-one-

58 9 1
                                    

Kapalı hava her zaman onu germişti fakat pencereden dışarıyı izlemek yerine dikkatini kitaba vermeye çalıştı.

Eve gitmelisin, yağmur yağacak. Kitap okumak ıslanmana engel değil.

İç sesine gözlerini devirdiğinde artık bu garip değildi. Küçüklükten beri içinde durmadan konuşan, hala amacını, ismini ya da onunla ilgili olan hiçbir şey bilmediği iç sesi bazen onu sinir etmek için tam orada belirirdi. Beyninin içinde. Aslında onu sinirlendirmek ya da kararsızlık içinde bırakmaktan başka çok az işe yarıyordu. Sadece onun fazla arkadaşı yoktu ve bazenleri onun konuşması daha az yalnız hissetmesine neden oluyordu. Bu bazen ona ürkütücü gelse de herkesin bir iç sesi olduğunu düşünüyordu. Zaten öyleydi ama onun ki gün geçtikçe güçleniyor gibiydi ve onu daha fazla etkiliyordu.

Elinde ki kitabı çantasına koyarken iç sesine bunu o dediği için değil sadece şuan da evde bulunup bir şeyler yemek istediği için yaptığını söyledikten sonra kütüphane görevlisi olan orta yaşlarında ki kızıl saçlı kadına başıyla selam vermesinin ardından çok büyük olmayan fakat okul çıkışlarında genellikle bulunduğu yer olan kütüphaneden çıktı. Sadece bazen iç sesi fazla konuştuğunda ve onu sinirlendirdiğinde kütüphanede bulunmak en kötü şey olabilirdi. Bu durumlar da onu görmezden gelmek için tamamen gürültülü ve unutmasını sağlayacak şeyler yapmalıydı. Müzik dinlemek gibi. Normalde görültülü şarkılar yerine yavaş, fazla bilinmeyen, güzel anlamları olan şarkıları tercih ederdi fakat sesi susturmak için aşırı gürültülü şarkılar dinlemeyi seviyordu. Küçükken bu kadar güçlü değildi, sadece birkaç şey söyler ve susardı ama zaten söylediği şeyler masum şeylerden fazla ileri gitmiyordu. Bazı zamanlar hariç. Şimdi ise fikirlerini bile değiştiriyordu. Bunu ailesi ile ne zaman paylaşsa bunun ergenlikten kaynaklandığı ve geçeceği ile ilgili şeyler diyip dururlardı. Ebeveynler işte!

İnce bir şekilde atıştıran yağmurun hızlanmaması için dua ederken adımlarını biraz daha hızlandırdı ama bir şeylerin ters gittiğini biliyordu. Bu şey gibiydi, birisi sana gözlerini ayırmadan baktığında ya da takip ettiğine hissettiğin o rahatsız edici his gibi. Arkasını hızla dönüp sıkı bir biçimde dizilen ev ve yağmur taneleri hariç hiçbir şey göremiyorumdu. Belki de birisi camdan dışarıyı izlerken gözüne takılmışımdır diyip geçiştirdi. Bu mümkündü, etrafta bir çok ev vardı. Yağmur dolayısıyla çıkan su sesiyle birlikte birkaç adım sesini duyana kadar bu düşüncesi beyninde dönmüştü. Saniyeler içinde arkasını dönmek istedi fakat yaptığı panik yüzünden olduğu yerde kaldı. Sonunda arkasını döndüğünde ilk defa sokağın bu denli boş olması onu ürkütmüştü. Hızlanan kalbi ve damarlarında dolaşan adrenalin nefesinin hızlanmasına neden olurken hızlanan yağmur bu konuda yardım etmiyordu. Adımlarını hızlandırmaktan öte koşmaya başladığında derin nefesler almayı denedi. Evi fazla uzakta değildi fakat birisinin onu takip ettiği düşüncesi onu fazlasıyla korkutmuştu. Arkasına bakmadan koştuğu birkaç saniyenin ardından evinin önüne geldiğinde çantasından hızla anahtarlarını aradı. Etrafa bakmamak için direniyordu ama o saçma his yok olmamıştı. Sonunda anahtarını bulup kapıyı açtığında daha rahatlamış hissetti. Evi kesinlikle sıcak ve daha az korkutucuydu. Kapısını birkaç kez kilitlemesinin ardından tamamen güvende olduğunu düşündü. Anne ve babasının gelmesine de sadece yarım saat vardı. Alacağı sıcak duş iyi gelecekti. Düzenli nefesi odayı doldururken kendine giymek için kedili, bir şort ve askılıdan oluşan pijamalarını çıkararak bugün üzerinde ıslanan kıyafetlerini çıkarıp kirlilerin içine attı. Odasında ki banyoya girdiğinde aynadan kendine baktı. Göğsünün biraz altında biten yansıması ona bir kez daha çirkin geldi. Mavi gözleri eskisi gibi parlamıyordu, birkaç hafta önce kalçalarında olan ama şimdi kulağının hemen altında biten saçları artık güzel durmuyordu, orantılı olsa da ona orantılı gelmeyen kahküllerini kestirdiği için bir kez daha kendine kızdı. Zayıflığınan dolayı belirginleşmiş köprücük kemiklerinin üzerinde gördüğü birkaç çizik dudaklarını dişlemesini sağladı.

Her gün iğrenç yansımanı ve vücuduna verdiğin zararları izlemenin zevk verdiğini düşüneceğim. Hadi ama?? Artık ben bile her gün o iğrenç görünüşünü görmekten bıktım, bakmayı sevdiğim tek şey kendinde bıraktığın izler.

Dişlerini birbirine bastırıp birkaç saniyeliğine gözlerini kapattı. Ona söylediği hakaretler artık o kadar da sorun değildi. Bunlar zaten kendisi de biliyordu. Dolmuş küvete girip yeterince sıcak olan suyun vücudunu ısıtmasına izin verdi. Tamamen suya girdiğinde ise hissetiği tek şey rahatlamış olduğuydu.

--

Yatağına uzanmış öylece o günü düşünürken telefonun sessiz odada yaptığı yankı yüzünden irkildi, kaşlarını çatıp bakışlarını telefona indirdiğinde arayanın özel numara olması onu ilk başta daha fazla korkutmuştu ama yine onunla dalga geçmeleri için yaptıkları bir şey olduğunu düşünüp telefonu açıp kulağına yaklaştırdı. Bir ses duyana kadar bekledi, çok sessizdi. Tıpkı yolda ki gibi ama zaten arayan kişinin amacı da tam olarak buydu. Tam kapatacağı sırada duyduğu tok erkek sesi gözlerini iri iri açmasına neden olmuştu ama bu sadece görünüşünde yarattığı etkiydi. Yaşadığı dehşet ve ardından gelen telefonun kapanma sesiyle sadece o şekilde bir süre duvara baktı. Birkaç saat gibi gelen birkaç dakikanın sonunda nefes alması gerektiğini hatırladı ve hızla nefes alırken yutkunarak ne yapması gerektiğini düşündü. Aklında dönen 'Az kalsın yakalanıyordum.' cümlesi çığlık atma istediğine yol açarken tek yapabildiği korkuyu iliklerine kadar hissetmekti. Takip edildiği konusunda artık kesin bir sonuca ulaştığına göre ne yapması gerektiğini düşünmesi lazımdı ama yapabildiği tek şey nefes almaya çalışmaktı.

Seni öldürecek. Numaranı ve nerede olduğunu bilecek biriyse seni yaşadığın her saniye öldürebilir. Hatta belki şuan izliyordur? Tanrım, öleceksin. Muhtemelen acı çekerek. Öleceksin, Calypso. Öleceksin ve herkes sen öldüğün için daha mutlu olacak.

İç sesi beyninde yankılanmaya devam ederken kalp atışları gittikçe hızlanıyordu ve bu nefes almasını daha fazla zorlaştırdı. Olduğu yerde durup gözlerini kapatarak sadece nefes almayı denedi, iç sesini görmezden gelebilirdi. Kendi kendine mırıldandı. "Sakin ol, muhtemelen yine o iğrenç şakalardan yapıyorlar." Kendine bunu dediğinde biraz daha iyiydi, aşağı kapıdan gelen kilidin açılma sesini duyana kadar. Çığlık atmamak için ağzına kapattığı eli titremekten başka işe yaramıyordu.

İşte şimdi işin bitti. Bu kadar aptal olacağını eminim o da düşünmemiştir, çok kolay oldu.

İç sesini duymazdan gelmek zordu, gidip çekmeceden aldığı bıçağı arkasında sakladı. Bıçakları severdi ve onlara garip bir şekilde her zaman ilgisi olmuştu. Onları hiçbir zaman bu şekilde kullanacağını düşünmezdi.

O bıçağın seni kurtaracağını mı sanıyorsun? Silahla geldiğinde ona adım atman için zamanın bile olmayacak.

İç sesimin dediklerini mantıklı bulup kapısının yanında ki dolabın önüne geçtiğinde onu birkaç adım atmadan kimsenin göremeyeceğini biliyordu.

Cidden onu birine saplayabileceğine inanıyor musun? Sen hiç kimseye zarar veremeyecek kadar korkak ve acizsin. Bugün günlerden ne? Ölüm tarihini kimse hatırlamayacak bile olsa bilmek istiyorum. Seni korkak, öleceksin hala anlamadım mı?

İçinde ki şeyin sesi gittikçe yükselirken gözünden birkaç damla yaş akmasına engel olamadı. Bunu yapabilirdi, kendini koruyabilirdi. Birkaç saniye kendini motive etmesinin ardından kapının önünde duyduğu adım sesleriyle nefesini tutup tüm motivasyonunun boşa gitmemesi için bıçağı daha sıkı tuttu. Kapıyı açıp birkaç adım atmasıyla onu karnına saplayacaktı. Hayatta kalma şansı vardı, zaten öldürmekte istemiyordu. Sadece ölmek istemiyordu. Kapının açılma sesi tüm düşüncelerinden sıyrılmasına neden olurken sıktığı bıçak yüzünden bembeyaz olan eklemleri birazdan birine o bıçağı sapladığında kanla kaplanacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 26, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

murder song||a.iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin