Over the Garden Wall (Darker Than the Darkest Fairytale Series 1)

~Episeode 0 ~Bir gece yarısı~

~ Episode 0 ~

•Bir gece yarısı•

Uzun zaman önce karşı kıyısı görünmeyecek kadar uzun bir derenin yakınında ufak bir kasaba varmış. Kimileri kasabanın çocuklarının kaçırıldığını ve onları çalan kim ise ne önerirsen öner bir daha geri vermediğini konuşurmuş. Kasabalıların korktuğu tek olay bu değilmiş. Ormada yaşayan ve ismin karşılığında bir dileğini yerine getiren biri varmış. Eski çağ kasabalılarında efsaneler çok tabi ki ... Anglica isimli bir kızın insanları yememesi için bir zindanda tutulması veya 3 kez gece mezarlıkta geçirirsen balkabağının kara kedisi seni takip edeceği ya da kuyu cadısının bir kuyusunu gördüğünde içine manevi herhangi bir şey atmadan geçersen seni ve aileni hayvana çevireceği gibi...

     Ama benim size anlatacağım hikaye ucu bucağı görünmeyen derenin sırrı...

Aynı uzun zaman içinde yaşayan bir ağabi kardeşin hikayesi. Annesi hastalandığı için babası ormandaki yaratık ile anlaşma yapmaya karar verdi ama anlaşma tahmin ettiği gibi gitmedi. Yaratığın sınavını geçemeyince yaratık ikisininde ismini alarak kendi kölesi haline getirdi. Ölseler bile kurtulamazlardı çünkü yaratık artık onların isimlerini onların kendi ses tellerinden çarparak havaya karışan tınıdan öğrenmişti. Büyünün en doğal ve tehlikeli hâli.

Bunun üzerine ağabi ve kardeşe kasabanın delisi bakmaya başladı. Ona deli denmesinin sebebi Yaşlı kadıncağızın anlattığı başına gelen talihsiz ve uğursuz olaylardı. Babası ve 3 kız kardeşi ile yaşarken Angelica'a denk gelmiş ve kardeşleri ile babası Angelica tarafından yenmişti. Angelica'dan kaçarken denk geldiği bir kuyuya, kuyu cadısının olması dileği ile kardeşinden ona tek kalan çanı attı. Dileği çanın- Ahh yine dalıp yazdım, oda başka bir hikaye, hikayemizin yönünü değiştirmek istemem.

Bir kış gecesi güçlü bir rüzgarın uğuldaması sonucu çıkan gürültü ile Yaşlı kadın tarlaya bakmak için çıkarmıştır. O süre zarfında çocuklara dışarı çıkmamalarını tembih eder. Genç kızın ağabisi kardeşinin kapıya attığı meraklı bakışları yakalamıştır.

"Hayır Gleam*,yaşlı bayanı duydun. Hem yemek vaktine az kaldı." dedi kardeşinin dikkatini dağıtmak için başka bir konuyu ortaya sürerek. İsminin anlamını taşıyan parlak gözleri ile ağabisine döndü.

"Ama Mur-" ağabisinin elinden düşen tabağın sesi ile Gleam'ın cümlesi çığlığıyla sone erdi.
"BANA O İSİM İLE SESLENME!!"
Ağabisinin gür sesinden korktuğu için oturduğu yere sindi Gleam, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı
.
"Gleam b-ben... Yine yaptım değil mi?Özür dilerim." diyerek nazikçe gülümsedi 5 yaşındaki kardeşine. Ağabisinin gülümsediğini görünce koşarak ona sarıldı Gleam. Ağabisi onu kucağına alarak yerdeki tabak kırıklarından uzaklaştırıdı.

Şöminenin sıcaklığında boylu boyunca tahta zemine yatmış onlara bakan yaşlı bayanın kedisi Pumpkin'in yanına oturdular. Bayanın işi uzun sürecek gibi görünüyordu.

Gleam, ağabisine bakmak için başını ağabisinin göğsünden kaldırdı. Ona nasıl seslenmeliydi ağabi demek çok uzun geliyordu. İsmini ise söyleyemezdi bu onu sadece sinirlendirmekle kalmıyordu, her zaman gülümserken gözlerindeki yolu aydınlatan fenerler gibi parlayan nazik ışığı kırıyor, yerine anlayamadığı bir soğukluk bırakıyordu. Çilli demeyi denemişti ama Gleam yaramazlık yaptığında "Özür dilerim Çilli"demek onu affettirmemiş daha kötü bir duruma düşürmüştü.