1. Jungkook

243 12 3
                                    

Universtede okuyordun.Doktor olmak için. Geç kalmamak için, sabahın körü uyanıyordun. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için, dersten sonra kafede işliyordun. . Geceler uyumadan ders çalışıyordun. Universteyi bitirib, hastanede işleyecektin. Annen çocukluk zamanından seni buraya hazırlıyordu. Güzel hayatın ve kendi paran olması için.

Bu gün derslerini bitirib, universteden çıktın. Eve gidib bazı işlerini gördükten sonra kafeye gitmeliydin. Kolunda kı  saata bakıb , sırtındakı çantanı düzeltib otobüse bindin.

Eve geldiğinde anahtarla kapıyı açtın ve içeri girdin. Hemen odana gidip eşyalarını yatağın üstüne fırlattın.
-Kızım, sen misin?-annen seslendid
-Evet anne, ben geldim.
-Yemek hazır.
-Anladım, geliyorum.

Saçlarını tokayla yığdın ve mutfağa geçtin. Masanın üzerinde artık yemekler hazırdı. Annen sandalyeye oturub, karşısındakı sandalyeyi işaret ederek oraya oturmanı söyledi.

-Afiyet olsun-deyib yemeklerden yemeye başladın.
-Sana da.
Hızlıca yedikten sonra kolundakı saate baktın ve ayağa kalktın.
-Dersler nasıl gidiyor?-Annen merakla sordu.
-İyi gidiyor. Çalışıyorum.
-Evet ama daha çok çalışmalısın.
-Gücüm yettiği kadar çalışıyorum.
Annenin böyle bir zamanda bu sohbeti konuşması seni biraz kızdırıyordu.
-Biliyorum. Anlıyormusun? Doktor olub çalışmalısın.Kendi kendini geçindire bilesin diye.
Annenin bu sözlerine gözlerini devirdin. Her şeyi biliyordun ve bu tekrar seni bıktyırıyordu.
-Anne, şimdi değil. - Kırgın yüzle söyleyib odadan çıktın.
Acele etmeliyim.
Koridordaki saate bakdığında anladın ki, işe gecikeceksin. "Aishh" diye iç geçirdin. Hemen çantanı götürüb, ayakkabılarını giydin ve dışarı çıktın. Otobüs durağına kadar koşarak gitdin. Az kalsın otobüsünü kaçırıyordun. Hemen otobüse binib kartı vurdun, ve oturmak için yer aradın. Boş yerlerden birine geçib oturdun. Otobüs 15 dakika sonra kafenin önündeki durakda durdu. Hemen koşarak, iş yerine yöneldin. İçeri geçib soyunma odasına taraf gitdin. Kiyafetleri götürüb odaya girerken müdür seni durdurdu.

-(adın), merhaba. Seni aradım  ama açmadın.
-Merhaba, evet. Telefonu sessizden çıkarmayı unutmuşum. Geç kaldığım için özür dilerim.
-Tamam,ama artık işlemiyorsun.
-Nasıl?-şok içinde müdüre baktın.
-Üzgünüm, maddi  problemler var kafede. Buna göre bazı işcileri işten çıkarıyoruz. Seni de. Aradığımda bunu söyleyecektim.
Ağzın açık şekilde adamı dinliyordun. Sonra sakince iş kiyafetlerini yerine koydun ve baş eydin.
-Bu da işten çıkmanla alakalı  tutar.- zarfın içindeki parayı sana verdi sonra oradan uzaklaştı.

Paraları götürüb çantana koydun. Kafeden çıkarak sokakda gezmeye başladın.
"Şimdi ne yapacağım?!"İşsizim. Annende işlemiyor. "Universtenin parasını nasıl ödeyeceğim?"Bu fikirlerle gözlerinin yaşardığını hiss ettin. Annenle yaşıyordun. Baban annenle uzun zaman önce ayrılmıştı, nerde olduğunu bilmiyordunuz. Doktor olmakda buna da çıkış vardı. Annene baka bilerdin. Aslında asıl istediyin bu değildi. Sen önceden makyöz olmak istiyordun. İnsanları daha güzel yapmayı arzuluyordun. Lakin bunu kalbinin derinliklerinde gizlemeli oldun. Şimdi parayı nereden elde edeceyini bilmiyordun. Annen öyrendiğinde kızacaktı. Adımlarımı  hızlandırarak yürüyordun. Ama nereye gitdiyini bilmiyordun. Sokaklar boşdu. Her kes kendi işiyle meşguldu. Banklardan birine oturub ağlamaya başladın. Hıçkırıkların seni boğuyordu. Çantanı elinde daha sıkı kavrayıp, dudağını ısırdın.
-Hey.Hey, sen!- öteden ses eşidildi.
Başını kaldırıb ses gelen tarafa baktın. Bir oğlan sana taraf yaklaşıyordu. Hemen göz yaşlarını silib şaşkınlıkla ona baktın.
-S-sen kimsin?- titreyen sesle söyledin.
Oğlan yaklaşıb yanında oturdu. Gözüne düşen koyu renkde saçlarını düzeltib sana bakdı. Gözleri kestane renkteydi.
-Ben Jungkook.Merhaba- cevap verib gülümsedi ve elini uzatdı.
Şaşkın-şaşkın ona bakmaya devam ediyordun. Bu kimdi? Ve neden sana yaklaştı? Belkide sokakda ağlayan kızı görmek onu buna mecbur etti.Aynen
-M-merhaba-göz yaşlarını durdurmaya çalışarak ona elini uzatdın.
-Hey, İyimisin?-Jungkook ellerini tutdu.
O sana dokunduğunda sıcaklık hiss ettin. Birde garip cereyan. Bakışlarında kaygı vardı.
Ellerinize bakdın, sonrada ona.O, da sana bakdı ve gülümsedi.
-Evet , iyiyim.- düşünceli halde çabuk ellerinizi ayırdın.
-Neden ağlıyorsun? Hemde... sokakda?
Oğlana bir kaç saniye baktıktan sonra cevap verdin:
-Sadece...bu, bu seni ilgilendirmez.-deyip yüzünü diğer tarafa çevirdin.
Bundan sonra Jungkookun gideceyini düşündün. Ama gitmedi.
-Bu gün hava soğuk.-Birden onun tarafından duydun.-Neden burada oturdun?
Yeniden oğlana baktın. Neden soru soruyor?
-Üşümüyor musun?-devam etti.
-Üşüyorum.-Elerini dizlerine koydun.
Oğlan üstündeki ceketi çıkarıb omzuna atdı. Şaşkınlıkla onun gözleri içine bakıyordun. Bu iyiliksever olduğu kadar da sıradan haraketdi.
-Teşekkürler.-Kafanı aşağı eyib fısıldadın.
-Bir şey değil. Bu hakda konuşmak ister misin?...
Beyninde fikir fırtınası yaşıyordun. Onu neden ilgilendiriyorki? Ama sıkıntılarını hatırladıkca gözlerin doluyordu. Ona sarılmak istiyordun.
-Ben doktor olmak istemiyorum.-sözler birden ağzından töküldü, söylediğini kendinde anlamadın.
Bu iyi bir başlangıç değildi, ama nasıl başlayacağını bilmiyordun.
Oğlandan ses çıkmadı. Düşündüyün gibi "ne?" sorusunu sormadı. Ona doğru bakdığında sakin şekilde oturduğunu gördün.
Bir anlık kaşlarını çattın.Yine de ona, rahatsız olduğun konu hakda konuşmaya kara verdin.O , da konuşmanı bekliyordu. Sen konuşmaya başladığında, gözlerinde merak kıvılcımları yanıyordu. Ama bir neçe dakika sonra sözlerini bitirdiğinde, onun gözlerinim dolduğunu gördün.
Beyaz bulutlardan kar taneleri havada dönerek yere konuyordu. Bir-birinize bakıyordunuz. Kar artık Jungkookun saçları üzerinde yer edinmişti.
Bunları kimese konuştuktan sonra, sanki omuzlarından büyük bir yük kalkmıştı. Arkalanıcak birine ihtiyacın vardı. Bağımsız ola bilmiyordun.Sorumlu anda birinin sana  gerekli  danışmanlık yapmasını istiyordun. Ya da sadece seni anlayacak ve sıcak sarılacak birini bekliyordun.
Sakince ceketi çıkarıb oğlana uzatdın
-Soğuk, giy. Artık bana lazım değil.-kısa gülümsemeyle söyledin.
Oğlan önce itiraz edicekdi, ama sonra götürdü. Sonra ise sana daha da yakınlaşıb ceketi ikinizin etrafında  doladı ve sarıldı@.
Yeride donub kaldın.Bu beklenilmez bir şeydi.
-J-Jungkook...?-ne söyleyeceğini bilmiyordun.
-ooh....özür dilerim.
Bunun için senden özür diledi, ama seni burakmadı, kolları omuzlarının etrafındaydı. Gözlerini kapatıp ondan gelen keskin parfüm kokusunu ciğerlerine çektin. Bedeni sıcaktı. Kollariyla omuzlarını kucaklamıştı. Sende kollarını onun beline doladın. Bunu neden yapdığını bilmiyordun. Belki de üşüdüyüme göre, belki de tanımasanda zararsız olduğu için. Belkide sadece bunu yapmak istiyordun.Ondan hoşlanmıştın.
Ama bu bir anda bitti. Oğlan senden uzaklaşıp yüzüne baktı. Sende  ona bakarak ellerini cebine koydun. Utançtan yüzün kızarmıştı. Onun, bunun soğuktan olduğunu düşünmesini istiyordun.
-İsmini sormadım. İsmin ne?- utanarak parmaklarini bir birine geçirdi.
-(Adın)
İsmini duyduğunda gözleri tebessümle küçüldü.
-Güzel isim.
-Teşekkürler. -utanarak dudağını dişledin.
-Kendi hakkında konuştun....ama beni hic tanımıyorsun. Umarım bu seni korkutmuyor.Kötü bir niyyetim yok.-Oğlan bunu söyleyerek seni rahatlatmaya çalıştı.-Şey...aslında benim  uzun zamandır bir hayalim var.-yeniden utamarak devam etti.
-Gerçektenmi?
-Evet, idol olmak.- bunu söyleyib güldü.
Yanlışmı duydun duymadın diye onun yüzüne baktın. O, daha da güldü. Onun gülüşü sana tavşanları hatırlattı. Kendisi bile.
-Ve, hayalime kovuştum.
-Yoksa sen....?
-Hayır, hayır. Hala idol değilim. Stajerim.
-Aman tanrım ciddi misin?-şaşkınlığını gizleyemedin.
-E-evet...
-Hangi şirkette?
-BigHit Entertainment.
-ooh. Onu tanımıyorum.
-Tahmin etmiştim. Fazla ünlü şirket değil. Şimdilik.
Ona neden idol olmak istediyini ve her şeyin nasıl olduğu hakkında sual verdin. O , ise konuşmaya başladı. Sonda ise yeniden sana bakarak dedi:
-Bunu boşuna konuşmadım...Aslında sana bir şey teklif edecektim. Şirkette artık bir kaç yıldır stajerim ve müdürle ilişkimiz iyi. Kuracağımız grub üyelerininde. Ve teklif edicektim ki, bizim şirkette işler misin....?
-Ne? Nasıl?-bu oldukca değişik sesleniyordu.
-Yani makyöz gibi. Anladığım kadarıyla becerin var. Bunu dahada geliştire bilersin, yani makyöz derslerine falan gidersin. Ve de..... benim makyözüm olursun.
Bu sözler sual gibi değil istek gibi sesleniyordu. Sen tabikide utanmıştın. Ellerini birleştirerek dizlerinin üstüne koydun.
-Rahatsız olmana gerek yok. Bence bu iş senin hoşuna gidecek. Orası eylenceli. Makyöz noonalar da var. Diğer üyeleri makyaj edenler. İşçilerden çoğu kızdır.
Kazancında çok olucak. Ve.... bende çoğu zaman yanında olacağım.-Şimdide sana yalvaran bakışlarla bakıyordu.
Doğrusunu söylemek gerekirse çok emin ve cesaretle konuşuyordu.
-Jungkook, ne zaman çıkış yapacaksınız?
-13 haziranda
-wooww... gelecek yıl mı?
-Evet.Aslında bu yıl Aralıkta yapacaktık. Ama bazı eksikler olduğu için, hazirana kaldı.
-Haa, anladım. Fighthing!
-Ya sen? Teklifimi kabul ediyor musun?
Düşüneceğini söylemeye çalışıyordun ki , sözünü kesdi.
-Telefonunu ver.
Anlamaz halde telefonunu çıkarıb ona uzatdın. O da alarak bişeyler yazmaya başladı. Ve birden onun telefonuna arama geldi.
-Numaramı yazdım. Ve senin numaranıda götürdüm.-diye gülümsedi.
-Tamam.-Sende karşılık olarak gülümsedin.
-Eve gidiyor musun? Birlikte gidelim mi?
Utanarak kafanla evet işareti verdin.
Otobüs durağında otobüsü bekleyib sonunda bindiniz, yan-yana oturdunuz.
Evet ulaşana kadar bütün zamanı utanıyordun, ama bildirmemeye çalışıyordun. Yani yanakların soğukdanda kızarmış ola bilir değil mi?
Otobüs durduğunda düşüb, evine doğru gitmeye başladınız.
-Ah, burası.-sonunda evin önünde durdunuz.
-Otobüs mü hızlı gidiyordu yoksa biz mi? Anlamadım.
Bu sözlerden midende kelebekler uçuşmaya başladı. Birden Jungkook ellerinden tuttu.
-Seninle daha çok zaman geçirmek isterdim. (Adın), umarım bizim şirkette çalıştığında çok vakit geçiricez , ya da....
Sözünü bitirmemiş sana doğru eyilip dudaklarını, dudaklarına bastırdı.
İlk önce kendini kaybetsen de, sonra ona karşılık verdin. Nefesi sıcakdı. Öpücüyün yumuşak tadı vardı. Bu senin hoşuna gitmişti. Havanız bittiğinde nefes almak için aralandınız, ve bir birinize bakdınız. Jungkook gülümsedikden sonra ellerini bırakdı.
-(Adın), bu biraz garip ola bilir. Yani bir birmizi çokta tanımıyoruz diye. Ama senden hoşlanıyorum.
Bunları duyduğunda içinde hoş hiss yarandı ve gülümsedin.
-Jeon Jungkook, ben de senden hoşlanıyorum.
Jungkook bunu duyduğunda utanarak gülümsedi, sana el sallayarak oradan uzaklaştı.
Sende gülümseyerek eve girdin. Bundan sonra ne olacakları bilmiyordun. Ama her şeyin iyi olacağını hiss ediyordun.

Beğendiyseniz vote verin  :) Fikir danışmanlığı için yoruma yaza bilirsiniz ve ya hangi üye hakkında yazmamızı istiyorsanız. İyi günler~

Вы достигли последнюю опубликованную часть.

⏰ Недавно обновлено: Feb 06, 2017 ⏰

Добавте эту историю в библиотеку и получите уведомление, когда следующия часть будет доступна!

BTS'le Hayal Et + Tepkiler Место, где живут истории. Откройте их для себя