"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakınız." dedi telesekreter. Ve bir sinyal sesi. Konuşmaya başladım. "Merhaba Scott Ben Emily. Büyük ihtimalle daha yeni uyandın. Ya da uyanalı bayağı bir zaman oldu ve daha yeni telefona bakmak aklına geldi. Seni üzer mi üzmez mi, ilgilendirir mi bilmiyorum ama sana söylemek istedim. Bugün yurtdışına, annemlerin yanına gidiyorum. Galiba sen bunu dinlediğin an uçaktan inmiş olacağım. Sadece sana hoşçakal demek için aradım ama telefonun kapalıydı. Babanın şirketinden ayrıldım. Her şey için teşekkürler. Hoşçakal. Kendine iyi bak." diyerek konuşmamı bitirdim. Scott'ı 10 yıldır seviyordum. Ve ona hiç bir zaman açıklamadım. O beni arkadaşı olarak görüyordu. Artık gitmeye karar verdim. Çünkü nişanlandı ve ben buna dayanamaz hále geldim. Yakında evlenecekler. En iyisi bunu görmemkti. Yine de ondan o kadar ayrılamazdım. Bu yüzden aslında arkadaşım Jennifer'ın yanında kalacaktım. Yine aynı ülkede. Aynı şehirde..
***
"Jennifer evet ama onu görmemek belki biraz olsun onu unutmama yardımcı olabilir. Lütfen bana moral vereceğine iyice beni üzme." "Tatlım anlıyorum. Ama ya karşılaşırsanız nolucak? Hem unutmak istiyorsun hem de ondan o kadar da uzakta olmak istemiyorsun. Bir karar ver." "Ben kararımı verdim. Onu unutacağım. Ve bir daha da onu sevmeyeceğim. Bunu unutma." "Tamam unutmam hanımefendi. Hem çaylarımız da bitti. Uyuma vakti hadi. Saat de geç olmuş. Gevezelik etmekten zamanın nasıl geçtiğini anlamadım." Daha saat henüz erken sayılırdı. Pek uykum yoktu. "Jen daha saat 10 ne uyuması?" "Emily yarın işe gideceğim ya. Ben hep bu saatte uyurum." Peki anlamında kafa sallayıp oturduğum koltuktan Jennifer'ın elimi tutması yardımıyla zorla kalktım. Odamda ssdece tek kişilik bir baza. Üstünde pembe bir pike. Ve bir kıyafet dolabım vardı. Sabah 10 gibi gelmiştim. Scott eni hiç aramamıştı. Aman zaten neden arasın ki. Ona o mesajı yollamam bir hataydı zaten. Mesaj atmayacaktım. O beni merak edip sorunca söylerdim. Aklıma telefonuma bakmak geldi. Yine mesaj yoktu. Ne bekliyordum ki zaten. Elimdeki telefonu yatağa attım. Kıyafet dolabının aynasının karşısına geçtim. Açık kahverengi düz saçlarımı bileğimdeki tokayla topuz yaptım. Kahverengi gözlerimin altıkırmızımsı olmuştu. Kendimi fazla dağımıştım. Yüzümde makyaj yoktu. Saçımı topladıktan sonra dolaptan pijamalarımı alıp kendimi yatağa attım.
Scott
"Ben koskoca Scott Walker. Onun peşinden mi gideceğim. Haha. Çok bekler." "Yazık benim arkadaşıma tüm kızlar da seni terkediyor. Hadi o nişanlını zaten sevmiyordun. Baban için nişanlandın. Kız seni aldattı. Bir bahanen oldu ayrıldın. Ama Emily'yi de mi sevmiyordun. Bari onun için öyle deme be oğlum.""Dur ben bir arayayım da şunu. Beni terketmek neymiş göstereyim." "Allah aşkına Scott Dün niye aramadın kızı. Hem onu arayıp ne diyeceksin? Kız senin sevdiğini bile bilmiyor." Ona onu sevdiğimi hiç söylememiştim. Hep ondan bekledim. Akadaşlarım bana bencil derlerdi. Şimdi onu daha çok gösterme zamanı geldi. "Kapat telefonu Jack. Sonra tekrar konuşuruz." "Tamam Scott. Kızı kırayım deme. Sonra bozuşmayalım." "Tamam tamam görüşürüz." Oh be sonunda kapattık telefonu şimdi arayalım bakalım hanım efendiyi.
Emily'nin Ağzından
Koltuğa uzanmış, elim saçlarımın arasında dirseğim koltuğa dayalı, boş olan elimde de telefon. Scott'ın aramasını bekliyorum. Karşımdaki televizyonda Alacakaranlık serilerinden biri oynuyor. Sıkıntıdan ölmak üzereyim. Acaba beni hiç düşünmedi mi? Hiç mi merak etmedi. Neyse onu unutacaktım hani. Jennifer bu halimi görse benimle günlerce alay eder. Ben düşüncelere dalmışken birden telefonum çaldı. Scott. Nasıl konuşacaktım onunla? Ne diyecektim? Daha fazla beklemeyip telefonu açtım. "Emily?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üzgünüm
HumorBirbirlerini sevdiklerinden habersiz iki genç. Scott ve Emily. Hazır mısın?