YARININ SAKLADIKLARI Bölüm 1

56 3 0
                                    


Annemin kabul günüydü o gün misafirler içeride babam erkenden gelmiş, annemle mutfakta fısıldayarak konuşuyorlardı. Önce bir şey anlamadık ama sonra...

Bize yine tayin görünmüştü çocukluğumdan beri bu kaçıncıydı bilmiyorum tam bir yere alışırız arkadaş ediniriz hoop tayinimiz çıkar gözyaşları ile ayrılırız yeni gittiğimiz yerde yeniden alışmaya çalış yeniden arkadaş edin ama bu defa İzmir. ilk defa eşya toplarken güle oynaya toplamıştık bir sürü planlar yapıyorduk. Hiç deniz kenarı bir yerde oturmamıştık. Şimdi deniz kenarında gezeriz okulu eker soluğu kordonda alırız diye hayal ediyordum. Önce babam gitti ev tuttu, döndüğünde eşyalarımızı kamyona yükleyip vedalaşıp İzmire doğru yola çıktık. Babama evi sorup duruyorduk bahçeli bir evmiş üst katındada taraçası varmış taraça ne diye sorduk babam balkon gibi bişey herhalde ev sahibi öyle söyledi dedi. Deniz görüyor mu? dedik laf karıştı sabah otobüste inince babam taksiye el kaldırdı annem kolundan asılıp çok tutar dedi ama, babam omzunu silkeledi. Hepimiz çok şaşırmıştık nasıl paraya kıydıda taksi tuttu diye meğer İzmir'de taksi dolmuş diye bişey varmış dolmuş parasına taksiye biniliyormuş iki defa dolmuş değiştirip sonunda evimize gelmiştik, ama daha deniz meniz görmemiştik. Kapıların önünde kadınlar oturmuş kimi sebze ayıklıyor, kimi el işi yapıyor, kimi de pervasızca çiğnediği sakızdan balonlar yapa yapa sohbet ediyordu hayalimdeki İzmir'le bu mahallenin uzaktan yakından alakası yoktu babam sokağın tam ortasında mavi tahtadan bir bahçe kapısının önünde durdu, avludan içeriye girdiğinizde aynı bahçenin içinde iri ufaklı üç tane ev, bir de tek bir göz oda vardı altın dişli koca götlü rengarenk giyinmiş başındaki yemeni ensesinden dolaştırıp birde tam başının üstünde fiyonk yapar gibi bağlamış bir kadın koşa koşa kapıya geldi

-Aman aman aman deyip bizi yürekten karşılayıp bizi tükürüklü tükürüklü öptü.

Annem afalladı babamın yüzüne şaşkın şaşkın baktı, babam yutkunurken

- ev sahibimiz diyebildi.

Kadının konuşması biraz garipti bazı harfleri uzatıyor bazılarını kısa kesiyordu değişik bir konuşma şekli vardı. Bir yandan elimizdeki eşyalara yardım etmeye çabalıyor bir yandan da evini methediyordu.

-En güzel ev sizinki öbürküler de güzel ama, bu tek göz odada boş diyerek odayı gösteriyordu öyle büyük bir hayal kırıklığına uğradık ki hepimizin yüzü allak bullak olmuştu. Daha şaşkınlığı atamadan korna sesiyle irkildik.  Kamyon kapıya yanaşmıştı bir çırpıda taşınıvermiştik. komşular eşyaları elden ele taşıyor, hatta bu nereye bu nereye diyerek yerli yerine yerleştiriyorlardı hiç tanımadığımız insanlar koşarak yardıma gelmişlerdi. Eşyalar içeriye alınınca yorgunluktan herkes bir tarafa çökmüş, annem babamı usulca çağırıp

- bu insanlar hamalsız şeysiz evin bütün eşyasını taşıdılar. insanlar hem yoruldu, hem açıktılar yemek memek bişey yedirmek lazım diyor ki kapı vuruldu, aynı bizim ev sahibimize benzeyen altın dişli koca götlü yemeni aynı şekilde bağlanmış bir kadın elinde koca bir tepsiyle içeri girdi üzerinde koca bir çaydanlık çay, yığınla da çıtır çıtır çörekler vardı.

-Hoşgeldiniz güle güle oturun pişi yaptım size acıkmışsınızdır diyerek tepsiyi odanın ortasına bıraktı. Herkes başına üşüştü. Tamam gittiğimiz yerlerde bize yardım edenler çıkmıştı, ama ilk defa bu kadar candan karşılanmıştık. Sanki kırk yıldır bir aradaymış gibi sohbeti bile koyultmuşlardı herkes karnı doyunca bir köşeye çekildi daha yeni oturmuşduk ki yine kapı çalındı yine ev sahibine benzeyen altn dişli bu defa ki koca götlü değil de, koca göbekli rengarenk giyimli yemeniyi başına aynı şekilde bağlamış biraz daha genç biri girdi içeri

-Allahım bunlardan kaç tane var acaba dedim. Annem kaşıyla gözüyle azarladı beni. Onunda elinde koca bir tepsi vardı.

-Yorgunluk kahvesi, karnınızı doyurdunuz. Karnınız kahve diye bağırmadan yetiştirem dedim hoşgeldiniz güle güle oturun deyip kahveleri dağıtmaya başladı sonradan bunların üçünün kardeş olduğunu öğrendik. Hepsinin böyle üç yada dört evi içeren buraların tabiriyle aile evi diye evleri vardı evlerin hepsi aynı avluya bakan, bitişik, iç içe. Ekonomik açıdan biraz düşük geliri olanların tercih ettiği evlerdi bunlar. Gülizar abla bizim ev sahibimizdi, yiyecek getiren Şahsine abla, kahve getirende Sultan ablaydı. Kahveler içildikten sonra, kapatın hadi bakalım dedi. Annemin fincanını açınca eli yüzü değişti Sultan ablanın.

-Eyi eyi kısmet var deyip geçiştirdi, anlamıştım geçiştirdiğini. Sıra benim falıma geldiğinde Sultan abla fincanı açıp gözleri aça aça bir Gülizar ablasına doğru eğilip onun göreceği şekilde uzattı, bir de Şahsine ablasına doğru bükülüp ağzını büze büze bir yandan da gözleriyle işaret edip fincanı onun önüne doğru uzattı onlarda sanki olağan üstü bir şey görmüş gibi yerlerinden doğrulup bir ağızdan,

-Ammannnn diye şaşkın ve bir o kadar da mutlu bağırdılar.

Annemle ben şaşkın şaşkın birbirimize bakakalmıştık.

-Kız tepende talihinle gelmişin ya buraya, senin yıldızın çok yüksek çok zengin olacaksın, çok meşhur olacaksın, beğenmezsin artık bizi demezsin İzmir'e ilk gittiğimizde böyle böyle Sultan abla vardı dediydi diye.

Bu fal işi tamamen insanın kendisini iyi hissetmesi için tasarlanmış olabilir allahım sanki olmuş gibiydi gerçekten zengin meşhur havalı olmuş gibiydim şimdiden bunlara çok yüz vermeyeyim yarın öbür gün baksana tanımazsın demeye başladılar bile. Akşam olup el ayak çekilince kaldık kendi kendimize. Ev hemen hemen yerleşmişti. Annem ikizleri yatırdı, dünyadan bir haber bahçede akşama kadar oynamışlar, karınları doyup birde arkadaş edinince buradaki konforları tamamlanmıştı. Kız kardeşim Cahide benden iki yaş küçüktü ben lise üçe geçmiştim Cahide de bu yıl liseye başlıyordu annem her zaman ki gibi Şerifeeeeeee diye bağırdı zaten adımı sevmiyordum Cüneyt'le Semih babamın Galatasaray tutkusunu Cahide dedemin Cahide SONKU tutkusunu bende artık büyükdedemin hangi tutkusuyla koyduğunu bilemediğimiz babaannemin adı olan Şerife adını almıştım. Homurdana homurdana  yanına gittim.küçük bir evdi ama ilginç olan üstte neredeyse ev kadar büyük bir balkon vardı, pardon taraça o merak ettğimiz taraça meğer terasmış. Annem temiz teripli ve zevkli bir kadındı ama, bu ev kutu kadar bir şeydi. Salon mutfak bir arada ve buraya açılan iki küçük oda. Bizim odamıza bir ranza ve iki yatak koymuş dört kişilik bir koğuş havasındaki odayı dolap ve tuvalet masasıyla süsleyip tamamlamıştı. Babam odalarında üstüyle başıyla uyuklamaya başlayınca bunu gören annemden azarı işitmiş, söylene söylene pijamalarını arıyordu. Bizim odayı düzenlemek de bana kalmıştı. Ben de yorulmuştum birazını yarın sabaha diyerek yorgun argın başımı yastığa koydum, tam uykuya dalacakken fısıltılar duymaya başladım sonra sözler irileşti usulca camdan bakınca, ne göreyim bizim koca götlü Gülizar teyze bir adamla fısır fısır konuşuyor. Adam bunun orasını burasını yokluyor, kadın kıkır gülüyor iiyyhh bu yaşta böyle şeyler olur mu be, eşşek kadar kadın kart papaz herifin biriyle resmen kusacaktım tam camdan çekilirken Gülizar koynundan bir tomar para çıkarmış tipsiz adama veriyordu şaşkınlığım iki kat artmıştı adam parayı koklayıp cebe attı sonra da Gülizarın memesini avuçlayıp ciyaklattı artık bundan fazlasını görmemek için kaçıyordum ki, tak diye kafamı cama vurdum hemen olduğum yere çömeldim biri mi var diye tedirgin oldular ama Allah'tan beni görmediler. Ayyy bir de tükürüklü tükürüklü öptü bu bizi diyerek yanaklarımı pijamama sildim, babama kızıyordum koskoca İzmirde bula bula burayı mı? bulmuştu nasıl İzmirdi bu?


YARININ SAKLADIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin