Bir anlığına sanki Dünya durdu zannettim. Kan damarlarımda akmıyordu. Kapandım. Arkamdan Lucas "Ava sen ne zaman Mısırca okumayı öğrendin." diye dalga geçti ama sanırım olayın hala farkında değildi. " Lucas" diyebildim sessizce. Aklım almıyordu sanki bir eşek şakasına kurban gitmiş gibiydim. "Efendim Ava " dedi Lucas.Ama ben yine de bir şey diyemedim. Sonunda ağzımdan bir kelime çıkacakken yer yeniden sarsılmaya başladı. Bir yazıt daha çıkacak diye bekledim ama bu gerçek bir depremdi. Hemen Lucas'ın bacağındaki taşı tüm gücümle ittirmeye başladım. Lucas inanılmaz bir acı çektiği her halinden belliydi. Yer daha güçlü sarsılmaya başladı. O anda taşı yere atabildik ve Lucas dünyanın en mutlu kişisi olabilirdi. Lucas'ın bacağı tamamen kırmızı olmuştu ve onu ayağa kaldırıp omzuma almaya çalıştım. Aniden etrafımızdaki meşaleler teker teker söndü. Büyük bir çığlık attım. Benim en çok korktuğum şeylerden biriside karanlıktı. Lucas "Ava sakin ol, tamam geçti." dedi ve yavaşça çantasına eğildi. İçinden bir kutu kibrit çıkardı ve bir tanesini tutuşturdu. Etrafımız loş bir alan haline geldi. Bir kere de Lucas seke seke yazıta bakmaya gitti. Lucas" Ava bu yazıt çok eski değil en fazla yirmi yıl."dedi ve kibrit çöpü yok oldu. Lucas hemen bir tane daha tutuşturdu. O anda bir başka ses duydum ve olduğum yerde donakaldım. Ses bu ses bir ayak sesiydi. Koşuyorlardı. Lucas ile ilerideki tünele baktık ve hemen kendimizi toparlayıp sesin geldiği yöne son hızımızla yetişmeye çalışıyorduk. Lucas yeni bir kibrit çöpü daha yaktı. Son süratle ilerliyorduk. Karşımıza bir yol ayrımı çıktı. Sinirden ölecektim. Tek bir umudumuz vardı ve o da yüzde elli şansa ayrıldı. "Lütfen yardım edin, lütfenn "dedim. Lucas parmağıyla sessiz olmamı söyledi. Yolları ayrı ayrı dinledi. Sol tünelden bir öksürme sesi geldi. "Buradan" dedi Lucas. İlerledik ve çok daha geniş bir odaya açıldı. Yerler aynı bir satranç tahtası gibiydi fakat buradaki taşlar kahverengi ve yeşildi. İçime kötü bir his gelmişti. Tozlu odalar içinde burayı neden böyle süslü olmuştu. Önümüzdeki koridorda üç gölge görmüştük ve Lucas sabırsız bir şekilde hemen öne atıldı. Bastığı karo yere gömüldü ve etrafımız tekrar sarsılmaya başladı. Arkadaki firavun heykellerin ağzından ,gözlerinden ve koynundan yılanlar akıyordu. Lucas'a sarılarak bir çığlık daha attım. Yılanlar yavaş yavaş geliyordu. Geri geri adım atarken yeşil karoya yanlışlıkla bastım ve hemen yan tarafımızda bir kapı açıldı. Lucas'ın kolundan tutarak kapıya doğru koştuk. Bacağımı bir yılan ısırmıştı. Dayanılmaz bir acı vericiydi. Kendimi tutamadan bağırdım. Kapıya kendimizi attığımızda yer dik bir yokuşmuş. Korku dolu çığlıklarla aşağıya kaydık. Gözlerimi yavaşca araladım ve karşımda esmer, uzun saçlı ve uzun boylu bir çocuk vardı. "Hey Nico bak yeni kurbanlar gelmiş. " dedi. Daha sonra da bayılmışım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piramit
FantasyAva on yedi yaşında olan bir kızdı. Okulun düzenlediği Mısır gezisinde arkadaşı Lucas ile Keops piramitinin dibinde bir fotoğraf çektirmek istemişlerdi. Diğerlerinden oldukça uzakta ilan Ava ve Lucas bir anlığına açılan bir boyut ile Keops piramitin...