Soğuk, iliklerime kadar işlerken, kulaklığımda ki müziğin etkisine kapılmıştım. Yağmur başlamıştı. Ayakkabılarımın önüne düşen su damlalarını izliyordum. Yağmuru sevmezdim, adımlarımı hızlandırarak evin yolunu tuttum. Eve girdiğimde annem köşesine çekilmiş yarım bıraktığı kitaplarından birini okuyordu, babam ise henüz gelmemişti. Geç gelirdi eve şirkette ki işlerinden dolayı. Babam işlerinden dolayı bize pek zaman ayırmazdı hatta yüzünü doğru dürüst göremezdim bile. En son 16 yaşında iken beraber sinemaya gitmiştik hepsi bu. Onun dışında tek tük sohbetlerimiz oluyor.
Ayakkabılarımı çıkararak içeri doğru yöneldim, anneme merhaba dediğimde herhangi bir cevap alamadım. Ve tahmin ettiğim gibi yine kitaplarından birini okurken uyuyakalmıştı. Bu duruma alışık olduğumdan garipsemedim. Onu her ne kadar uyandırmak istemesem de mecburdum. Çünkü boynu ağrıyabilirdi. Onu fısıltılar ve küçük hareketlerle uyandırmaya çalıştım. Ve beraber odasına çıktık. Onu gelişigüzel yatağına bıraktıktan sonra küçük adımlarla odama yöneldim. Kıyafetlerim az da olsa ıslanmıştı, saçlarım da ıslaktı. Siyah tişörtümü ve lacivert eteğimi hızla çıkardım. Islak kalmayı sevmezdim. Kıyafetlerimi çıkardıktan sonra banyoya doğru gittim ve suyu açtım. Kendimi suyun kollarına bıraktım.
Duştan çıktığımda annemin hala uyuduğunu fark ettim. Olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Annemi rahatsız etmek istemezdim. Hızla siyah üstünde yıldız desenleri olan tişörtümü üstüme geçirdim ardından klasik siyah bir eşofman giyindim. Saçlarımı havlu ile sarmayı veya kurutmayı tercih etmezdim. Öylece omuzlarıma dökülmesine izin verdim. Karnımın aç olduğunu fark ettim. Ve yavaş adımlarla merdivenden inerek mutfağa doğru yöneldim. Yemek olmadığını fark ettim. Olsa da pek yemiyordum zaten. Genelde sandviç yapmayı tercih ediyordum. Yine öyle yaptım. Peynirli bir sandviç yaparak yanına bir meyve suyu aldım ve yine aynı sessizlikte odama çıktım.
Yatağıma oturdum çok yorulduğumu fark ettim. Ardından sandviçimden bir ısırık aldım ve telefonuma baktım. Mesaj gelmişti. Mesajı gönderen kişi Aras idi. Mesajın Aras'tan geldiğini görünce yüzümde bir tebessüm belirmişti. Mesajda ''dışarı gelsene'', yazıyordu. Hiç beklemeden üzerime siyah polarımı alıp dışarı çıktım. Bahçede durmuş hamakta sallanıyordu. Sessizce yanına gidip oturdum. Beni fark edince yüzünde gülümseme oluşmuştu. Aynı şekilde benim de. Birbirimize gülümseyerek bakıyorduk. Ardından hiç beklemediğim bir hareket yapıp bana sarılmıştı. Ve sarıldığı esnada özlediğini söylemişti. Bu sarılışın şokunu atlatıp, gözlerimi kapatıp yüzümü boynunun girintisine sakladım. Kokusu o kadar güzeldi ki, ciğerlerimde kelebeklerin uçmasına neden oldu.
Bir süre sonra sarılmayı bırakıp birbirimizin gözlerinin içine baktık. Huzur bulduğum o koyu kahve gözler içinde kaybolmayı tercih ettim. O anın hiç bitmesini istemiyordum o kadar güzel bakıyordu ki içimde kıpırtılar oluşmasına neden oluyordu. Ona karşı derin duygular besliyordum. Bunu gözlerine baktığımda daha net algılayabiliyordum. Bıraksalar uzun bir zaman öylece kalabilirdim. Belki birkaç gün belki de senelerce.
Bir süre sonra gülümsediğini fark ettim, yanağındaki çukurlaşan gamzelerine gözüm ilişti. Küçüklüğümüzde de Aras ne zaman gülümsese avucum ile yüzünü sarar baş parmağımı gamzelerinde oluşan girintiye bastırırdım. Şimdi de öyle yapacaktım. Küçüklüğümüzde ki günlerimize geri dönmüştük sanki. Kendimden beklenmeyen bir hareketle gamzesine bir öpücük kondurdum. O da şaşırmış olacak ki yüz ifadesi çok şaşkın bir hâl almıştı. Bir an için kendimden utanmıştım. Başımı utançla yere eğmiştim çok sürmeden Aras baş parmağını çeneme yerleştirip kafamı yukarı kaldırmama neden oldu. Ve gözlerimin içine tekrar o sıcak ve içimi ısıtan gülümsemesiyle baktı.
Sanırım geldiğinden beri hiç konuşmamıştık neredeyse. Küçükken de böyle olurdu hep. Biz bakışlarımızla anlaşan iki aşıktık. Onunla harika bir çocukluk geçirmiştim. O günlerin sona erdiğini hatırlamak beni bir hayli derinden yaralıyordu. Fakat beni mutlu eden bir nokta daha vardı ki birbirimize olan sıcaklık ve samimiyetimizi asla kaybetmemiş olmamızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK ŞARKISI
Teen FictionAcı, kalbinin kuyusuna attığı duyguları kışkırtıyordu. Oysa, şimdi o duygular 'onu' mengene gibi sıkıştırmış, ruhunda alevler açmasına yol açmıştı. 18 yaşında ki Aden, babasının işleri dolayısıyla İstanbul'a taşınmak zorunda kalır. Ancak Aden, geri...