"A-afedersiniz." Hızla kapıyı kapatıp arkasına yaslandım. Hayatımda gördüğüm en rahatsız edici sahneydi. Bir kaç dakika kapıya yaslanıp bekledikten sonra yukarı çıkarken içerden iniltiler geliyordu. Kulaklarımı kapatıp merdivenleri koşarak çıktım. Odamın kapısını kapatıp kendi banyoma girdim ve davetsiz misafirlere karşı kapıyı kitledim. Bu konuyu ablamla konuşmam olanaksızdı. Karşılaştığımızda bile kaçacağımı biliyordum. İkimizde biliyorduk. Bu yüzden işine geldiğine eminim.
Havlumu kapının arkasındaki askılığa asıp suyu sıcağa ayarladım. Küvet suyla dolduğunda içine girip rahatlamaya çalıştım. Gözlerimi kapatıp kafamı geriye yasladım ve gördüğüm şeyin aklımdan silinmesini diledim.
15-20 dakika sonra küvetten çıkıp havluma sarındım ve siyah, dantelli iç çamaşırlarımı üzerime geçirdim. Hiç bir iç çamaşırım düz olmadığı için ileride evleneceğim adamın şanslı olduğunu düşünüyordum.
En alt kata, yemek odasına indiğimde tüm aile üyelerinin masada, artıdan biriyle birlikte olduğunu görmek beni biraz şaşırtmıştı.
"Sonunda gelebildin demek Sang Bi." Üvey babam yine azarlar gibi bir ton kullanıp beni masaya davet etmişti. Yerimde bir yabancı oturduğu için küçük kardeşlerimin yanına oturmak zorunda kalmıştım. Bu benim için bela demekti.
"Okulun nasıl gidiyor, Taehyung?" Masada adını bilmediğim tek kişiye baktım. Yemeğinden kafasını kaldırıp gergince gülümseyerek cevap verdi. "Dönem sonu sınavlarına çalıştığım için biraz zorlanıyorum efendim." Annem anlayışla başını salladığında ikisi de yemeğine döndü.
×××
Ertesi gün saat 12 gibi uyanmıştım. Dersim öğlendi bu yüzden geç uyanmıştım. Yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi giyinip makyaj yaptım ve kahvaltı için giriş katındaki verandaya indim. Masada bir tabak vardı. Muhtemelen herkes benden önce çıkmıştı. Evimizin en yaşlı hizmetçisi (?) bardağıma portakal suyumu doldurduktan sonra yanımdan ayrıldı.
Kahvaltımı ederken bir yandan da telefonumdan sosyal medya hesaplarımı kontrol ediyordum.Yemeğim bittiğinde dişlerimi fırçalayarak rujumu tazeledim. Zengin bir üvey babaya sahip olmak bana verilen en büyük hediyeydi. Garajdaki son model arabamdan bahsetmiyorum bile.
Arabamı çalıştırıp okula doğru yol aldım. Okulum da şehir merkezine yakın değildi. Bu yüzden bu arabaya sahip oluşum işimi oldukça kolaylaştırıyordu. Radyoyu açıp bir kaç şarkı bitirdikten sonra okula vardım.
Çocuklar beni sevmiyordu, evet. Yine de çocuk gelişimi bölümünü seçmiştim. Onları biraz olsun anlayabilirsem belki bende sevmedikleri şeyi bulabilirdim.
Fakülteye girdiğim anda göz göze gelmiştik. Taehyung'la. Dün akşam üzeri rastladığım iğrenç manzaranın sorumlularından biriyle. Yamuk bir gülüş atıp benden tarafa doğru geldiğinde koşar adım sınıfıma doğru ilerledim. Tipi ürkütücüydü ve bakışları adeta 'Tecavüzcü olabilirim. Uzak dursan iyi olur.' diyordu.
Dersler benim için önemliydi. Ben ilerde yapacağım meslekle değil, öğreneceğim şeylerin bana katacağı şeylerle ilgileniyordum. Derslerin benim için önem taşıyan tek yanı buydu.
Kafamı defterimden kaldırmadan profesörün söylediği şeyleri harfi harfine not alıyordum. Bir keresinde geç kalan bir öğrenciye 'Neden geç kaldın?' diyişini bile not almıştım yanlışlıkla.
Zilin çaldığını duyduğum anda kendimi bahçeye atmıştım. Yun'u çimenlerin üzerinde oturmuş biriyle konuşurken gördüğümde yanına koşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kids // Taehyung
Fanfiction"Çocuklar beni hiç sevmiyor Taehyung." Çocukların seni sevmesini nasıl sağlıyorsun? "Çocukların beni sevmesini sağlar mısın?" ×4.2.17×