banktaydık.
gece batmıştı yine sadece yıldızlar vardı. şehrin ışıklarından pek görünmüyorlardı bilirsiniz, şehrin ışıkları dokunduğu yeri mahvediyordu.
hem yıldızları hem bizi.
şehrin ışıkları, müebbet hapis istenen azılı bir katildi.
bizi her gece tekrar öldürüp kendine düşman eyliyordu.
omzumda yatan namjoon'a çevirdim bakışlarımı. beni sevmediğini biliyordum ama öyle güzel uyuyordu ki tek kelime edemiyordum.
çünkü dağarcığımdaki tek kelime; ismi oluyordu.
kim nam joon,
ne akıl almaz bir şaheserdi.
üstelik gamzeleri vardı.
tanrım, gamzeleri olan insanlar özel değil miydi?
insanlar dedim, affet.
namjoon olmalı. gamze bile sadece namjoon'da olağanüstü duruyordu.
öpmeye doyamayacağıma inandığım yanaklarına dehşet verici bir güzellik katıyordu.
tanrım; gülümsemesi için şebeklik yapabilir, önünde dizlerimin üstüne düşüp yaralanabilir ve sonu belli olmayan bir uçurumdan kendimi atabilirdim.
yeter ki gülümsesin, ben mahvolabilirdim.
şehrin ışıkları aksine, onlar gülümsemesin.
onlar olmaz.
☆
"seokjin," dedi, namjoon'un derin sesi.
bazen o mu yoksa o muazzam sesi mi konuşuyordu, ayırt edemiyordum.
"bana bir masal anlat. biraz kestirmek istiyorum."
"sen çocuk musun, yoksa?" diye sordum, alayla.
"beni sevdiğini biliyorum." dedi kafasını kaldırmadan ve belirgin köprücük kemiklerimin üzerine dudaklarını yerleştirdi. öptüğünü sanmıyordum. öpmüş olamazdı. insan sevmediği birini öpmezdi.
"peki, başlıyorum." dedim ve hafifçe yutkunup çıplak elleri üşümesin diye on parmağını da ceketimin içine sıkıştırdım.
benimle, güvende ve sıcaktı.
"bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde bir çocuk varmış. bu çocuk pek aptal, çok şeker ve ufaktan şakacıymış. bir gün yolda yürürken yüzünü yukarıya doğru kaldırmış ve ışıktan dolayı gözlerini kısmak zorunda kalmış. bu kadar ışıltının nereden geldiğini bilmiyormuş ama hayran olmuş. içi sıcacık olurken şakacı tarafı gıdım gıdım ölmeye yazmış, aptal tarafı dünyanın en mutlu insanı olmuş ve şeker tarafı ise eriyip bitmiş. o an anlamış ki;
o güneşe aşık olmuş."
namjoon'un hafif horultusunu duymamla saçlarına öpücük kondurmam bir oldu ve kokusunu, -ah o kokusu beni benden alıyordu- içime çektim.
aldığım nefesler sayılıyken onun kokusu da benim nefesim olsun istedim. ve kısık bir sesle masalın asıl kısmını söyledim.
"sen güneşsin namjoon, ben ise sana aşık olan o aptal şakacı çocuk. çünkü biliyorsun şaka yapmayı severim. sen ne kadar gülmesen de."
☆
oysa namjoon en çok ona gülüyordu.
eğer seokjin hatırlayabilseydi, namjoon'un kendi şakalarına güldüğü kısımlar çoğunlukta olacaktı.
------------
Son 3~
Bu hikaye tam anlamıyla ruhumdan parçalar taşıyor ve namjin'e ithaf etmekten o kadar mutluyum ki.Lütfen kelimelerimi deşin, çizin ve aralarını ayırın. Anlamaya çalışın. Çok derin değil belki ama içlerinde çok duygu var.
Sizi seviyorum, eğer ygs mağduruysanız hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını bilin ve kendinizi sevin.
Hayat gerçekten çok kısa.
İyi geceler♡
![](https://img.wattpad.com/cover/102959832-288-k881329.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
starry night :: namjin
Short Storyo yıldızlı gecede, aydan nefret ettim. # parallel lines series°