Merdivenleri çıkarken bir yandan da duvarları inceliyordum.İnsanların muhteşem bir sanat eseri olarak gördükleri tuhaf resimlerden hiç anlamamıştım doğrusu.Sakince odaya çıktım.Sakince mi?Evet.Merdivenin bittiğini farketmeyip yere yapışmamı saymazsak oldukça sakinceydi.Kendi odam olduğunu tahmin ettiğim odanın kapısına doğru yürüdüm.Kapı beyazdı.Üzerinde siyah,büyük harflerle "JEN" yazıyordu.Acaba böyle bir evde benim odam nasıldı?Odamı hayal etmeyi bırakıp kapı kolunu tuttum.
Aman Tanrım!
Kızını hiçbir şekilde umursamayan babam en azından zevklerimi bildiğini bir kez daha ortaya koymuştu.Siyah renk ağırlıkla kullanılmıştı.Muhtemelen göz yormaması için detaylarda beyaz renk de kullanılmıştı.Sağımdaki duvara doğru ilerleyip boy aynasına baktım.Çok yıpranmış görünüyordum.Uykusuzluktan gözlerim şişmişti.Hafifçe esneyip siyah yatağıma uzandım.
Gözlerimi kırpıştırdığımda odaya güneş ışığı vuruyordu.Gece de bu kadar güzel miydi bu oda diye etrafıma bakındım.Pencerem yuvarlak ve normalden biraz daha küçüktü.Babam odamın fazla aydınlık olmasından hoşlanmadığımı da unutmamıştı.Yavaşça yataktan kalktım.Boy aynasına bakacaktım ki bir şey farkettim.Ayna biraz tuhaf mı duruyor? Kendime doğru çektim.Aynanın bir kapı görevi gördüğünü o an anladım.Oha.Kendime ait bir banyom bile varmış.Babama minnettar olmam gerekirken pis pis sırıttım.
"En azından onları görmek zorunda kalmadan tüm günü odamda geçirebilirim."
"Babanın amacı da bu zaten salak!" İç sesime "Biliyorum." diye fısıldadıktan sonra duşa girdim.Çıkınca direk kocaman olan gardolabımı açtım.Küçük bir not vardı."Jennah,bavullarını boşaltıp dolaba yerleştirdik.Öbür kıyafetlerse Elisa'yla sana aldıklarımız.Elisa tamamen sana uyduklarını söyledi." Sinirlenip dişlerimi sıkarak "Muhteşem." dedim.Gardolabımdan altıma siyah dar bir kot, üstümeyse yine siyah omuzları düşük bol t-shirtlerimden birini geçirdim.Saçımı dağınık bir topuz yapıp kapıyı açtım.Merdivenin üstünden aşağıya baktım.Babam ve Elisa kahvaltılarını bitirmiş,masa başında dergi okuyorlardı. Onlara baktığımı gören babam bana seslendi "Jen,gel tatlım.Uyandırmak istemedik." Ah,hayır.Yine mi "tatlım"?!. "Geliyorum." dedim.Ben mısır gevreğimin üstüne süt koyarken babam "Bugün cumartesi Jen.Seni çok iyi bir okula kaydettirdim.Sen de bununla okul alışverişini yaparsın.Daha önce de Londra'ya gelmiştin.Kaybolmazsın değil mi?" diyerek önüme kredi kartı koydu. "Yoo,neden kaybolayım?" dedim.Yine olaya burnunu soktu iç sesim. "Hahah,kimi kandırıyorsun?Londra'yı hatırlıyor musun sanki?" "Sen sussana!" diye bağırdım.Babam şaşkınlıkla gözlerini açtı.
"Konuşmuyordum ki?"
"Üzgünüm,düşünüyordum sadece."
Kendimle konuşmalarım iyice tuhaf bir hâl almaya başlamıştı.Yeni okulumda buna da dikkat etmeliydim.Bu arada babam "Jen,biz hafta sonları Elisa'yla beraber kafa dağıtmaya çıkarız.Her hafta sonları bir tatil.Biliyorsun,hafta içi işlerimiz çok yoğun oluyor.Evde hizmetçiler var,zaten biliyorsun.Yalnız hissedip korkmazsın umarım." Göz devirdiğimi gören babam "Seni gelmeden önce uyarmıştım Jennah.Bizimle çok vakit geçirmen olanaksız." diyip anlayış bekleyen sahte gözlerle bana baktı. "Kesinlikle sorun olmaz,bilirsin,yalnız kalmayı severim." diye gülümsedim.Bu arada masadan kalkmış olan Elisa kapının yanında montunu giyiyordu. "Yalnızlığı hâla sevmene sevindim." dedi babam. "Muhtemelen 2-3 haftada bir görüşürüz.Ev seninmiş gibi takıl.Ah,unutuyordum.Bir şey olursa masanın üzerindeki numarayı ara.Asistanım seninle ilgilenecektir."
Bu nasıl babalıktı abi? Rahatlığa bak.Başıma bir şey gelse ne hesap verecek anneme? Üzülür mü acaba?
"Ne saçmalıyorsun sen yine?"
Lanet olası iç sesim yine düşüncelerimin arasına girmişti.
"Bunu bildiğin için,bunun için gelmedin mi Londra'ya?!"
Yine haklıydı.Tam cevap verecekken babamın sesiyle bölündü kendimle konuşmam. "Jen,hoşçakal!" Zoraki bir gülümsemeyle el salladım.