BÜYÜDÜK

6 1 0
                                    

İlk okul bitti , artık büyümüştük sanıyordum, orta okuldayız, yine beraberiz fakat yakın arkadaşlar olarak. Hiç ona açılacak cesaretim olmadı ki! Bu zamana kadar hiç sevgilisi olmadı, olsaydı bilirdim. Sonuçta en yakın arkadaşı bendim, bir saatimiz bile ayrı geçmezken benden mi saklayacaktı? Benimde hiç olmadı, Rüzgardan başka kimseyi gözüm görmüyordu çünkü. 8. sınıftaydık bir heyecan bir stres ile liseye yerleştirme sınavına girdik. İyi puan almam önemli değildi. Çünkü babam bir Özel bir sağlık meslek Lisesi belirlemişti zaten.

Sonunda bu stersi de atlatmıştık. Sınavım pek kötü geçti denemezdi, fakat iyi de geçmiş sayılmazdı. Üçümüzün ailesi de aynı okula yazdırmayı planlıyordu. Bu çok iyi bir şeydi. Yine ayrılmayacaktık. Artık gerçekten büyümüştük, iyice olgunlaşmıştık. Fakat benim içimdeki duygular hep o beş yaşındaki gibiydi, hiç büyümemiş hep o çocuk gibi saftı.

Lisenin ilk günü Berna Rüzgar ve bana "Okula üçümüz beraber gidelim" diye mesaj atmıştı. Endişelendiğini anlamıştım, haklıydı da daha farklı insanlar tanıyacaktık. Ben onay verdim, fakat Rüzgar'ın evi uzak olacağından kabul edemeyeceğini düşündüğümü söyledim. Çok geçmeden cevap verdi:

-Düşüncende yanılıyormuşsun o zaman. yarın saat 08.10 'da kapıya çık. Rüzgar'ın babası bizi arabayla bırakacakmış.

-Bu harika bir şey. Umarım üçümüz de aynı sınıfta oluruz.

-Evet ya iyi olur ama sanmam. Babanın ne dediğini hatırla. Zaten aynı okula gitmenizden memnun değil, bir de aynı sınıfa düşerseniz gereğini yapacağını söylemişti.

-Haklısın. Ne kadar kötü bir babam var! Sanki bu zamana kadar Rüzgar'ın ne kötülüğünü gördü de onunla arkadaşlığımıza böylesine olumsuz bakıyor?

-Bunu defalarca konuştuk seninle, ayrıyeten ben tekken de düşündüm. Açıkçası bir sonuca varamadım. Hani Rüzgar'ın ailesiyle arasında bir şey geçti desem, eğer öyle bir şey olsaydı onların dostlukları bozulurdu fakat buradan taşınmalarına rağmen ilişkilerini bitirmediler. Hala görüşüp ara sıra beraber yemek yemeye çıkıyorlar.

-Evet haklısın Berna. Bence benim Rüzgar'la mutlu olduğumu gördüğü için böyle yapıyor, ne de olsa sevmiyor beni, mutsuz olmam için elinden geleni yaptığına ve yapacağına eminim.

-Of yine başlama Ezgi

-Doğrular bunlar

-Ay neyse yarın giyeceğin kıyafete karar verdin mi?

-Sanırım çıplak geleceğim

-O da ne demek oluyor?

-Saatlerdir gardolabımın başında aval aval kıyafetlerime bakıyorum, fakat hala bulabildiğim bir şey yok.

-Of ne çekeceğiz biz bu dertten ya? Neyse bekle biraz size geleyim beraber bakalım biraz da, sana giyecek bir şeyler bulduğumuzda beraber bize geçeriz bana da bakarız bir şeyler.

-Tamam bekliyorum.

İyi de Berna benim tarzımı beğenmez ki! Neden kıyafet seçmem için beni çağırdı? Ne bulursam olmaz deyip burun kıvıracak buna eminim ve emin olduğum bir şey daha: BU GECE UYKU SAATİMİZİ KIYAFET SEÇEREK GEÇİRECEĞİZ OFF. Kapı çaldığında Berna'nın geldiğini fark ettim, açmak için kapıya koşarken annemin çoktan Berna'yı içeri aldığını gördüm, sarıldıktan sonra odama geçtik. Sahra da odadaydı, tabletle oyun oynuyordu. O burada olduğu için doğru düzgün sohbet edemiyorduk. Ağzımızdan çıkmaması gerek bir söz söylesek nefesi annemin yanında alıyordu, hemen şikayet ediyordu. Ondan salona geçmesini rica ettim, fakat o cevap vermeye bile tenezzül etmeyip oyununa devam etti. Sinirlerimi bozuyordu. Onu dövmek hırpalamak istiyordum fakat yapabildiğim tek şey anneme şikayet etmekti. Malum ben Sahra'ya vurursam gider babama söyler, babam bey'in de işine gelmiş olur bana ceza verir ve iki saat söylenir yok işte "o senin kardeşin, onunla anlaşmak zorundasın, iyi geçin kardeşinle" vövövö her şeyi çok biliyor. Bi kere kardeş bu yeri gelince sevilir, yeri gelince dövülür. Tabi nereden bilecek onlar! Annem zar zor Sahra'yı dışarı çıkardıktan sonra Berna dolabımdaki bütün switleri, kazakları, tişörtleri tek tek bakmak üzere yatağın üstüne koydu. Bir yandan o, bir yanda ben beğenip beğenmediğimizi ayırıyorduk. Elenenleri ayırarak bakacaktık. En sona kalan en güzel swit, kazak ya da tişört seçilecekti ve ben onu giyecektim. Bu iyi bir fikirdi. Eğer en sona kalan bir tişört olursa o zaman üstüne bir de polarlarımdan seçmek zorunda kalacaktık. Oldukça zahmetli bir işti. Sonunda giyebileceğim bir üstlük bulmuştuk. Siyah, kollarında ve göğsün alt tarafında iki çizgi olan yarım kazağı beğenmiştik. Fiziğim güzel olduğu için bu kazağı kendime yakıştırıyordum, fakat yarım kazak olduğu için göbeğimin birazı açıkta kalacaktı. Berna bunu dert etmemem gerektiğini söyledi. Okulda öyle kıyafetler giyilmesi kurallara aykırı değilmiş. Okulun internet sitesinde yazan "ÖĞRENCİLER KENDİLERİNE HAS İSTEDİKLERİ ŞEKİLDEKİ KIYAFETLERLE OKULA GELEBİLİRLER" yazısını bana da gösterdikten sonra iyice rahatladım. Çünkü eğer bana okulda bir şey deme cürretinde bulunurlarsa bu yazıyı göstererek kendimi savunabilirdim. Sıra pantolona gelmişti. Zaten pantolonlarım genelde aynıydı. Hepsi koyu renkti. Siyah, yüksek bel, bilekte pantolonumu giymeyi seçtim. Ayakkabı seçimimde ise genelde botlarıma yoğunlaştım. Bunu da bulmuştum. siyah, rugan, kalın topuklu bir botu seçmiştik. Bunların hepsini giydiğimde beni tamamlıyor gibiydi, ama benliğimi oluşturacak bir şey eksikti, bunun farkındaydım ama ne? Böyle çok sade olduğumu fark ettim. Sade olmayı severim ama sade olurken bile dikkat çekmem lazımdı. Kolyelerime baktım, fakat kazağımın boğazı kapalı olduğu için kolyenin güzel duracağını sanmıyordum. Bere desem zaten takacaktım ama okulun içine girdiğimde çıkaracağımdan bir anlamı kalmayacağını, beni yine böyle sade bir şekilde bırakacağını düşündüm. Dolabıma biraz da baktıktan sonra sonunda bulmuştum. Banyoya gidip üzerime o eksik olan parçayı da giydim. İşte bu tam anlamıyla "Ezgi SOLMAZ" dı. Evet, pantolonumun altına giydiğim siyah fileli çorabı göbeğimin biraz daha üstüne çekerek tam anlamıyla görünmesini kapatıyordu, bilekte olan pantolonu giydiğimde gözüken bileklerimi kapattığı gibi. Bu sefer tamamen kendimi hazır hissediyordum. Evde çıkarken de siyah, üzerine beyaz harflerle BAD yazan şapkamı takıp, üzerime yine siyah deri ceketimi giyecektim. Siyah siyah birbirini kapattığı için fileli çorabım ve şapkam ön planda oluyordu. Ve burum dan anlamıyla benim tarzımı yansıtıyordu. Sıra Berna'daydı. Anneme haber verip Berna'lara geçtik. Berna benim aksime daha çok renkli kıyafetler tercih eder ve genelde de etek giyer. Yarın da etek giymek istediğini söyledi. Bunun üzerine bizim evde yaptığı gibi burada da bütün eteklerini ve kazaklarını ayrı yerlere koyarak aynı şekilde seçim yapacağımızı söyledi. Saate baktığımda 21.00'dı ve bir mesaj gelmişti. Bu mesaj Rüzgar'dan dı. Merakla mesajını açtım:

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 02, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÖLÜM AYIRIR MI?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin