NA-1. Bölüm

25 0 0
                                    

Yıllardır saçma şeylere üzüldüğümü şimdi anlıyorum. Kaybedince. Eskiden saçlarımı boyatmak için iki gün ağladığımı hatırlıyorum. Kollarımla kendimi sardım. Belki gri saç yakışırdı. Aynanın karşısına geçtim ve eskiye göre daha az ama yine de canlı duran vücuduma baktım. Yakışmasada olurdu. Sonuçta benim saçlarımdı. İnce parmaklarımı dökülmeye başlamış saçlarımın arasından geçirdim. Saçlarıma gözlerimi diktim.
"Neden gidiyorsun"
Diye fısıldadım. Kolumdaki morlukları sessizce inceledim. Ne zaman bu kadar artmışlardı. Güldüm. Huzur ve mutluluktan uzak bir gülmeydi bu.
"Daha ne kadar kötüleşirsin bilmiyorum ama nefes alacağım."
Meydan okuyan gözlerle aynadaki yansımama baktım. Telefonumu yatağın üzerinden aldım ve saate baktım. Normalden biraz daha erken uyandığım için yatağın içine girip kulaklığımı taktım. Son zamanlarda çok dinlediğim bir şarkıyı açtım ve gözlerimi yumdum. Artık hastalığımı düşünmek istemiyordum. Üç gün önce öğrendiğim hastalığım beni her şeyden çok yordu. Düşünmek istemiyorum artık. Annemin bir meleği andıran sesi tüm odayı doldurdu,
"Kızım kahvaltın hazır, üniformalarını giy. Okula gideceksin!"
Yorganı sertçe açtım ve hızlıca pijamalarımı çıkarıp esnedim. Çalışma masamın üzerinde duran ütülü üniformalara baktım. Her okulun klasik üniforması olan siyah eteğimi ve beyaz gömleğimi giydim. Siyah saçlarımı topladım ve sekerek merdivenlerden aşağı indim. Babamın gazete okuduğunu görünce gülümsedim ve yanına koşup yanağını öptüm. Babam bana bakıp gülümsedi.
"Günaydın güzelim"
"Günaydın kahramanım"
Her kızın kahramanıdır babası. Annem bize dil çıkarınca güldük. Kapıya geçtim.Ayakkabılarımı giymeye başladım. Annem mutfaktan seslendi,
"Kahvaltı yapmayacak mısın?"
"Okula geç kalacağım, teneffüste yerim anne!"
Kapıyı kapattım ve soğuğun nazik dokunuşlarını hissettim. Telefonum titreşince elimin ceketimin cebine soktum. Nazlı'nın attığı mesajı görünce ister istemez gülümsedim,
"Kızım Allah aşkına bir günde geç kalma. Okulun ilk günü bile geç kalınır mı lan? Bekliyorum kapıda."
Evimiz okula yakın olduğundan sessizce yürümeye başladım. 12. Sınıf olmanın rahatlığıyla fazla acele etmiyordum. Okula yeni gelen 9'ların ne kadar heyecanlı olduğunu tahmin etmek zor değil. Beş dakikalık bir yürüyüşten sonra okula vardım. Nazlı beni görünce koşarak gelip bana sarıldı. Hastalığımı korkudan Nazlı'ya söylemediğim aklıma gelince kendimi kötü hissettim.
"Kızım seni çok özledim! Sana anlatacağım ne kadar çok şey var tahmin edemezsin."
"Ne kadar çenesi düşük biri olduğunu bildiğim için tahmin edebiliyorum."
Sırıttım. Söylediğime güldü ve koluma girip yürümeye başladı. Sessizce etrafıma bakındım. Benim için değişen pek bir şey yoktu ama bazıları heyecanını gizlemeye beceremiyordu. Nazlı birden durunca ona döndüm.
"Bizim okula yeni bir çocuk gelicek. Duyduğuma göre hem yakışıklı hem de çok zekiymiş!"
Somurttum. Şu ergen tavırları ne zaman bırakacaktı?
"Umrumda değil aptal"
Müdürün konuşma yapacağı yere yürümeye devam ettik. Kalbimi her an durdurabilecek bir  hastalık peşimdeyken, böyle erkek meselelerini düşünmem saçma olurdu. Herkes tören alanında toplandı ve müdür konuşma yapmaya başladı. Arkadan bir araba sesi gelince sıkılan öğrenciler arkasını döndü. Tabi yeni gelenler müdürü o kadar dikkatli dinliyordu ki bomba patlasa duymayacaklardı. Arabadan inen,  Nazlı'nın bahsettiği çocuk olmalıydı. Göze çarpan bir güzelliği vardı fakat umrumda olduğu söylenemezdi. Önüme döndüm ve dört senedir dinlediğim müdürün sıkıcı konuşmasını dinlemeye devam ettim. Bazıları hala ona bakıyordu, Nazlı dahil. Sanki bir yerden gözüm ısırıyordu ama hatırlayamıyordum. Tekrar arkama döndüm ve hastanede hastalığımı öğrendiğim zaman doktorun yanına telefonuna bakan çocuk olabileceğini düşündüm. İyi de burada ne işi vardı? Bu sıkıcı konuşmayı daha fazla dinleyemeyeceği anladığımda kulaklığımı taktım ve gözlerimi kapadım. Biraz sonra sınıflara çıkmaya başladık. Güzel bir yıl geçirme dileğiyle sınıfıma doğru yürümeye başladım...

Nefes alHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin