Hayatımdaki insanlara ithafen.
Bu hikaye hayatımdaki iz bırakmış kişiler için.
-Selin Çoban
01.02.2017Bana '' Unutursun.'' ya da ''Unut.'' dediklerinde ölesiye korkardım. Hoş, hala korkuyorum. Ne kadar ''Unutmayacağım.'' diye diretsem de unutmaktan çok korktum. Galiba ''Unutmayacağım.'' kelimesi umudumdu benim. Bak umudumu kaybettim ama hala seviyorum seni. Unutamadım seni. Ama sen beni unuttun. Hoşçakal sevgilim. Hoş kal ama olur mu?''
-Selin Çoban
Her yer kapkaranlıktı. Etrafıma baktım, ıssız bir sokaktaydım. Tam istediğim gibi. Yukarı baktım, ışıldayan yıldızlar vardı. Işıl ışıldılar ama karanlık geceyi aydınlatmıyorlardı. Bu ıssız sokakta koşmaya başladım. Aklımdakilerden, geleceğimden, yaşadıklarımdan koşarak kaçtım. Gözüme birkaç insan çarpsa da durmadım, koşmaya devam ettim. Sonunda bu saatte açık olmasına şaşırarak önümdeki kitapçıya girdim.
Kitapçıya girmemle o tanıdık zil çaldı ve yüzü karanlıkta görünmeyen genç adam belli belirsiz gülümsedi. Benden birkaç yaş büyük olduğu belliydi.
Nazik ve ince bir sesle '' Karayel kitabı var mı acaba? '' diye sordum. Gülümsedi. ''Liya Demir'in kitabı değil mi? '' diye sorarken çoktan rafların arasına girmişti bile. Onayladığımı belirten mırıltılar çıkarırken bana döndü elindeki kitapla. Şüpheci bakışlarla tek kaşını kaldırırken '' Siz bu kitabın yazarı, Liya Demir'e çok fazla benzemiyor musunuz? '' dedi ama bakışlarından bir şeyleri bildiği anlaşılıyordu. '' O, benim. '' derken utanmıştım.
Yazarlığım hakkında konuşulması beni bazen utandırıyordu. İki kaşını kaldırıp güldü ve '' Bu yaşta böyle bir kitap yazmak zor. Neden esinlendiniz ki? '' derken umursamıyormuş gibiydi aslında. Geldiğimden beri de pek umursadığını sanmıyorum. Sorusu havada asılı kalmıştı. Kitabı poşete koyarken yüzünde garip bir gülümseme vardı.
Kitapçıdan çıkarken kapımı açtı, zil çaldı. Teşekkür manasında gülümserken ayaklarım bir adım atmıştı ki kolumu sertçe tuttu. O anda pek de iyi şeylerin olmayacağını anladım.
Kulağımda ılık nefesini hissederken arkamı dönmemiş,gözlerimi kapatmış olacakları bekliyordum. Kulağıma '' Birinin hayatını yazmak hiç hoş değil küçük kız.'' derken arkamı dönmüştüm. Sertçe yutkunurken ona baktım.
Şapkasını çıkarmıştı. Kahve,dalgalı,gür saçların gözler önüne sermişti. Şimdi ise sokak lambasının ışığından dolayı yüzü belli oluyordu. Haklıydı, onun hayatını yazmıştım. Yüzündeki o gülüş silindi ve geriye sinirli ve kaskatı bir surat geldi. '' Bana bulaşmamalıydın.'' derken enseme bir darbe indirdi. Onun o sıcak kollarına yığılırken '' Ateş Barlas'a bulaşmamalıydın.'' diyen keskin sesini duydum.
Gözlerimi açtım usulca. Bir kaç saniye sadece durdum. Durdum çünkü... Ağır geldi biraz. Geçmişin izlerini hatırlamak ağır geldi. Unuttuğum, unuttuğumu sandığım, hayatımdan çıkardığım kişiyi tekrar görmek ağır geldi. Kendi içimde öldürdüğüm kişiyi görmek canımı acıttı. Korktum biraz da. Geçmişim tekrar aklıma gelince korktum. Yaşadıklarım aklıma gelince korktum. Öldürdüğüm ruhu karşımda görünce korktum ben. Cesedini kendi ellerimle toprağa gömdüğü kişiyi görünce korktum. Ruhumdan çekip kopardığımı görünce korktum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA YAKLAŞIRKEN
ChickLitAteş... Gri rüzgarın ardındaki ateş tohumuydu. Onun yükselişi birini kör edebilecek kadar güzelken yıkımı ölümdü.