Söyle o çocuklarına bundan sonra okul, kurs,eğitim hiç bir şey yok. Çıkarsınlar üzerlerindeki okul kıyafetlerini, size iyilik yaramıyor. Siz insanlıktan anlamazsınız diye ağızlar dolusu salyasını sağa sola saçarak garip annemin üzerine yürüyen adama, 'babam' demeye utandığım yıllardı o zamanlar.
Yorganımın içinden küçük bir boşluk yaratıp izliyordum olanları. Henüz on dört yaşındaydım ama adamdım ben çünkü abilerim beni "Adam bu adam!" diye severlerdi. Ben adamdım ama babam değildi galiba. Abilerim öyle söylerdi.
Bağrışmalar giderek artıyordu.
Reis, babamın karşısına dikildi. "Bu güne kadar karşında konuşmadım atam, rahmetim, babam dedim ama yetti artık ettiklerin. Sonu yok bu gidişin." derken diğer hırçın abim sinir krizi geçiriyordu. Onun bir küçüğü de benim ayak ucumda korkarak izliyordu olanları. İşte o gün herşeyin başlangıcı oldu Reis ve Mustafa evden ayrılmış daha doğrusu kaçmışlardı.Reis ağabeyim üniversiteden yeni mezun olmuş, iki yıllık bilgisayar programcılığı bölümünü bitirmişti. Mustafa ağabeyim ise lise hayatına devam ediyordu ancak bundan sonrası her ikisi için de zor olacaktı. Çocuk aklımla bunu idrak edecek kadar büyüktüm o yıllarda. Tam bilmiyordum olanları ama fısıltıları ve duyduklarımı babama söylemezdim. Adamdım ya saklardım.
Evin en büyük ikinci evladı olmuştum o yıllarda. Annem Gökhan ağabeyimi ve beni aldı karşısına abilerimin durumlarından bahsedip onların iyi olduğunu Reis abimin Ankara'ya Mustafa ağabeyimin de İstanbul'a yerleştiğini ama bunu bir süre kimsenin bilmemesi gerektigini söyledi. Çocuk aklımız almadı bizim. Başımızı 'olur anne' dercesine salladık...
Bizim kabusumuz olmuştu Babamız gördük mü yol değiştirir ona görünmeden gizli gizli sokak arasına dalardık.
Akşam aynı odada oturmamaya özen göstersek de bir şeklide yan yana gelirdik çocukluk dönemim boyunca bu ızdırabı yaşamak ailemde ve bende derin izler bıraktı.
Neyse ki biz şanslıydık bazı şartları yerine getirirsek okula devam edebileceğimizi söyledi babamız.
Sabah yine bin bir zorlukla okula gitmeyi başardığımız günlerden birisi olmuştu bizim için. Babam içerden "Hastayım iş yerini Gökhan açsın" diye anneme söyleniyordu. Garip annem kaç gün oldu devamsızlıkları sınıfta kalacaklar diye babamla tartışıyordu ki babam söylene söylene işe gitmişti. Neyse ki bugün okula gidebiliyorduk. Az sonra biz de evden hızla çıktık biraz da geç kalmıştık. İleriki yokuşu geçmek üzereydik abim "Fatih! "dedi bana "Zor olacak ama bu birlikte gittiğimiz son gün olacak abim. Bundan sonra bu yolları yanlız yürümek zorunda kalacaksın. Ama sana söz veriyorum okulu bitirip iyi yerlere geleceğim." diyordu bana. Ben lisenin ikinci yılındaydım o zamanlar. Devam etti sözlerine "Seni de biliyorum sevmezsin ders çalışmayı ancak bizim okumaktan başka seçeneğimiz yok. Anneme de söyledim hazır edecek kıyafetlerimi. Bugün bir veda günü daha olmuştu ailemiz için. Yaprakları bir bir döktük son yaprak da ben kalmıştım. Bilemiyorum nasıl dayanacaktım bu fırtınaya çocuk yaşımda adamlık sergiliyorduk. Abilerimle sarıldık vedalaştık yol boyunca düşündüğüm tek şey gelecekte beni bekleyen işkenceler abilerimin hasreti okul kayıgısı... Neyse ki varmıştık okula. Yine geç kaldığımız için okulun arka kapısından girmek zorunda kaldık.
Normal şartlarda orası da kapalı olurdu ancak öğretmenimiz sağolsun bilirdi bizim yaşadığımız zorlukları geç kaldığımız zaman çaktırmadan açardı kapımızı.
Günün nasıl geçtiğini bilemedim okul çıkışı hızlı adımlarla dükkana doğru yürüdüm. On dakika olmamıştı okuldan çıkalı vardım dükkana.Babamın yanında dostları arkadaşları onlarla sohbet ediyordu. Geçtim bir köşeye oturdum.
Az sonra kimseler kalmadı. Ailecek en korktuğumuz şeydi babamızla başbaşa kalmak. Ve olan oldu.
"Abin nerede!
Beraber çıkmadınız mı? Neden gelmedi o? "diye başladı aynı cümleleri hunharca kullanmaya. Yüzüne baktım. Bu adam benim babamsa neden bizi sevmiyor? Neden çocukluğumuzu yaşatmıyor? diye içimden derin düşünceler geçiriyordum. Çocuktum o yıllarda ama büyük düşünmek zorundaydım. Bağırma sesiyle irkildim. "Sana diyorum 'Çocuk'! "dedi. Bana bu cümlesinden nefret ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK YOLCULUK
Non-FictionBundan sonra okul, kurs,eğitim hiç bir şey yok. Çıkarsınlar üzerlerindeki okul kıyafetlerini size iyilik yaramıyor siz insanlıktan anlamazsınız diyerek ağızlar dolusu salyalarını sağa sola saçarak garip annemin üzerine yürüyen 'babam' demeye utandığ...