[ Ufomuo / yıldızlar ]
ㅠㅠㅠ
İlk baştan söylemem gerekirse her şey, Hogwarts gibi uluslararası bir büyü okulunda sadece Koreli öğrencilerin bulunması kadar saçma.
ㅠㅠㅠ
Şu an sihirli tavanda gözüken -çift görmemi sayarsak sayısı hayli fazla- her bir yıldız üzerine yemin ederim ki, bu halde olmama sebep olanın kim-olduğunu-bilirim-ben.
Hem de çok iyi.
Tamam.
Hikayemizin can alıcı noktası sadece Do Kyungsoo olabilir ama oldukça ironik bir tarafı da var. Üstelik benim aptallığımla başlıyor!
Aynen, Do Kyungsoo'dan bahsediyorum. Slytherin Quidditch Takımı'nın Arayıcı pozisyonunda oynayan; kuzgun karası saçları bembeyaz alnını dağınıkça çevrelemiş, dudakları öpülesi gül kurusu tonuyla bezenmiş, sizi temin ederim ki hatları Hogwarts'ın dişileriyle bile kıyaslanamayacak olan, simsiyah ve bol cüppesinin muhafaza edemediği dolgun kalçalarıyla cüretkârca etrafta dolanan, asasını tutan elleri, minik ama belirgin damarlarla süslenmiş, derslerde söz aldığı zaman karanlıkla tasarlanmış fikirlerini sanki bir kaymakbirası içiyormuşum gibi sımsıcak hissetirdiği sesiyle anlatan Slytherin'li çocuk, Do Kyungsoo. Hani, hani şu tıpkı baykuşuma benzeyen çocuktan bahsediyorum işte.
İnanın bu anlattığım minicik detayları yaşaması, anlatmak kadar kolay değil.
Denedim, hormonlarıma sahip çıkmama yardımcı olacak bir iksir yapmayı falan. İşleri daha da beter hale getirmekten başka bir işe yaramayışı dışında, bir hafta inmeyen bir sertlikle dolaşmak zorunda kalışımdan bahsetmek dahi istemiyorum.
Eh, etkileşim alanımda heykellere taş çıkartan bir beden, bende de heykellerden hallice sert bir şeyin olması tuhaf değildi. O oldukça diri, ben de oldukça sağlıklı bir erdim.
Ama konumuzun bu olmadığını biliyorsunuz, değil mi? Size Do Kyungsoo'yu en ince ayrıntısına kadar anlatabilirim, kadife tenine yıldızlar gibi serpiştirilmiş benlerinin sayısını sadece ben bilmek istemiyorsam tabii. Onlar sadece bana özel, anlıyor musunuz?
Yani özeldi.
En azından bir süre önce.
Pekâlâ, Ben Kim Jongin. Gecenin bir vakti Büyük Salon'da tek başına, sihirli tavanın tam altında, deli-sarhoş bir halde oturmuş ve hiç kesilmeyecekmişçesine hıçkıran -belki de ağlayan- şu çocuğu görüyor musunuz? Dünyadan geçmiş, yakalansa bile umrunda olmaz artık. Hah! İşte o benim.
An itibarıyle Rüya Kapanı'ndan başka bir halt değilim.
Wawerly Wizards'da büyücü olsaydım şayet, su dalgası hareketiyle hemen bir 'geriye al-us zaman-us' büyüsü yapar ve yarım saat öncesine dönüp şaraba ağzımı bile sürmez, Kyungsoo'ya Binbir Çeşit Fasulye Şekerlemeleri gibi teker teker her şeyi ötmezdim! Ve sanki yanıma düşmüş bir yıldız gibi parlayan o çocuğun gözlerindeki sönüklüğe hiç şahit olmazdım. Yüzüme son kez baktığında çenesini sıkmış, dudaklarının kenarında vâr olmayı istediğim hücre yoksunlukları belirmişti. Ağzını konuşmak için araladığında aşağı doğru kıvrılışlarını görmemleyse de zaten yok olmuştum. O konuşamıyordu, ben de, ben de sadece susuyordum. Belki ani bir hareketle dilkilit büyüsü yaptığından da olabilir tabii. Öylece bırakıp gitti bir de.
Ama bunların hepsi benim yüzümdendi, değil mi?
Bencilliğim, hırsım, egom ve riyakârlığım yüzünden...
Ah, kimi kandırıyorum?! Eminim bütün suçu üstlenmenin şu anki derbederliğime hiçbir yararı olmayacak.
Bir kısmı da koca kafalı Chanyeol ve Jongdae'nin suçuydu, tamam mı? İşe yaramaz Gryffindor hayaleti Baekhyun'u da unutmamak gerek.
![](https://img.wattpad.com/cover/101967914-288-k142633.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rüya kapanı // kaisoo
Fanfiction[Hazır olun. Çünkü yemin ederiz ki, hayırlı bir şey düşünmüyoruz.] ·one-shot ·hogwarts!au @exoficfest