Ben Ezgi. 17 yaşındayım, sağlık meslek lisesinde okuyorum ve 12. sınıf öğrencisiyim. Kumral, uzun, düz saçlarımla ve uzun boyumla kendimi tamamlıyorum. Birazcık zayıf olsam da bu durum rahatsız edecek derecede değil. Genelde rahat kıyafet yani tayt, pantolon veya şort ve bol tişört/kazak giyerek rahat ve cool olmayı seçiyorum. Resmiyeti pek sevmem ondan etek, gömlek de fazla giymem. Taktığım tarz kolyelerle ve berelerle/şapkalarla hep dikkat çekerim. Pek fazla makyaj da yapmam. Tarzımı beğeniyorum, benim gibi bir çok arkadaşım da beğenir. Karakter konusunda ise yalandan hiç hoşlanmam isterse çok sevdiğim biri olsun tek bir yalan dahi söylese hiç bir şeye bakmadan tek kalemde silerim, ben de hiçbir zaman yalan söylemem, hep dürüst ve açık sözlüyümdür. yaşıma göre çok çocuksuyum, dışarıdan bakıldığında sert,genelde somurtan, egolu bir kişiliğim varmış gibi dursa da asla öyle biri değilimdir. Hatta tam aksine çok deli doluyumdur. Tek kaldığımda veya Her gece, kendi alemime çöküp delicesine ağlasam da bunu asla dışarıya yansıtmam. Ondan kimse de bilmez böyle dertli olduğumu. Genelde yanlız kalmayı sevsem/tercih etsem de çok bunaldığımda, dert ortağı aradığımda suç ortağım olan Berna'nın yanına giderim, suç ortağım olduğu gibi aynı zamanda dert ortağım da olabiliyor. Pek fazla dertlerime çare bulamasa da, ona anlatınca rahatlıyorum, onun omzunda ağlayabiliyorum. Çünkü ona güveniyorum. Berna benim dost dediğim tek kişi, tabi Rüzgar da var ama ben onu dost olarak değil sevdiğim adam olarak görüyorum. Berna ailesinden farklı bir şehirde yaşıyor. Berna burada, yani İstanbul'da ailesi ise İzmit'te yaşıyor. Berna'nın babası daha Berna küçükken ölmüş. Berna'nın annesi Safiye Hanım ise kendi ailesinin yanına yerleşmek istese de ailesi bu duruma olumlu bakmamış, kabul etmemişler. Küçücük çocuk ile bir başına kalmış. Kendisi biraz savaşmaya çalışmış, çalışıp çabalamış. Fakat bebek daha küçücük, yapamamış ve en son evlenmenin iyi olacağını düşünmüş. Komşuları yardımıyla bulmuş birini, evlenmişler. Berna küçükken araları da iyiymiş, fakat Berna büyüdükçe cici babası Rasim Bey onu evde istememeye başlamış, Safiye Hanım eşi tarafında şiddet görmeye başlamış , zaman zaman Bernayı da dövüyormuş. Safiye Hanım buna dayanamayınca İstanbul'da oturan kardeşini aramış, tek tek anlatmış derdini. İstanbul'da oturan kardeşi 4 senelik evliymiş ve çocukları da olmuyormuş, ondan Berna'ya bakma teklifini kabul etmiş. Berna 7 yaşında teyzesinin yanına taşındı, teyzesinin evi de bizim alt mahalledeydi ondan benim gittiğim okula yazdırmışlardı. O zaman arkadaş olmuştuk işte. İlk geldiğinde çok çekingendi, öyle ki biri onunla sohbet etmeye çalışsa yüzü kıpkırmızı olurdu, iki kelimeyi bir araya getirip konuşamazdı. Teyzesi bir gün annemi çay içmeye çağırmıştı, Berna'nın orada olduğunu bildiğimden ben de gitmiştim. İşte bizde o gün tanışmıştık. Yanımda götürdüğüm bebeklerimle evcilik oynamıştık, artık okulda da eskisi gibi değildi hep yanımdaydı, zamanla sınıftaki diğer arkadaşlarla da kaynaştı fakat Rüzgar, Berna ve ben ayrı üçlü gruptuk. Sınıftaki diğer arkadaşlardan daha yakındık birbirimize, hep beraberdik. Ve her zaman birbirimizden asla ayrılmayacağımıza dair yeminler ederdik.
Rüzgar'la 5 yaşından beri birbirimizi tanıyoruz. Ben ilk o zaman tattım aşkı, Rüzgar'a karşı daha küçücükken.. Anaokulunda aynı sınıfa düşmüştük ailelerimiz de bu vesileyle tanışıp kaynaşmışlardı. Rüzgar'la iyi anlaşırdık, hep beraber evcilik oynardık. O baba ben anne olurdum. O zamandan beri hep bunun gerçek olmasını hayal ederdim ondan çabucak büyümek isterdim. Ailelerimiz de iyice samimi olmuşlardı bizi ilk okulda aynı okula yazdırdılar, zaten Rüzgarlar hemen yan binamızda oturuyorlardı. İlk okulda aynı sınıfa düşmüşütük, hatta aynı sırada oturuyorduk. Rüzgar beni hep en yakın arkadaşı olarak görüyordu, fakat ben ona karşı her zaman daha öte şeyler hissettim.
Rüzgar da benim gibi, rahatına düşkün ve cool. Birbirimizi çok güzel tamamlıyoruz, hatta aynı kıyafetleri, şapkaları, kolyeleri aldığımız bile oluyor. Rüzgar kahverengi saçları, yeşil gözleri ve açık teni ile gerçekten çok yakışıklı, bir de kibar. Ya da kızlarla nasıl konuşması gerektiğini biliyor. Rüzgar çocukluğundan beri hep çapkındır, bir şekilde kızların gönlünü çalabilir. Ailesiyle arası pek iyi olmasa da bu durumu pek dışarıya yansıtmazlar. Çok daraldığında bana ve Berna'ya dertlerini anlatır. Ara sıra anlatırken gözleri dolsa da yanımıza hiç ağlamamıştır. Onun böyle durumlarda gözlerinin dolduğunu gördüğümde hiç vakit kaybetmeden ona sıkıca sarılırdım. Berna benim Rüzgar' a aşık olduğumu biliyordu, ondan böyle durumlarda başını hafif büker ve gamzelerinin çıkacağı şekilde tatlı bir tebessümle bana bakardı. Rüzgar evine pek bağlı biri değil, genelde kendi için tuttuğu küçük evinde kalır. Ailesinden uzak olmak ona iyi geliyormuş,en azından bana öyle söylüyordu. Bu eve yaklaşık bir buçuk sene önce taşındı, ailesiyle yaşadığı zamanlarda evlerimiz yan yanaydı, istediğimiz zaman görüşebiliyorduk fakat sonradan Rüzgar'ın ikiz kardeşleri oldu ve ailesi yaşadıkları evin artık kendilerine küçük geldiğini düşünmeye başladılar, bu nedenden dolayı kendilerine rahat, geniş ve iyi yerde ev bakmaya başladılar. Rüzgar taşınmak istemiyordu, bunun için üçümüz direniyorduk. Fakat ne çağre bizi dinlemiyorlardı. Ev bulmuşlardı ama bize olabildiğince uzakta bir ev. Oraya 12 yaşındayken taşındılar. Taşındıkları gün üçümüz bir taraftan ağlayarak, bir taraftan da sümüklerimizi çekerek Rüzgar gitmesin diye saklanacak yer arıyorduk. Çocuk aklı işte ne kadar da saf ve masumduk... Engel olamamıştık. Onca yalvarışlarımıza, göz yaşlarımıza rağmen gidiyorlardı. Delicesine ağlıyordum, annem ne yapsa susturamıyordu. Hıçkıra hıçkıra anneme "Uzağa taşındılar ya şimdi Rüzgar'ı başka okula gönderecekler değil mi? bir daha onu hiç göremeyeceğim" diyerek bu sefer susturulması mümkün olmayan bir ağlayışın içine girmiştim. Annem dayanamayıp Serpil Hanım'ı yani Rüzgar'ın annesini aradı benim durumumu anlatıp kısa bir süre içerisinde görüşmeyi teklif etti, Rüzgar da aynı haldeymiş Serpil Hanım öyle demiş. Rüzgarın da benden ayrıldığı için üzüldüğnü duyunca içime bir neşe doğmuştu, fakat ağlamamı durdurmaya sebep değildi bu. Ayrılmıştık sonuçta, her ne kadar kadar kalplerimiz beraber olsa da bedenlerimiz uzaktı, onu görüp, sesini duyamıyordum. Annemin buluşmayı teklif ettiği gün gelmişti, Rüzgarlar bize gelmişlerdi, Bernayı da çağırmıştık. Annem Serpil Hanım'la konuşup, Rüzgar'ın bu okuldan kaydını aldırmamalarına ikna etti. Bu durum bizi sevindirmişti, haftanın beş günü okulda beraberdik, e hafta sonları da annelerimizi buluşmaya ikna ederdik. Mutluyduk, çözüm yolu bulmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM AYIRIR MI?
Teen Fiction17 Yaşındaki bir kızın 5 yaşından, ölene kadar yaşadığı aşk hikayesi.