Bir gece.

1.8K 178 174
                                    

Bugün, tüm gururumu ayaklarımın altına almaya yemin ettim. Bugün, Lu Han'dan ilk kez aşk dilenecek ve bir daha bunu yapmayacaktım. Çünkü, söylemiştim... Yorulmuştum. Bitmiştim.  Gece olduğu zaman yanına gidecektim. Buradaki insanlara zaten beni sürtüğü olarak tanıtmamış mıydı? Daha ne kadar alçalabilirdim ki zaten en aşağıdaydım.

-

Lu Han'ın kaldığı odaya geldiğimde elim ayağım korkudan titremeye başlamıştı. Cesaretimin kaybolduğunu hissediyordum... Buraya kadar geldiysem devamını getirmeliydim. Kapıyı çalmadan içeriye girdim. Aslına bakarsanız bunu bilerek yapmamıştım heyecandan unutmuş olmalıydım. 

Lu Han her zaman olduğundan daha masum duruyordu. Gözleri kapalı, bembeyaz yatağında uzanırken. Onu öpmek istedim... Bana ait olmasını istedim. Aslında söyleyeceklerim vardı ama o uyurken onu rahatsız etmek istemiyordum. Odadan çıkacağım zaman seslendi.

''Gerçek bir sürtüklük yapmaya karar mı verdin?  ''

''Beni öldürmeyi istiyorsan yeniden diriltmen lazım Lu Han. ''

Söylediğim yüzünden biraz şaşırmış görünüyordu. Yatakta doğruldu.

''Ne demek istiyorsun? ''

Kahkaha attım. Sebebini bilmiyorum, sadece kahkaha atarak tüm sinirimin geçmesini bekledim belki de.

''Hatırlıyor musun? İlk kez seninle görüştüğüm zaman sana esir olmaktansa ölmeyi tercih ederim demiştim. Şu an esirim. ''

Sadece kafa sallamıştı.

''Sana öleceğime dair söz verdim, ölmedim. ''

Yine kafasını sallamıştı.

''İntihar ettim, ölmedim. ''

Bu sefer şaşırmıştı.

''Hırsızım, sürtüğüm.  Ailesinin sevmediği kişiyim. Sevdiği kişi tarafından sevilmeyen kişiyim. ''

''Demek istiyorum ki artık zaten bitik bir haldeyim Lu Han, bana ne yaparsan işlemeyecek. Hissizim. Bana zarar vermek istiyorsan beni önce iyileştir. Sonra yine zarar verirsin. ''

Gülümsemişti. Lu Han ilk kez bana gülümsemişti.

Lu Han'ı ilk kez benim olduğum yere  gülümseyerek bakarken görüyordum.

''İlk kez bana gülümsüyorsun. ''

''Bu gece senin istediğin olsun. Bana yaralarını gösterdiğin için yine pişman olacaksın. ''

Ona aldırmadım. Yaralarımı gösteremezsem iyileşemezdim. Birileri onlar için bir şey yapmazsa, yarım kalacaktım.  

Onun yatağına doğru ilerlerken hem korkuyordum hem utanıyordum hem de orada olmayı deli gibi istiyordum.

''Bu gece seninle uyuyabilir miyim? ''

Bir şey söylemedi. Sadece kafasını salladı ve yatağın diğer ucuna geçti. Bana açtığı yere uzanırken her zerreme kadar işleyen kokusunu zihnime kazımaya karar verdim. Bir insanın bu kadar cennet gibi kokarken cehennemi hatırlatacağına daha önce hiç tanık olmamıştım.

Gözlerim, bu güzel kokudan mayışırken konuşmak istedim. Çünkü bir daha bu anı yaşamayacağımı biliyordum.

''Eğer bir Çinli olsaydım beni sever miydin? ''

Ses vermemişti.

''Beni insan olduğum için sevemez miydin? Irk neden bu kadar önemli Lu Han.. Neden Türklerden nefret ediyorsun? ''

Yine ses yoktu.

''Seni ablanı getirdiğin ilk gün görmüştüm Lu Han. Ablanla gülümseyerek annemin yanına gelmiştin. Çıkışta ablan tökezlerken onu bileğinden yakalamıştın.  Sonra ona bir papatya vermiştin. Senin sevilesi bir insan olduğunu o zaman hissetmiştim ... Sürekli senin geleceğin zamanları bekliyordum. 4 sene.  Türklerden nefret ettiğin ve ilk Türk köyünü yaktığın zaman neler düşündüğümü anlatamıyorum bile. Suçluluk duyuyordum. Öldürdüklerin kişiler benim halkımdı ve ben nefret etmem gereken kişiden bir türlü nefret edemiyordum. O insanlar için acırken bile hala seni düşünüyordum. İntihar etmek istedim. Ölmeyi beceremedim...Suçluluk duygusuyla kavruluyordum. Sonra,  annem kraliçe olma yolunda prenses doğurduğu için benden nefret etti. Babam ve abim taht yolunda güçlü bir rakip gördüler beni. Ben hırslı değildim ki Lu Han. Ben sadece sorumluluklarımı yerine getirmek istiyordum. Bir halk benden medet umuyordu... Düşüncelerimi anlayamadılar bile. Sevdiremedim kendimi. Herkes bana karşı mesafeliydi. Yaşıt olduğum erkekler bile benden sanki büyükmüşüm gibi bahsediyorlardı. Sahi neden kimse aşık olmadı bana  Lu Han? Bir de neden senin benden nefret ettiğini bile bile seni sevmeyi engelleyemiyorum. Beni okla vurduğun zaman öleceğimi sanmıştım. Ama beni bir askerin kucağına atıp yaşatmalarını söyledin. Kanlar içinde korkudan ağlarken yanıma gelmedin Lu Han. Oysa senin yüzünden o haldeydim... O asker beni doktorun yatağına fırlatırken de sesini çıkarmadın, ben kilitli kaldığımda da.. Ya da bileğim kesildiğinde de. Sahi, niye anlatıyorum ki sen benden yanarak ölmemi isteyecek kadar nefret ediyorsun. Belki de beni krala cariye olarak vermelisin... Bunu herkes söylüyor biliyor musun? Annem de bir kere böyle tehdit etmişti. ''

Usulca ağlarken onun hala cevap vermemesi kalbimi paramparça ediyordu. Hep aynı kelimeleri söylediğimi biliyorum ama hayatım hep aynı eksen doğrultusunda ilerliyordu. Yataktan kalktı ve bana doğru döndü. Elleri omzuma gittiğinde eriyip yok olacağım gibi geliyordu. Yavaşça kıyafetimi omzumu açık bırakacak şekilde indirdi ve omzumdan öptü... Nasıl desem, içim eriyordu sanki. Ilık ılık kayboluyordum. Sonra kıyafetimi yeniden toparladı ve yine yatağına uzandı. Ben hala şok olmuş bir halde ne diyeceğimi bilemiyordum.

''Yatmayacak mısın? ''

İlk kez ben bir şey söylemeden konuşuyordu. Tüm fikirlerim duygularım birbirine karışmıştı.

''AA-şey, evet.. Tam şimdi yatıyordum yani yatağa yani uyuma anlamında yani uyumak için. ''

Bana anlamsızca bakmaya başladığında saçmaladığımı anlamıştım ve usulca yattım. Bana doğru dönmemişti. 

''Sadece uyu çünkü devamı olmayacak. Bir de Çinli de olsaydın seni sevmezdim. ''

Oysa, sadece bir gece huzurlu uyuyabileceğimi düşünüyordum.

Ama yine de Lu Han beni yaralarımdan öpmüştü. Ruhumu görmüştü. Daha ne isteyebilirdim ki? Bu rüyalarımda bile göremeyeceğim bir şeydi. Tanrıya usulca dua ettim ve hayatımın en güzel uykusuna daldım. Yarın, korkarım ki Lu Han bu gecenin acısını çok kötü çıkaracaktı.

LUHAN OC STORY - ASKER. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin