-4-

8 0 0
                                    

Hani öyle zamanlar vardırya kimsesiz, ne yapacağını bilmez bir şekilde ortada kalmış... Benide tarif eden kelimeler bu olsa gerek . Yaklaşık 1 aydır ben bu zindanın içinde debelenip duruyordum. Ne Meryem ne de annem hiç biriyle konuşmamıştım. Meryemi arada sırada okul koridorunda görüyordum fakat görmezlikten geliyordum tıpkı onun istediği gibi. Ben bu düşüncelere dalmışken şefkat dolu bir öpücük kondu yanağıma yatağımda doğrulup arkama baktım Tuğçe o kocaman gülüşüyle gene beni sıcacık yatağımdan kaldırmaya çalışıyordu . Doğru ya okul vardı bu gün. Yavaş hareketlerle yatağımdan doğrulup lavaboya gittim. Yüzümü yıkamak için eğileceğim sırada gözlerim aynamdaki yansımama takılmıştı. Dağınık uzun siyah saçlarım , mavi yeşil karışımı gözlerim ,bembeyaz tenim ... Hiç biri eskisi gibi değildi. Hepsi çökmüş ve yıpranmıştı. Daha fazla yansımama dayanamayarak bir avuç suyu yüzüme çarpıp çıktım banyodan. Ağır hareketlerle gidip yatağıma oturdum. Tuğçe çoktan hazırlanmıştı bile bense hiç hazırlanmak istemiyordum. Ama Tuğçenin kötü bakışlarına dayanamayarak dolabımın karşısına geçtim siyah çorabımı elime aldım fakat giymeye üşendiğim için hızla yerine koyup neredeyse bileklerimde olan okul eteğimi giyip tekrardan aynanın karşısına geçtim. Eteğim bol oluyordu bu 1 ay içerisinde kim bilir kaç kilo vermiştim. Saçarlımı umursamaz bir şekilde topuz yapıp Tuğçenin yanına gittim. Tuğçe bana şöyle bir bakıp tiksinir gibi konuştu;

-gerçekten hande daha ne kadar özensiz olabilirsin merak ediyoru!

Omuz silkerek cevap verdim;

- Bilmem son raddeye varana kadar sanırım.

Tuğçe derin bir of çekip beni çekiştirmeye başladı. Merdivenlerden hızla girip yemekhaneye geçti arkasından gelmediğimi görünce duraksayıp bana baktı

- Sen yemiyor musun hande

- Canım istemiyor okula erken gidip birazda orda uyicam

tuğçe ellerini beline koyup bir anne edasıyla bana söylenmeye başladı;

- hande kaç kilo verdiğinin farkında mısın bir deri bir kemik kaldın yapma Allah aşkına bunu

- asıl sen yapma beni annem düşünmüyor sen düşünüyormuş gibi yapma!!

Tuğçe biran bir şey söyleyecek gibi oldu ama kelimelerini yutup hızla yemekhaneye girdi sanırım onu kırmıştım. Peşinden gitsem mi diye düşündüm ama sonra vazgeçtim nasıl olsa odada alırdım ben onun gönlünü.

Hızla yurttan çıkıp okula yürümeye başladım. Okulla yurt arası mesafe çok fazla değildi .En fazla 5 dk sonra okula varmıştım. Okulun giriş kapısına geldiğimde arkamdan gelen sesle duraksadım. Zeki koşar adımlarla yanıma gelip elindeki siyah cüzdanı bana uzattı.

- Bu senin sanırım.

Şaşkın bakışlarımı cüzdandan çekip sakince başımı salladım ve elinden cüzdanımı çekip aldım.

- Nerden buldun.

- Bahçede düşürmüşsün içine bakınca kimlikten senin olduğunu anladım.

Dedi umursamaz tavrıyla. Kafamı teşekkür edercesine sallayıp okula girdim ve cüzdanımın fermuarını açıp içini kontrol ettim. Sadece bir kimlik ve bir iki tane dükkân kartı vardı. Ne para ne de ailemden birinin fotoğrafı hiçbir şey yoktu yani cüzdanımı kaybetsem arayacağım tek şey kimliğim olacaktı. Cüzdanımın fermuarını sakince kapatıp derin bir şekilde nefes aldım artık sıkılmıştım bu durumdan. Kendimi o kadar yalnız hissediyorum ki tarifi yok bunun. Sakin koca bir okyanusun ortasında ne bir kayık nede bir can simidi olmadan debelenip duruyormuş gibi hissediyordum. Ben ciddi manadan yorulmuştum.

Sınıfın kapısını açıp içeri geçtiğimde sınıfın bomboş olduğunu gördüm. Sesiz adımlarla en arkadaki sırama oturup sessizce ders zilinin çalmasını bekledim. Sınıf o kadar sessizdi ki kalp atışlarımı bile duyabilecek konumdaydım. Tam bu sessizliğe alışmıştım ki sınıfın kapısı gürültüyle açıldı ve içeri kahkahalar eşliğinde sınıfımızın seksi kız topluluğu girdi. İğneleyici bakışlarını üzerime diktiklerinde rahatsızca yerimden kıpırdandım ve gözlerimi onlardan kaçırdım. Ama sanki bunu istemiyorlarmış gibi tam karşıma geçip alaycı bir şekilde bakmaya başladılar. İçerinde sarışın olan ( yaklaşık tanışalı 1 ay olmasına rağmen ismini bilmiyordum ) bana doğru bakarak tiksinircesine konuştu:

- Baksana Hande, en son ne zaman kuaföre gittin

Bu saçma soru karşısında ne diyeceğimi bilemeyerek gevelemeye başladım.

- neden bunu merak ediyorsun

- yani saçarlın o kadar püskül gibi ki çok iğrenç duruyor bence en kısa zamanda kestir

Bu sözü üzerine sinirlenerek ayağa kalktım ve sarışın kaltağın üzerine doğru bir adım atıp tıslarcasına konuştum.

- bana bak sarışın sefil eğer bir daha saçlarıma laf edecek olursan senin o dilini çok müthiş olan işkencelerime alet ederim beni anladın mı ?

Sarışın kaltak neye uğradığını şaşırarak alay dolu bakışlar atmaya başaldı ve tam ağzını açacağı sırada onu durdurdum ve ses tonumu ayarlayamayarak bağırmaya başladım

- saçlarım bana ait olan tek varlığım o yüzden sus ve saygı göster.

Sözlerimin ardından bir hışımla sınıftan çıktım ve bomboş olduğunu sandığım koridorda hızla yürüyordum hiç önüme bile bakmadan yürüyordum taa ki duvar kadar sert bir bedene çarpana kadar...


sanırım kısa zamanda ya final yapacağım ya da kitabı kaldırıcam görüşlerinizi bildirirseniz sevinirim

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Büyük ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin