Hayatı satranca benzetirler. Hamle sırasından, mantığından, oyuncularından, ihtimallerin hayret veren çeşitliliğinden bahsedip dururlar. Bu, yaşamı anlamayanların benzetmesidir. Bence hayat satrançtan ziyade tavlaya benzer. Oyuncular fil, kale, at gibi uçukça şeyler değildir. Aşağı yukarı eşittir. Birbirlerini kırıp dururlar ve en önemlisi de bunu yaparken kaderin zarlarını kullanırlar.
Kader bana iki büyük zar attı. Biri ayaklarımı yerden kesecek kadar güzel bir hamleydi belki ama ben yanlış yerdeydim. Durduğum an birkaç hamle ilerisiydi. Buna ister birkaç yıl ötesi deyin ister ömrün diğer yakası...
Kader birinci hamlesiyle seni karşıma çıkardı. Birkaç saniyede beni atlara verilen koca kesme şekerden önce toz şekere ardından pamuk şekerine dönüştürüyordun.
Gözlerin bu dünyaya ait olmayacak kadar güzeldi ancak ben başkasıyla evliydim. Senin dışında her yer bulanık gözüküyordu fakat netleşip kendime gelebildiğim farklı bir yer daha vardı. Bu rakibin iki yaşındaki kızımın bakışlarıydı.
Kısacası ikinci hamle kederleri mars edip tavlayı hüznün koltuk altına verebilecekken yüzümü tekrar asmama sebep oluyor galibiyetimle bitecek oyunu çıkmaza sokuyordu.
Hayat tavlaya benziyordu. Dünyanın en iyi oyuncusu olsan da dizginlerin, iplerin, kaderin iki zarına bağlı olabiliyordu ve en önemlisi hayatın hilesiz zarlarında risk ve oran hep aynıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT SATRANCA BENZEMEZ
RomanceKader bana iki büyük zar attı. Biri ayaklarımı yerden kesecek kadar güzel bir hamleydi belki ama ben yanlış yerdeydim. Durduğum an birkaç hamle ilerisiydi. Buna ister birkaç yıl ötesi deyin ister ömrün diğer yakası...