna değdi ama malesef herkes altın kaşıkla doğmuyor.Seninle aynı hayale sahip seninle aynı gün aynı yıl aynı ayda doğmuş bir kızım sadece. Önceden tek hayalim tıpkı senin gibi bir idol olmaktı ama sonra seni görünce hayalime bir yenisini ekledim.Senin 10 yaşındayken ders aralarında dinlediğin Shinee şarkıları, soyunma odasında herkes çıktıktan sonra kulaklığını takıp gizlice dans ettiğini bunların hepsini biliyorum çünkü bende seninle aynı hayali kuruyorum.
Keşke idol olup seninle aynı sahnede dans edebilseydim ama idol olmak için güzel bir ses, güzel bir yüz ve vücuttan daha önemli olan birşey var.
Cesaret ve özgüven...
Bu dünya için fazla korkağım Soonyoung.Seni ne kadar çok sevsem de artık seni düşünmek, hayalini kurmak bana acı veriyor. Sen benim hayallerimin vücut bulmuş halisin.Sana baktıkça artık imkansızlık, hayatın gerçekleri bir tokat gibi yüzüme çarpıyor çünkü asla senin gibi olamıyacağımı asla özgüvenimin yerine gelmeyeceğini biliyorum.Bir insanın özgüvenini kaybetmesi zordur fakat kazanması daha da zor.Sensiz bu yağmurun altında daha fazla kalamam.
Şemsiye açacak kadar enerjim yok.Bundan sonra geceleri seninle konuşamayacağım ama sen aynı ismin gibi parlamaya devam et belki bir gün başka bir hayatta tekrar yolumuz kesişir o gün geldiğinde bu sefer güçlü olacağım ama şimdilik hoşçakal."Üzgünüm" diyerek son bir kez daha gökyüzüne baktı.Telefonunun arka planındaki Hoshi'ye son bir kez tebessüm ederek eline aldığı antidepresanların yarısını tek seferde yuttu.Artık daha fazla canı acımayacaktı çünkü kendini sonsuzluğa doğru bırakmıştı çoktan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Letter to the Star
Fanfiction"Sensiz bu yağmurun altında daha fazla kalamam, Şemsiye açacak kadar enerjim yok... "