Genç adam, montuna biraz daha sinip elindeki kitabını gökyüzüne doğru kaldırdı. Bu hareketi kollarının soğuk havayla buluşmasına sebep olmuştu fakat o kitabı gökyüzünde çevirdi bir kaç kere.
Ters tuttuğu kitabı geri indirdi ve kucağına yerleştirdi. Yerdeki yaprakları rahat bırakmayan rüzgar siyah saçlının saçlarını alnına estirtiyordu ve bu diğerini rahatsız ediyordu. Onu izlemek istiyordu fakat saçları ondan hızlı davranıp ona dokunuyordu.
Genç adam eliyle yüzündeki saçlarını çektiğinde diğeri nefes verdi. İşte olmuştu, yüzünü daha net görebiliyordu şimdi. Kahverengi ve kahverengiden çok derin görünen gözleri kitabı en derinine çekiyordu.
Diğeri, oturduğu banktan kalktı ve yerden bir yaprak aldı. Yaprağı iki elinin arasına sıkıştırdı ve gözlerini kapattı...
Gözlerini iyice sıktıktan sonra açtı ve elleri arasında sıkıştırdığı yaprağı avucuna koydu. Elini havaya kaldırdı ve siyah saçlıya doğru uzattı.
" Eğer başarırsan, ondan vazgeçeceğim. "
Sarı yaprağı uyardıktan sonra tekrar gözlerini yumdu. İnce ve çalımsız bedeni soğuk ile uçacakmış gibi duruyordu uzaktan, diğerinin aksine.
Dudaklarını yavaşça araladı ve gözlerini açmadan üfledi yaprağa. Yaprak uçtu, uçarken bir çok anıyı devirdi. Bir çok sevgiyi, bir çok hüzüne şahit oldu. Havada bir kez takla attı sarı yaprak, sonbaharın nedeni olan, üzerindeki ağırlığı atmak için.
Biraz daha süzüldü yaprak, bir çok sevince sahip olmak, bir çok hüzüne son vermek için süzüldü havada. Daha sonra bir yere konmak için alçaldı ve üzerindeki ağırlık yok olu verdi. Bir insanın gözlerini kapattığında üstüne yüklediği tüm hüzün ve hayal son buluverdi.
Tam o sırada Min Yoongi'nin kitabının üstüne bir yaprak kondu.
Pembe saçlı olan yaşlı gözlerle gülümseyip gitmek için ayaklandı. Buraya kadardı gidecekti ve bir daha dönmeyecekti. Ona arkasını döndü ve sahil kıyısına doğru yürümeye başladı. Kıyıya geldiğinde tekrar yumdu kahverengi ve yaşlı gözlerini. Bir yaş süzdü ve yerle buluştu. İçine çekti denizin kokusunu ve hayatı. Gözlerini açıp gülümsedi ve yan tarafında duran uzun inşaat bariyerine doğru yürümeye başladı.
Bir kaç adım sonra durdu ve bariyerin merdivenlerini teker teker çıkmaya başladı. İnsanlar gözlerini ona doğru çevirmiş, bazıları korkuyla bazıları endişeyle onun yaptığı şeyleri izliyordu.
Merdivenin sonuna geldiğinde üst kısmına ilk adımını attı bariyerin, kıyısına doğru yürüdü. Rüzgar pembe saçlarını savuruyor gözlerine yol çiziyordu ince ve kırık tutamlar.
Saçları gibi kırık kalbini umursamadan bir adım attı. Her bir adımında kalbinin parçaları dökülüyor ve bastığı yerlerden ayaklarını acıtıyordu, fakat o bunu umursamadan hedefine ilerlemeye devam etti.
Sona geldiğine kararmaya yüz tutmuş pembe gökyüzü saçlarıyla karıştı. Gözlerini yumdu tekrar.
" Ö-özür dilerim. "
Bir adım daha attığında gözünden akan yaşlar denizle buluşmuştu. İnsanlar ona bağırıyor fakat o bunu duyamıyordu tek duyduğu onun sesiydi.
" Hoseok, lütfen beni bırakma. "
Ses karanlıkta yankılanıyor fakat ağır basan hüzün yüzünden duyulamıyordu. Ulaşamıyordu ona, güzel ses. Fakat genç çocuk bunun sayesinde son adımında olduğunu fark etti. Bir adım daha atıcağı sırada belinden tutan eller onu kendine çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's consuming,, yoonseok
FanfictionTam o sırada Min Yoongi'nin kitabının üstüne bir yaprak kondu. One Shot. BoyxBoy