luke bir kez daha marketten son çıkan olmanın sıkıntısını yaşıyordu. clay çıkalı bir saat olmuştu, luke da çiçekleri suladıktan sonra çıkmayı planlıyordu. yeşil sulama kabını raftan aldı, pet şişesindeki suyu onun içine boşalttı ve pencereye doğru gitti. sulamaya başlamadan önce kısaca sokağa baktı. turuncu sokak lambaları etrafı aydınlatıyor, boş kaldırımlarda parlıyordu ve luke'un içinden bir ses yine michael ile karşılaşacağını söylüyordu.
çiçekleri sulamaya başladı; önce sarı, sonra pembe, ardından mavi ve son olarak kırmızı olacak şekilde ve sonuncusunu suladıktan hemen sonra bir arabanın hareketi kulaklarına çaldı. sulama kabını bıraktı, bu sırada araba daha da yaklaştı ve luke tekrar pencereye geçtiğinde araba hızla onun önünden geçti. sarışın oğlan hafif çatık kaşlarla sürücünün neden bu kadar hızlı gittiğini kendice sorgularken bir yandan da michael'ın gelmediği gerçeğini fark etti. genellikle çiçekleri sularken gelirdi ama bu sefer yoktu.
luke anlamsız bir huzursuzlukla askılığa gitti, ağır çekimde hırkasını giydi ve anahtarları ile telefonunu da cebine attıktan sonra marketten çıktı. kapıyı arkasından kilitleyip kepenkleri indirdi, pencereninkini de. ardından yürümeye başladı. kulaklığını evde unuttuğu için kısa süreli aralıklarla lanetler yağdırıyordu.
birkaç sokak geçtikten sonra hızlı adımları, birinin ismini söylemesi ile durdu. bu tür durumlarda normalde arkasını dönmezdi ama sesi tanıyordu, bu yüzden arkasını döndü ve o an michael ile karşılaştı. koşmuştu, nefes nefeseydi ve siyah hırkasının kapüşonu lila saçlarını örtüyordu. luke kaşlarını çattı. "ne oluyor?"
"geliyorlar" dedi michael hızla ellerini dizlerinden çekerken. luke'a doğru bir adım daha attı ama luke fazla yakın olmamak için geri çekildi. bir adım daha geriye gitse duvara yaslanmış olurdu.
"bir şey yapacağım ve sonra açıklayacağım." michael hızla söyledi. "bana ayak uydurman gerek. lütfen. lütfen. lütfen. tanrım, umarım beni affedersin."
luke bir şey söyleyemeden michael onun dudaklarına sertçe yapıştı ve sarışın oğlan baskıyla duvara yaslandı. michael kolunu onun beline sarıp luke'u kendisine çektiğinde luke inlememek için kendisini tuttu, tırnaklarını avucuna geçirdi ve bu sırada ayak sesleri duydu. sokakta yankılanıyordu. michael onu öpmeye devam ederken luke önce onun dudaklarının ne kadar yumuşak olduğunu düşündü ve ardından zihnine michael'ın söyledikleri doldu: 'bana ayak uydurman gerek.'
sanırım elinde olan tek şey ona güvenmekti. bu nedenle tek elini onun ensesine attı ama aklına kapüşonunu kapattığı geldiğinde üzüldü. saçlarına dokunamayacaktı.
luke iki eliyle michael'ın kalçalarını kavradığında onun boğazından yükselen bir hırıltıyı duydu. bu sırada ikisinin de dudakları aralandı ve michael bu fırsatı kullanarak dilini partnerinin ağzında gezindirmeye başladı. luke boğuk bir ses çıkarırken adım sesleri biraz ötelerinden geçip gitti, sokakta yankılanmayı kesene kadar öpüşmeye devam ettiler ve sonra michael dudaklarını ayırdı. luke anında ellerini onun kalçasından çekti ama hala dipdibe duruyorlardı, michael kolunu belinden çekmemişti.
"üzgünüm" dedi nefes nefese. sıcak nefesi luke'un yüzüne çarptı. "birkaç gün önceki adamlar. şu reddettiğim kızın abileri."
luke kafasını salladı ve bir süre daha öylece kaldılar çünkü ikisi de tek kelime etmiyordu. ardından luke, beline sarılı olan michael'ın kolunu hatırladı ve ne kadar yakın durduklarını fark etti. midesinde bir kasılma olurken lila saçlı oğlanın kıskacından kurtulmak için hareket ettiğinde michael sessizce bir "siktir" savurdu. gözleri kapalıydı, yanakları kızarmıştı ve saç dipleri terden dolayı nemliydi. gerilen bedeninin de farkındaydı.
luke'u kendisine yapıştırdığını, o hareket ettikten yaklaşık bir dakika sonra fark etti ve hızla aralarındaki teması keserken kafasını kaldırdı. luke'un mavi gözleri ona bakıyordu, michael'ın zor durumundan haberi var gibiydi.
michael teninin alev aldığını hissetti, hem luke'un dudaklarından hem kalçasındaki ellerinden hem de az önceki inlemelerinden dolayı. alnında da ter damlaları birikmişti.
"üzgünüm" diye mırıldandı. "yine. ben..."
michael, cümlesini devam ettirecek birkaç sözcük ararken luke olayın farkına vardı ve az önce ne yaptıklarını anımsadığında yüzünün yandığını hissetti. ellerini kaldırdı ve hızla iki yana salladı. "sorun yok. sorun yok. anladım."
michael güldüğünde luke derin bir nefes aldı. "tanrım."
"seni eve bırakmamı ister misin?" diye sordu michael bu sefer. luke düşünmeden yanıtladı. yeterince utanmışlardı. "hayır, ben hallederim."
michael kafasını salladı, kapüşonunu indirip lila saçlarını tek eliyle karıştırdı ve luke bu sırada nefesini tuttu, bunun farkında bile değildi. birbirlerine iyi geceler dileyip evlerine döndüler.
bu sevimli bir hikaye

ŞİMDİ OKUDUĞUN
supermarket flowers || muke (+)
Fanfictionluke çoğu zamanlarda süpermarketin çiçeklerini sular ve o zamanlarda her seferinde aynı çocukla kısa diyaloglar yaşar.