Bölüm 1: Giriş

47 10 13
                                    

Zifiri karanlık gecenin, geç saatlerinde çılgınlık yaparak markete gitmek kimin aklına gelirdi ki? Cevap veriyorum! Tabiki de bizim! Bon hwa ve Tiffany Wilson'un aklına gelir!

Ben Bon hwa. On yedi yaşındayım. Seul HIGH school da okuyorum. Zengin bir ailenin çocuğuyum. Babam holdingte çalışıyor, annem ise özel bir klinikte psikolog. Oldukça çılgın biriyimdir. Gece saat üçte, iki sokak arkadaki markete gidecek kadar hemde. Tiffany benim en yakın arkadaşım. O da benim gibi on yedi yaşında. Aynı okulda okuyoruz. Oda zengin bir ailenin kızıdır. Babası benim babam ile ortak, annesi ise özel bir okulda matematik öğretmeni.

Matematiğimiz tae yeon teyze sayesinde harika düzeyde. Ne zaman Tiffanylerde kalmaya gitsem, bize bin soru çözdürmeden uyumazdı.

Her neyse; saat gecenin üçü ve biz iki sokak arkadaki markete gidiyorduk. Sokak lambaları yanmadığı ve biz telefonlarımızı salaklık olsun diye evde bıraktığımız için ödümüz kopuyordu.

Sağ salim marketin yeşil tabelası gözüktüğünde, Tiffany ile birbirimize bakarak markete doğru depar atmaya başladık. Marketten içeriye nefes nefese girmiştik. Vakit kaybetmeden çikolata reyonuna daldık.

Aldıklarımızı kasadan geçirirken, gözüm dışarıya takıldı. Sanki karanlıkta duran, yanmayan sokak lambasının direğinin arkasında, biri vardı.

Tiffany aldıklarımızın parasını ödeyerek poşetlerken ben ise sadece karanlıktaki gölgeye bakıyordum. Poşetleri alarak dışarıya çıktık.

O sokak lambasının olduğu yere geldiğimizde kimse yoktu. Başımı sağa sola sallayarak kendime gelmeyi bekledim.

Boş vererek evimize uzanan bayırı çıkmaya başladık. Kore'de bayır ne arar?  Özellikle de bizim evin orada?

Bayırı çıkarken önümüze iki kişi çıktı. Dengelerini sağlayamadıklarına göre kesin olarak sarhoştular. Adamlar biraz daha yaklaşınca üzerlerinden gelen leş gibi içki kokusu, bu düşüncemi destekliyordu.

"Bon hwa!  Ne yapacağız?  Baksana adamlar geliyor! " Tiffany'nin titrek ama güçlü sesini duyunca, adamlara bakan gözlerimi Tiffany'e çevirdim. Korkudan titriyor ve gözlerini kırpıyordu.  O çocuk yine aklına gelmişti anlaşılan.

Tiffany ve ben büyük annesini ziyaret etmek için Tiffany'nin evine gidiyorduk. O zamanlar on beş yaşında filandık. Kapıdan içeriye büyük bir neşe ile girmiştik. Dedesi televizyonun karşısına koyduğu tahtadan, sallanan sandalyede otururken  büyük annesi mutfakta yemek hazırlıyordu. Büyük annesinin yanına giderek yanaklarından sulu sulu öptük.

"Tiffany, amcanlar gelecek kızım. Bon hwa ile markete gidiverin. Alınacaklar listesini buzdolabının kapağına yapıştırdığım post-it te. "

"Tabii büyük anne"

Markete gittiğimizde alacaklarımızı alıp kasaya gitmiştik. Sarhoş bir adam vardı arkamızda. Hızla kasadakilerin parasını ödeyip poşetleyerek marketten çıktık.

Eve gittiğimiz de amcaları çoktan gelmişti. Tiffany'nin sapık kuzeni Zack'te buradaydı. Tiffany'e platonik şekilde aşıktı. Açılmış fakat Tiffany tarafından reddedilmişti. Tiffany odasına gideceğini ve üzerini değiştireceğini söyleyip odasına gitti. Arkasından Zackte gidince biraz şüphelenmiştim.

Yaklaşık on beş dakika sonra telefonuma mesaj geldiğini bildiren melodi yankılandı odada.

'Yukarıya gel ve Tiffany'e neler olduğunu gör. Beni reddetmek neymiş ödeyecek.! '
                                   -Zack

Ukala ÇeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin