Tek benimle kalsın istiyordum, tek benim olsun. Ama onun böyle bir niyeti yoktu, o herkesindi. Benden haberi bile yoktu. Ben okulun kenarında genellikle yanlız, gözlüklü, kitap okuyan kızdım. Neden benden haberi olsun ki? Benden haberi olsa bile benimle dalga geçmesinden korkuyordum. Bukre bana cesaret vermeye çalışıyordu ama boşuna. Ben sadece resimlerimde ona istediğimi söyleyebiliyordum. İyi olduğum tek şey resim çizmekti ve ben de resim çizmeyi çok seviyordum. Ben Derin. Okulun kenarındaki kız. Her zaman sakin kız. Sadece tek bir kere aşık olan ve iki yıldan beri bunu içinde saklayan biri. Ve tamamen inek öğrenci. Ah lanet olsun.
---------------------------------------------------------------------------------------
Aşkımı kenara bırakmalıydım. Sevmeyecek birinin peşinden koşuyordum. O kimseye bağlı kalamayacak biriydi mesela. Ben öyle değildim.
--------------------------------------------------------------------------------------
Çalar saatimin çalmasıyla uyandım. Kim kurmuştu bu saati böyle? Ah ben kurmuştum annemin sayesinde. Annem beni sabah uyandırmaya çalışırkan çok zaman kaybettiğinini söylemiş ve bana kafamdan büyük, yüksek sesle çalan bir çalar saat almıştı iki ay önce. O günden beri her zaman bu şekil uyanıyordum. Hemen gözlüklerimi taktım ve giyinmeye başladım. Elime aldığım ilk şeyi giydim. Nasılsa kimse "Derin ne giymiş?", "Derin modayı takip eden biri, onun çevresinde dönmeliyiz" diye düşünmüyordu. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Giydiklerime aynada baktığımda yine aynı sarı saçlar, yine o mavi ama bulanık gören gözler, gözlüğüm. Kendimden tamamen nefret ediyorum. Üzerimde Kırmızı bir tişört,Siyah kot pantolon. Ah işte hazırım. Saçımı da yaptıktan sonra tabii ki. Hızlı bir şekilde saçımı topuz yaptım ve aşağıya annemin yanına gitmek için hazırlandım. Kapıyı açtığımda annem karşımdaydı ama. Ne zamandan beri burdaydı? "Kapıyı tıklamama izin verseydin?" dedi. Güldüm. "Oturur musun?" dedi. "Ama okula geç.." dememe kalmadan "Bir şey konuşmam gerekiyor" deyip sözümü bölmüştü:
"Biliyorsun ki baban öleli iki yıl oldu. Ama ben her yerde özellikle de bu evde onunu hayalini görüyorum, birlikte yaptığımız bütün o şeyleri, bu yüzden bu evden hatta ve hatta bu şehirden taşınmalıyız. " Sözlerini bitirdi ben boş boş anneme bakıyordum. Adeta düğümlenmiştim. "P-Peki nereye taşınacağız?" bu soruyu heceleyerek sormuştum. "İSTANBUL'A" dedi. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. O şehir bize çok büyüktü. Hem ben Alp'i nasıl bırakacaktım? Daha yedinci sınıftım gerçi. Alışma dönemim de çok zor olcaktı. Annem bu konuda çok bencilce davranıyordu. Tamam ben de babamı özlüyordum. Hem de çok fazla. Ama bu taşınmamızı sağlamazdı kii. Annem odamdan çıktı ve ben tamamen yanlız kalmıştım. Hıçkırıklara boğuldum. Bir yandan belki benim için iyi olur diye düşünüyordum ama bir yandan hem Bukreyi hem Alp'i bırakmak bana acı verecekti. Belki de annem benim yaşadığım acıyı iki yıl boyunca yaşıyordu? Bu yüzden anneme hak verdim. Saate baktım. Okula gitmek istemiyordum. Bugün okula gitmeyecektim.