Eşyalarımın hepsi küçük bir bavul ancak etmişti.
Artık gitmeliydik Reis Agabeyimle biraz daha oyalanırsak babama yakalanacaktık bunu hiçbirimiz şu şartlarda istemezdik.
Annemin yaşlı gözleri elbette beni derinden etkiliyordu ancak gitmeliydik şimdi yoksa sonsuza dek esir kalacaktık.
Elini öptüm sarıldım bırakmak istemiyordu nasıl bıraksın ki bir anne evladını haykırarak ağlamaya başlamıştı.
Aglamaklı bir konusma halinde sözlerini yineliyordu hatırlıyor musun 'ben seni bırakıp gitmem anneciğim demiştin' dedi.
O an dizlerimin üzerine kapaklandım sırtım dönük bir halde annemin sözlerine kulak kesilmiştim. Bende aynı şekilde ağlamaya başladım ya buradan gidecektim yada geriye dönüp sızlayan ana yüregine merhem olacaktım. Ancak kimse geçici bir ilaç olmak istemezdi bir yaraya.
Ayağa kalktım ve yavaş yavaş yürümeye devam ettim.
Reis abim olanlara kayıtsız kalmıştı oda bizim gibi ağlıyordu.
On beş metrelik koridor girişini yıllanmış şarap edasıyla ayıla bayıla yürüdüm. Gözlerim bir kapanır bir açılır şekilde bitirdim hol girişini bundan sonrası acı gerçekler için yüzleşmek vakti diyen reis abimin sözleri ile çınladı kulağım.
Aldığımız sorumluluk ağır sana destek verdim daima da vereceğim ancak bundan sonra sı zor olacak hemde çok zor kulaklarımızı tıkayacağız, duymayacağız, görmeyeceğiz hatta gerekirse başımızı eğip devam edeceğiz çoğu zaman dedikodular üzecek bizi horlanıp itiledebiliriz belki ağlayıp yastık kenarları ıslatacağız ama bunlar bizim gerçeklerimiz hazır ol bundan sonraki olacaklara dedi. Ben hiç bir şey demedim. O kadar laf ettim duydun mu beni dedi.
Evet dercesine yutkunur vaziyette başımı salladım.
Hiç konuşmadan varmıştık amcamın evine bundan sonra burada yaşayacağım işte iki oda bir küçük mutfak bize yetecek kadar büyük bir ev.
Zaten şu şartlarda başımızı sokacak bir yer bulmamıza dua etmeliydik. Amcam sıcak karşıladı bizi bugüne kadar olmuş hatta bundan sonra olacakların hepsini kısa bir film yaptım anlık canlandırma ile şerit şerit izledim hepsini on dakika bu şekide geçti.
Artık odada amcamın ve abimin muhabbetleri vardı sadece ben o an yok olmuştum ki amcam dürttü beni.
Bundan sonra böyle işte 'hacı' dedi.
Ufak tefek evi toplarsın eşyalarını yerleştirsin ve en önemlisi adapte olmaya çalış buraya dedi.
Lise terk di amcam onun babamın ve bütün kardeşlerinin geçmişi bizden farklı değildi bence hatta bundan emin gibi bir şeydim babam ancak babasından gördüğü zilleti bu kadar başarılı bir şekilde bizlere uygulayabilrdi annem de hep babası kılıklı derdi babam için.
Kısa süreli muhabbet ardından üçümüz içinde uyku vakti gelmiş hatta geçiyordu.
Sabah hiç bir şey yokmuş gibi kalkıp yatağımı toparladım okul yoluna koyuldum artık Gökhan abime de yakındım aramızda beş dakikalık yürüme mesafesi ancak vardı.
Devamsızlığı epey olmuştu onun da sabahlara kadar ders çalışır olmuşlardı evinde kaldığı arkadaşı ile.
Gökhan abime kucak açmıştı çocukluk arkadaşı Süleyman abim işin garip kısmı ise hem amcamla ismi aynı hem de amcam bir süre babasının yanında çırak olarak çalışmıştı .
Süleyman abinin babasının kebabcı dükkanı vardı geçimlerini o şeklide sağlıyorlardı.
Yine geç kalmıştık sanırım bu bizim için bir işkence halini almıştı her sabah her sabah özellikle de bana. Artık Gökhan abimi uyandırmak için yarım saat daha erken kalkıp gitmek zorunda kalacaktım.
İlk günü tamalamıştım şimdi iş bulma zamanı gelmişti ilk planım çocukluk dönemim boyunca çalıştığım konfeksiyona gidip yeniden işe başlamakdı.
Tam beş yıl aralıksız çalışmış olduğum iş yerine geldim ve içeri selam vererek girdim. İlğinç çok soğuk karşıladı beni ustam sanki birşeyler ters gidiyordu o an hissetmiştim olacakları.
Durumu anlattım bu işe eskiden bu kadar çok ihtiyacım yoktu ancak şuanda çok zor durumdayım demeye kalmadan,kusura bakma fatih ancak elemana ihtiyacım yok dedi.
Ama bu nasıl olurdu bu dükkanda tam beş sene çalışmıştım daha önce burada üç elaman varken bile bana sen ne zaman istersen sana yer var diyen ustam bana kapıyı kibarca göstermişti.
Dik durdum'' bunlar'' yıldırma işlemlerinin başlangıcı olacaktı.
Kesin babam ustam ile konusup beni asla işe almaması için sıkı sıkı Tembihler etmişti ancak bu mücadele benim gelecek için ilk anım olarak kalacaktı elbette yılmadan iş arayıp okul saatleri dışında bir iş bulacaktım bu benim tek çaremdi.
Ne abime nede amcama yük olmak istemiyordum.
Zaten abimin de elle tutulur bir işi yoktu elinde geçici olarak Çocukluk arkadaşı murat abim ile birlikte balıkçı dükkanında çalışıyor geçici yevmiyelerle hayatına devam ediyordu.
Bu sıralar çokça balık yer olmuştuk en azından bu iyi bir gelişme olmuştu bizim için.
Akşam kadar iş arayıp durdum ama sonuç olumsuz du yeni yaşayacağım eve gidip evi güzelce silip süpürdüm oradan da annemi görmek için eve geçtim babam hala evdeydi.
Sokağın caddeye bakan kısmında oturup gitmesini bekledim Allahtan ki biriktirdiğim bir miktar param vardı o şimdilik bana güven veriyordu aksi takdirde bu vakte kadar aç kalırdım.
Saat 19.00 sıralarına dogru ancak evden çıkıp gitmişti.
Hemen koşarak eve geçtim annem de iyi görünüyordu sevindim onu böyle görünce bende sarıldım.
Nasıl geçti günün sorun var mı dedi.
Bende herşey çok güzel anne hiç bir problem yok dedim olsa da sorunum zaten bunu ona asla diyemezdim. Ancak gelecek için çok da ümitli değildim...
Yatsı ezanı okunuyor du cami ile evimiz dip dibeydi babam her an gelebilirdi annemin elime tutuşturduğu yemek dolu kapları alıp yola dogru koyuldum.
Bazen nefes alıp verişlerimde sorunlar yaşar hale gelmiştim. Kafamın içinde bin bir türlü sorular alnımın izasından aşağıya doğru inen damarlar dışarı fırlamıştı artık.
Karanlık bir yol içinde ağır adımlarla ilerliyordum çoban köpekleri havlıyordu aslında eskiden çok korkardım bundan ancak artık korku seviyem değişmişti şimdi korkularım daha farklı.
Ev ile amcamın evi yürüme mesafesi olarak on beş dakika kadar dı ancak tam yarım saatte ancak gelebilmiştim eve ben.
Daralan nefesim beni sürekli sendeletti iyi görünmeye çalışıyordum evdekilere eğer anlarlarsa bu sorun olabilir di benim için.
Yemeğimizi yedik ortalığı toparladım amcam ile abim bilgisayarda oyun oynuyorlardı bense elimdeki telefondan müzik dinliyorum.
Yarın okula gitmesem mi acaba sabahtan akşama kadar iş ararım diye ufak planlar yapıyordum kendi kendime.
O kadar yorgundum ki oldugum yerde uyumuşum abimler Üzerimi örtmüş sabah kalktığımda kimseler yoktu evde bende toparlanıp yola koyuldum cadde boyu sokak boyu tek tek esnafları dolaştım kimse bana iş vermedi bu kasıtlı yapılan bir eylemdi bundan adım gibi emindim artık.
Tam bir hafta bu şekide geçti biriktirdiğim paradan da elimde kalmamıştı iş de bulamamıştım ara sıra balıkçı dükkanına gidip abimlere yardım ediyordum sagolsun patronları Mehmet amcam elime avucuma okul harçlığın diye sıkıştırıyor du üç beş kuruş ancak oda sürekli olmuyor du abimden de isteyemiyordum kötü tarafı ise babam işe saat beş gibi gidiyordu artık ikindi üzeri o vakte kadar aç dolaşıyordum onun gitmesini bekliyordum sabah kahvaltısı yapmak için açlıktan midem kazanıyordu eve geldiğimde annem açmısın diye sorduğunda ona da bakıp aslında tokum ama birşeyler atıştırırım diye tok rolu oynuyordum ona desem hemen beni eve kitler asla bırakmazdı.
Annem hala iş bulamadın mı dedi.
Gel inat etme dön şu eve bak sefil oldun oralarda burası senin evin evladım yediğin önünde neden inat ediyorsun diye yine aynı şeyleri söylemeye başladı.
Kararlıyım ben anne dedim bundan sonra daga gidip kozalak toplayacağım babam gidene kadar işimi hallederim bende. Çuvalını teyzem beş liradan alırım dedi bana mevsim kış soba tutuşturmak için biri bir çözüm zor olacak ama buunu yapmam lazım başka da çarem yok du zaten.
Tam on beş gün boyunca daga gidip sırtımda ac susuz topladığım Çuval dolusu kozalakları bodruma istiflemiştim yaklaşık otuz kadar çuval vardı beş liradan yüz elli lira kadar bir gelir bekliyordum oradan.
Akşam yine annem elime tutuşturdu yemek kaplarını hızla vardım eve amcam ve abim sohbet ediyorlardı kapıdan dinledim biraz onları amcam evleneceğim ben Ömer bir aya kadar sizi düşünüyorum hem daha fatih de var ne yaparsınız derken ben içeri girdim tam sohbetin içine daldım hah fatih de geldi dedi amcam. Abim yapacak bir şey yok amca bir ev kiralarız bizde bir aya kadar dedi.
Hayattaki şansım yine beni ters köşeye yatırmıştı günlerden hayal kırıklığı, umutsuzluk ve bol açılı saatler diye takvime not düştüm.
Daha yeni yerimize alışamadan bir göç daha başlıyordu ama nereye,neyle, nasıl bunun üzerinden gelmek zor gibi görünüyor şu haldeyken biz.
İkinci dönemin henüz başıydı soğuk geçiyordu bu kış giden geleni aratır der gibiydi geçen kışı bize mumla artıyordu. Evsizlik, yurtsuzluk ne zor şey allahım kimseleri imtihan etmesin barksızlıkla.
İnce belli bardaktan son yudumları alırken elimdeki Necip Fazıl kitabının kapak sayfasındaki şu dizeler tebessüm ettirdi çehreme.
"Kırılırda bir gün bütün dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözlerimizi siler
Şenlenir evimiz bakımız bizim"
Hayatta ne gelirse başına veren de o alan da o deyip teslim olmak lazım aslında ancak bunu başaramıyordum bu günlerde ancak yinede isyan yoktu.
Okula gidiyordum ancak sıfır verim sıkıntılarım, dertlerim beni sürekli düşünmeye fikirler üretmeye sevk ediyordu.
Akşam üzeri yine babamın gitmesini bekliyordum param da bir kaç gün önce bitmişti. Açlıktan başım dönüyordu artık saat 18.00 suları olmuştu artık. Mahalle başından soğuk havanın içime vuran ayazını yiyordum aslında açlıktan çok hissetmiyordum. Arabanın ışıkları yanıp söndü sanırım gidiyordu saklandım hemen. Hızlı adımlarla binip arabaya sert bir kalkışla basıp gitti babam. Sahi babam mıydı giden yoksa kabusum mu. Kimim ben evlat mı yani bu giden adam benim babam mı eğer o babamsa ben neden bu kadar açım.
Saçma sapan bir yaşamda saçma sapan sorular ile uğuldayan karın sesimle içeri girdim.
Betim benzim atmıştı açlıktan.
Anne işte hemen anlıyor işte daha ben içeri girer girmez hemen mutfağa koşup bir şeyler hazırlayıp önüme getirdi.
Hem yemeğimi yiyip hemde dün gece amcamın evleneceği konusunu açtım.
Sevindi annem bu gelişmeye artık sizde eve dönersiniz dedi.
Çok sinirlenmiştim bu sözüne asla dedim.
Başka çareniz mi var dedi annem.
Akrabalardan yana şansızdık biraz yıllarda aslında annem haklıydı ancak ona bunu hissettirmeden konuyu değiştirmem lazımdı.
Okuldan bir konu açtım oda teyzemin kozalak ları istedigini yarın yan komşunun kamyonetine yükleyip oraya götüreceğimizi söyledi.
Bu iyi bir haber di en azından cebimde bir kaç kuruş harçlık olacaktı.
Sevinmiştim annemin hazırladığı yemek kaplarını alıp abimlerin yanına dogru yol aldım.
Bu gece erken uyumuştum ayık kaldıkça beynim benm sürekli fikirler üretmem için zorluyordu biraz dinlendirmek iyi gelecekti yorgun bedenimi.
Sabah kalkıp yola koyuldum yine Gökhan abimi kaldırıp yola devam ettim.
Bu aralar oda sigaraya başlamıştı ilk gördüğümde çok tuhaf karşılanmıştım yakıştıramadım ona ama daha sonra bunun normal bir davranış olduguna kendimi ikna ettim.
İçmesen olmaz mı dedim olmaz dedi bir daha da ona bunla ilgili bir şey demedim. Zaten sadece okula giderken beraber gidiyorduk.
Bu defa zile yetişmiştik. Gün aşırı düşün taşın beynim çalkalanıyordu yine. Bahçede temiz hava almak iyi gelecekti. Müzik çay temiz hava en sevdiğim muhteşem mucizelerle yine başbaşaydım.
Telefon rehberimi karıştırmak geldi aklıma a dan z ye dogru başladım.
Yavuz Selim hoca bu isim benim meslek tercihime yön veren beni şuanda oynadıgım babamın zoru ile bırakmak zorunda kaldığım kulübe yazdıran ilkokuldaki beden eğitimi öğretmenimdi. Sebebsiz bir şekilde aramak geldi onu içimden.
Bir kaç defa çaldı meşgule aldı.
Sanırım müsait değildi.
Tam iki saat oturduğum yerden kalkmadım. Okul çoktan dağılmıştı.
Dizim titriyordu aman allahım Yavuz Selim hocam dı arayan.
Çoşkulu bir ses karşıda "Koçum" diyerek hitap ederek güzel sözleri ardı ardına sıraladı.
Bir bir anlattım olanları ona.
Yine mi oğlum be ne istiyor bu adam sizden anlamıyorum ki dedi.
Bak sana ne diyeceğim ben Ankaradayım burada bir Futbol kulübünde yardımcı antrenörlük yapıyorum seni alayım mı yanıma, sen harika bir futbolcusun senş burada fizik, mental olarak tamamlarız hiç bir eksiğin kalmaz derken benim heyecandan titreyen ellerimden telefon kayıp düştü.
Hemen toparlanıp yere düşen teli geri aldım elime sahi hocam olur mu benden futbolcu dedim.
Oğlum sen deli misin senin yeteneğin kaç kişide var Allah vergisi senin yeteneğin mutlaka buraya gelmen lazım dedi.
Çok heyecanlanmıştım Ankara sözü bile ben büyülüyordu.
Var mı burada kalacak bir yerin dedi.
Şöyle bir düşündüm teyzem var hocam orada dedim. Yakın zamanda reis abimi kabul etmişlerdi yanlarına ancak reis abim sabredemedi geri döndü Dörtyola ancak o kabul ederse beni kalacak yer işini çözerim yoksa malesef başka orada kimsem yok hocam dedim.
Hadi evlat kurtar kendini şimdi sırası korkma hayallerinin peşinden koşarak gel buraya dedi.
Selamlaştık kapadım telefonu.
Allahım bu bir rüyaydı koşarak eve Dogru yol aldım.
Yol boyu bütün geçmişim gözümün önünden geçip gidiyordu. Her sokak başında bir anım olan bu memleketten gitmeyi o kadar çok istiyordum ki bunu kelimeler ile asla anlatamazdım. Eve vardığımda Bereket babam çoktan gitmişti.
Hemen anneme konuyu açtım. Annem çığlık attı asla asla buna izin vermem sen daha çocuksun ne Ankarası yavrum yapma etme desede ben o kadar kararlıydım ki ucunda tabiri caiz ise ölüm olsa dönmem diyenlerden olmuştum.
Anneme selim hocam ile olan konuşmamı noktası virgülüne anlattım.
Annem çok kötü olmuştu, ağlar halde etme oğlum tutma oğlum desede kararlı halime bakıp telefona sarıldı.
Reis hemen eve gel oğlum bu fatih neler diyor der demez telefonu elinden düşürürdü.
Alooo Alooo sesleri kapadım telefonu annemi sakinleştirmeye çalışıyordum kolonyağı su ile az da olsa kendine gelmişti garip anam.
Beş dakika ya geçti ya geçmedi abim yetti hemen koridorun başından sert bir giriş ile içeri attı kendini neler oldu bir şey mi oldu birine diye bağıra çağıra cevap bekliyordu bizden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK YOLCULUK
Non-FictionBundan sonra okul, kurs,eğitim hiç bir şey yok. Çıkarsınlar üzerlerindeki okul kıyafetlerini size iyilik yaramıyor siz insanlıktan anlamazsınız diyerek ağızlar dolusu salyalarını sağa sola saçarak garip annemin üzerine yürüyen 'babam' demeye utandığ...