Küçük kız ellerini birbirine daha hızlı sürttü, soğuktan ölmek üzereydi. Sokak lambasından gelen loş ışıkla aydınlanmış bir ara sokakta büyük, soğuktan üzeri buz kaplamış bir çöp tenekesinin yanına ilişmiş ve ısınmaya çalışıyordu. 'Öleceğim...' diye mırıldandı sessiz, tükenmiş ve aciz çıkan sesiyle. Korkuyordu küçük kız, ölümden korkuyordu. Ölmekten korkuyordu. 'Tanrım lütfen!' diye haykırdı gökyüzüne bakıp içten içe. 'Lütfen.. lütfen Tanrım, ölmek istemiyorum.' ağlıyordu küçük kız, göz yaşları buz gibi tenini ısıtmaya yetmiyordu dahi. Soğuktan kızarmış burnunu çekti. Yoldan geçen uzun siyah paltolu, siyah şapkalı adam küçük kızdan gelen sese kulak verdi. Yavaş ve temkinli adımlarla ilerledi. Küçük kızı görünce adımlarını koşarcasına hızlandırdı ve küçük kızın yanına ulaştı. Paltosundan yeni çıkardığı sıcacık ellerini kızın yanaklarına koydu ve göz yaşlarını sildi. Küçük kız buz mavisi gözlerini kırpıştırarak adama baktı, dudakları bir şeyler söylemek için araladı fakat o kadar çok halsizdi ki, kendine yenik düştü ve gözlerini kapattı. Adam, küçük kızı kucağına aldı ve evine götürdü. Küçük kız uyandığında sert bir yerde yatıyordu lakin kaldırım taşlarından daha sert değildi. Terlemişti, üzerindeki yorganı eliyle itti. Ayaklarını yataktan sarkıttı ve kalkıp bir kaç dakika etrafa bakındı. Köşede, sobanın kenarında eski ve yıpranmış bir koltuğun üzerinde oturan bir adam dikkatini çekti. Adam, gülümseyerek kıza bakıyordu. 'Sonunda uyandın, küçük.' dedi ve sırıttı adam. Kız, ağzını açtı ama geri kapattı, boğazı kurumuştu. Yatağın kenarında duran bardaktan bir kaç yudum su içti, boğazını temizledi ve konuştu.
'Efendim, size çok teşekkür ederim. Eğer siz olmasaydınız ölebilirdim. Size ne kadar teşekkür etsem azdır.' Adamın gülümsemesi daha da yayıldı suratına. 'Rica ederim küçük, uhm... sana küçük diyorum. Adın nedir?'
'Mira.' Diye söyledi küçük kız. 'Ailen yok mu Mira? Neden orada öyleydin? Gidecek kimsen yok mu?' Diye sorularını yöneltti adam. 'Hayır, gidecek kimsem yok, yalnızım.' dedi Mira. 'Madem kimsen yok, benimle kalabilirsin. Benim kızım öldü, belki sen benim kızım olabilirsin, ha?' Diye sordu adam. Mira'nın gözleri mutlulukla ve şaşkınlıkla parladı. Bu adam iyilik meleği falan mıydı ki? Mira'yı tanımıyordu ama kızı olmasını istiyordu. Mira şaşkınlıkla baktı adamın suratına. 'Ben... elbette isterim. Yani, sizinle burada kalmak ve kızınız olmak, çok isterim.' Mira hayretle konuşmuştu. Bu, adamı daha çok gülümsetti ve duygulandırdı, gözleri dolu dolu olmuştu. 'Şey... adınız nedir?' Diye bir soru yöneltti Mira.
'Deniz, ismim Deniz.' Dedi adam. Kalktı, yavaş adımlarla ilerledi ve Mira'ya sarıldı Deniz. Mira, kollarını açtı ve babasının boynuna sarıldı. Artık bir ailesi vardı. Bir kaç öncesine kadar yalnızken, kimsesi yokken şimdi bir ailesi, bir babası vardı. Mutlulukla gülümsedi ve babasına daha sıkı sarıldı. Her şey bitti dediği yerde başlamıştı.