Charming

180 7 4
                                    

Hastalığım.Hep benimle ve olacak.Her nefesimde ölümü hatirlicam belki.Ama canım yanıyor.En azından beni hayata bağlayan bir sebep yok.O küçük kızını hasta olduğu için sen de terkettin baba.Onunla savaşmadın.Ama o ayakta durmayı öğrendi.Aslında yalan söylüyorum.Ben hala dizleri hep yara olan,iyileşemeyen o kanser,çelimsiz kızım.Keşke en azından sen yanımda olsan.Gerçekten sormicam ''Nerdeydin?'' diye.Söz veriyorum.Hiç kızmicam sana.En azından gururum kalırdı baba.Boğazım düğümleniyor.İçim çok acıyor işte.Ne birini sevebiliyorum...Ne güvenebiliyorum...Ne de yaşicak bi neden bulabiliyorum...Bana söz vermiştin.Hiç unutamıyorum.''Düştüğünde elini hep tutucam,ne yaşarsan yaşa...Başına ne gelirse gelsin baban yanında olucak.Asla korkma.''Sen sözünde durmadın baba.Evet annemi de bu hastalıktan dolayı kaybettin.Ama o öldü.Hepimiz kaybettik onu.Peki ya beni?Sen kızını hayattayken kaybettin.Biz birbirimizi kaybettik baba.

 Gururuma dokunuyordu.Elimde kalan yırtık,eski,renksiz fotoğrafıyla konuşmak.Ona kızarken o kadar özlüyordum ki.Tek ona anlatabiliyordum.Çekinmeden.Belki de beni asla duymicanı bildiğim içindir.Gecenin sonunda göz  yaşlarım yine yastığımı ıslatıyordu.Kalbim sızlıyordu.Ve büyük bi acıyla uyuyordum.Yine öyle oldu.Hep böyle oluyordu.

 Sabah pencereme vuran güneş ışığıyla uyandım.Gözlerimi zor açmıştım.Uyuşuk bir şekilde yatağımdan kalktım ve lavaboya doğru yumuk,şişkin gözlerimle önümü göremeden zar zor ilerledim.Yüzüme suyu sertçe vurdum.Nihayet ayılabilmiştim.Eve tıkılıp kalmak istemiyordum.Artık gülümsemenin nasıl bişey olduğunu cidden merak ediyordum ve yaşamak istiyordum.Ki dışarı çıksam sanırım yine insanların boğucu bakışlarıyla boktan hissedecektim.Belki de bu kadar düşünmemeliydim.Odama geçtim.Dolabın kapağını açtım.Hava güneşliydi.Öyleyse elbise giyebilirdim.Her ne kadar pek hoşlanmasamda hanımefendi olmanın bir zararı yoktu.Dolaptan beyaz,sade dizlerimin üstünde olan elbisemi çıkardım.Yatağın üstüne fırlattım.Önce etrafı düzenleseydim hiç fena olmazdı.Çok dağınıktım.Ve kendimden rahatsız oluyordum bazen.Odayı toparladıktan sonra...Tamam.Toparlamaya çalıştıktan sonra diyelim.Elbiseyi giydim,zar zor fermuarını çektim.Aynanın karşısına geçtim hiç fena değildi.Saçlarımı ellerimle düzenledim.Saçlarımı dışarı çıkarken toplamayı sevmiyordum.Ne biliyim...Sonra gözüme rimel sürerken sebepsize açtım o ağzımı.Hepimiz yapıyoruz biliyorum.Göz makyajımı abartmadım ve hafif bir ruj sürdüm.Pembe tonlarında.Sonra sivilcelerimi kapatmak için fondöten kullandım.Fena görünmüyordum.Aslında diyebilirim ki bu benim en fazla makyaj yapmış halimdi ve sanırım 2. yada 3. kez elbise giyiyordum tüm hayatım boyunca.Hiç süslü bi kız olamadım ben.Şimdi de sadece deniyordum.Sadece.Şimdi gelelim en zor kısma anahtarım ve telefonum nerdeydi?Çantamda mıydı?Çantamdaysa onu bulmam 1 saatimi alabilirdi.Çantayı elimle kurcalamaya başladım ama nafile.En sonunda çantada ne var ne yok yatağın üstüne döktüm.Anahtar burdaydı.Telefon?Bir süre düşündükten sonra onu dün giydiğim kotumun cebine tıkıştırdığımı hatırladım.Aldım ve çantama attım.Odanın kapsını çekip çıktım.Merdivenlerden aşağı inip kapıya doğru yöneldim.Converselerimi giyerken kızlara seslenmeyi de unutmadım.''Kızlar!Ben çıkıyorum.Geç kalmam.''Ne kadar umurlarındaydım bilmiyordum ama onlar sahip olduğum tek arkadaşlarımdı.Onları kaybetmeyi istemezdim.Yalnızlığı biliyorsanız beni anlicanızı umuyorum.Tahmin etmek zor değildi.Daisy sanki kulaklarının zarını patlatmak istiyormuş gibi son ses müzik dinliyordur ve Emily'de canla başla ders çalışıyordur.Ve nihayet Emily'den ses geldi''Tamam.Görüşürüz!''Dışarı çıktım.Güneşli hava hiçte evden göründüğü gibi iç açıcı değildi.Herneyse.Hızlı adımlarla yürüyordum.Herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum.Rahatsız oluyordum.Ben hastalıklıydım.Normal değildim.Güneş sanki yok olmuştu.Soğuk rüzgar elbisemi hatta beni dans ettiriyordu.Gördüğüm ilk kafeye daldım.İnanır mısnız adına bile bakmadım.Hızlıca kapıyı kapattım.Şimdi bi yere oturup kahve mi içmeliydim?Yoksa sadece amacım doğrultusunda rüzgarın dinmesini bekleyene kadar burda ayakta mı dikilmeliydim.Kafenin cam kapısından dışarıyı izleyerek çok farklı yerlere gitmiştim.Bu arada kahve kokusu gittikçe artıyor,daha yoğun bir hal alıyordu.Erkek kolonyası ve sakız karışımıyla koku daha da güçleniyordu.Hissediyordum bana doğru biri yaklaşıyordu.Ensemde sıcak bi nefes hissediyordum.Ama yine de düşüncelere dalan gözlerimi dışardan ayırıp arkama dahi dönmedim.Belki de hala bu kokunun büyüsü etkisindeydim...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 19, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Smell the CoffeeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin