#1

30 6 0
                                    

4 sene önce..

+Uzun sarı saçları, yemyeşil gözleri. Bi dakika hangi renk o ya? Yeşil desen değil mavi desen değil. Nasıl bir renk la o? Sarı mı var. Hadi canım!

- Çakır diyorlar ona kanka. Kasma, devam et sen.

+ baştan alıyorum o halde.

Sarı saçları, böyle beline kadar. Değişik gözleri mavisi yeşiline karışmış.

Gözleri bir farklı bakıyor azizim. Yaralanmış gibi.

Yahu 14 yaşındaki çocuk. Nesine yaralanıyor? Ne yaşayabilir yavrum kısacık ömründe. Nasıl böyle derinden bakar?

14 senede görmüş geçirmiş diyemezsin ama illa ki onu üzen vardır haklı sebepleri. Herkesin derdi kendine dağ görünür azizim.

Ferhat değilmi Şirin'i için koca dağı deliveren.

Aşk meşk değil. Aşkı tanıyor mu ki daha?

Öyle sanıyor..

Mallenin köşesinde bir butik mağaza açılıyordu. 14 yaşındaki çocuk sen kalk okulu bırak git gir o mağazaya. Neymiş ayaklarının üzerinde duracakmış! Hadi oradan.. Git oku yavrum ne işin var senin mağaza ile, para kazanmak ile...

Asıl mevzu başka. Şimdi biraz ciddi olalım.

14 yaşındaki Yeliz. Asi ruhlu bir kardeşimiz. Kimseyi dinlemez, başına buyruk. Hayır bundan çekecek ya zaten herşeyi.

Evet yelloz, ay! Yeliz kardeşimiz.. Çok özür diliyorum. Benzemiyor mu ama? Dilim hep oralara kayıyor Allah affetsin.

Tamam artık giriş kısmına tam anlamı ile geçebiliriz. Bu işi profesyonelce yapalım değil mi ama?

  Aman ciddi de olamıyorum ki, mizacımda yok.. Moda girebilmek için bir Yıldız Abla açalım bari.

Hah şöyle.. Ciddiyim başlıyorum artık.

   Küçücük mahallenin küçücük sokağının köşesinde açılan küçücük bir mağaza. Kim bilirdi küçücük mahallenin küçücük sakini Yeliz'in hayatı burada ambale olacak? Ne yapsın o da kendince sebepleri olan bir kardeşimiz.

- yaparım ben abla. Her işi yaparım. Hiç fark etmez.

+ ee, annen alın işe demese almazdım ama neyse. Severim Ayşegül ablayı. Hep ona giderdim kuaföre. Eleman ihtiyacım da var zaten şuan sen hariç iki kişiyiz. Söyle ne kadar maaş vereyim sana.

-sen ne veriyorsun abla?

Aradan 6 7 ay kadar geçtikten sonra Yeliz kardeşimiz işi tamamen kavramış, satışta olsun temizlik genel idare olsun hepsini öğrenmişti. Öyle ki mağazanın sahibi Fahriye Abla da ona dükkânı emanet edip işini halledebiliyordu. Yeliz harici dükkânda çalışan bir çocuk vardı. Adı Öznur. Bakmayın Öznur olduğuna yağız bir delikanlı kendisi. İsimde hata olmuş ama hallolur. O küçük mahallede çok sevilen bir genç arkadaşımız. 17 - 18 yaşlarında o da o zamanlar. Fahriye, Öznur, Yeliz. Bir dakika birbirinden uzak kalamıyorlardı. Fahriye, Yeliz'i dinledikçe kendi kardeşi gibi, kızı gibi görüp koruyup kollamıştı. Onunda hakkı ödenmez. Allah razı olsun.. Yelizin babası vefat ediyor yıllar önce. Annesi desen alkolik bir kadın. Ne eve gelişi var ne nerde olduğunu bilen. Ayda iki defa eve uğrar ise şanslılar. Fahriye atmış dükkâna bir çek yat genelde Yeliz'le birlikte orda kalıyorlar. Yeliz maaş almıyor. Ama ne zaman bir şeye ihtiyacı olsa Fahriye tarafından karşılanıyor. Yemek, kalacak yer, sigarası, pedi, kıyafeti, ayakkabısı.. Daha ne olsun? Fahriye ailesi oluyor anlayacağınız. Fahriye ablamız da 30'larında bekar bi hanımabla. Küçük mahalle 'don değiştirir gibi sevgili değiştiriyor' diyorlar onun için. Ee öyle de zaten kabaca. Ama insanı o şekilde yargılamak olur mu? Olmaz elbet. Yeliz'in en güvende olduğu yer oluveriyor Fahriye. Görüştüğü onca adam hatta aynı anda 3 adamla görüşmüşlüğü var. Hiç birisi de kalkıp Yeliz'e dil uzatmamış ki elini sürsün.

Gel zaman git zaman Öznur ayrılıyor mağazadan. Buraları hızlı geçiyorum çünkü hikaye burada başlamıyor. Yeliz ve Fahriye abla kardeş gibi oldukça Yeliz'in annesi daha sık gelmeye başlıyor evine. Kıskandımı ne yaptıysa. E o geldikce huzursuzluk da geliyor zaten. Adı batasıca anneymiş!

-kardeş sakin ol

Neyse..

Hikayenin en başına gelelim şimdi. Piercing. Evet bir piercing ile başladı herşey. Ufak bi kaş piercingi. Bilse yaptırır mıydı lanet şeyi yahu?

Ama bir yandan iyi de oldu hani. Yakıştı be!

Bana Ellerini VerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin