Gözlerimi biraz daha kıstım. Ne de güzel görünüyordu ufuk çizgisi. Kulağıma gelen nefes alış veriş sesleriyle biraz tedirgin oldum. Ayağa kalktım ve bir o kadar tedirgin, ürkek ve hızlı adımlarla sese doğru ilerlemeye başladım. Ben yürüdükçe ses daha da artıyordu. Muhtemelen ayyaşın tekidir diye geçirdim içimden. Haklıydım da, köşede bir adam oturuyordu. Elinde bir içki şişesi vardı, ve ağlıyordu! Yanına gidip gitmemek arasında kararsız kaldım. Şimdi eve gitsem, vicdanım rahat bırakmayacak. Yanına gitsem, bana zarar verebilir. 'Neden zarar versin ki? Ağlıyor sonuçta, birşey yapmaz.' Diyerek kendimi cesaretlendirdim ve yanına yaklaştım. Beni fark edince göz yaşlarını koluyla sertçe sildi. Ayağa kalkmaya çalıştı ama o kadar çok içmiş olmalı ki, kalkamadan geri yere düştü. "Sakin ol, sadece ağladığını duydum ve geldim. Kötü bir niyetim yok." diyerek onu sakinleştirmeye çalıştım. İçini çeke çeke ağlamaya başladı. Sakin adımlarla yanına yaklaştım, yerdeki şişeleri ittim ve yanına iliştim. Kafasını göğsümün üzerine koydum ve saçlarını okşamaya başladım. Yaklaşık yarım saat boyunca sadece içini çeke çeke ağladı. Göz yaşları kazağımı ıslatmıştı ama umrumda değildi. Ne ben konuştum, ne de o. Saatlerce o ağladı, ben saçlarını okşadım. Kafasını kaldırdı, göz yaşlarını sildi ve konuşmaya başladı. "Karım, kanserden öldü. Onu o kadar ço-" sözünü kestim. "Anlatmak zorunda değilsiniz." Dedim. İşaret parmağını dudaklarına koydu ve "Anlatmam lâzım, bir şey demek zorunda değilsin ama anlatmak istiyorum" dedi. Kafamı onaylarcasına salladım ve devam etti. "Karımı kanserden dolayı kaybettim. Onu o kadar çok üzdüm ki, benim yüzümden hasta oldu. İki kızım, bir de oğlum var. Çocuklarımı elimden aldılar. Onlara bakacak kadar sorumlu bir baba değilmişim!" Histerik bir kahkaha attı ve devam etti. " Çocuklarımı ağlaya ağlaya, zorla yurda götürdüler. Onlara bakabilmek için varımı yoğumu önüme koydum. Onlara verdim her şeyimi. Kendim aç kaldım, onlara yedirdim. Ama... yine de onlara bakamıyorum diye benden aldılar evlatlarımı! Hayır, yani anlamıyorum ki, daha ne yapmam lâzım iyi bir baba olabilmek için?" Kafasını bana çevirdi ve soran gözlerle bakmaya başladı. "Sen, mükemmel bir babasın. Sadece, insanlar bunun farkında değil. Belki de çocuklarının yurtta olması daha iyidir onlar için. Rahatlık içinde büyürler. Ve elbet, birgün onları bulursun, alırsın yanına. O zamana kadar, sende kendini toplamış olursun, çocuklarında büyümüş olur. O zaman her şey daha iyi olur, emin ol." Kafasını ayakkabılarına dikti ve öylece bakmaya başladı. Sustum, ona düşünmesi için zaman verdim. Biraz durduktan sonra "Haklısın," dedi. "Teşekkür ederim, evlat." Diye mırıldandı. Cevap verme gereksinimi duymadım. Kalktım ayağa, ilerlemeye başladım. Mutlulukla gülümsedim. Ne de olsa birine yardım etmiştim! Derdini dinlemiştim ve bunun onu daha iyi hissettirdiğine emindim. Kendi kendime gülümseyerek ilerlemeye devam ettim.