yabancıdan ibaret

219 8 2
                                    

ÖZÜR DİLERİM BÖLÜMLER ÇOK YAVAŞ GELİYOR. AMA HİKAYE PEK UMDUĞUM GİBİ GİTMİYOR. 1000 OKURA ULAŞTIK ÇOK TEŞEKKÜRLER BU ARADA. HİKAYE YAKIN ZAMANDA FİNAL OLACAK. AMA YENİ BİR HİKAYE ÜZERİNDE DAHA ÇALIŞMAYA BAŞLAYACAĞIM. KONUYU SİZLERİN BELİRLEMESİNİ İSTİYORUM. VAMPİR Mİ YOKSA AŞK MI OLSUN KONU? YORUM YADA MESAJ OLARAK ÖNERİLERİNİZİ BEKLİYORUM..

Karar  veremiyorum. Kuzey'in ameliyatını kabul etmeli miyim yoksa bu şekilde devam edip ölmesini mi beklemeliyim? Doktorlara göre ameliyat olursa masada kalma riski yüksekmiş. Ama öbür türlü de hafızası tamamen yok olacakmış. Yani kuzey kendini bile tanımayacak. Babası olacak o göte gittim durumu anlattım ve tepki aşırı cool (!) oldu " banane benimle ne ilgisi var? " Pislik herif.  Evet galiba kuzey hakkında karar yetkisine sahip tek kişi bendim. Ve galiba kararımı verdim. Belki beni, bizi, yaşadığımız onca şeyi hatırlamayacak ama en azından ölmeyecek. Yani şimdilik. Evet onu hastaneden çıkarıp evime götüreceğim. Kendi evine gitmesi iyi olmaz. O evde sağlam adam bile kafayı yer. Benim evim gayet iyi. Yeni aldım. Falez yakınlarında denize sıfır ve "dışarıda gezinen tuhaf yaratıklar " olarak adlandırdığım insanlardan uzak bir yer. Burası ona iyi gelecektir. Doktorla konuşmam gerekiyor ama öncelikle. Lavaboya gidip uykusuzluktan çökmüş yüzümü yıkadım ve doktorun kapısının önünde durdum. İçeride ne duyacağım belli değildi. Hoş böyle bir durumda iyi birşey duymak pek de mümkün değil. Boğazımı temizledim ve kapıyı tıklatıp içeri girdim. Doktor gözlüğün tepesinden bana baktı ve samimi bir ifadeyle oturmamı söyledi. Kararımı verip vermediğimi sorarcasına bakıyordu. Vücudumu dik tutarak söze başladım " karar verdim. Madem masada kalma ihtimali var o zaman ameliyat olmasın. Yitik bir hafızası da olsa ölmesini göze alamam" diyerek cümlelerimi bitirdim. İstemsiz şekilde ağladığımın da farkındayım. Doktor acıyan gözlerle bana bakıyordu. Konuşmaya başlamasıyla irkildim. Ağzından çıkacak her söz benim için ölüm kalım meselesiydi " tahmin edersiniz ki hafızası yerinde olmayan biri her türlü şeyi bir başkasından destek alarak yapacaktır. Tanıdığı herkes onun için dışarıdaki bir yabancıdan farksız olacaktır. Bazı ihtiyaçları için tekrar eğitilmesi de gerekecek. Yemek yeme, yürüme ve hatta tuvalete çıkma. Bunu kaldırabilir misiniz?"  ağzım açık bir şekilde onu dinliyordum. Aslında buna dinlemek denmez. Bedenim odadaydı ama ruhum tamamen uçmuştu. Gözlerim kızarmıştı bunu hissedebiliyordum.  Titriyordum ve doktorun tokatıyla kendime geldim. " anıl bey iyi misiniz 6 kez seslendim, isterseniz size bi sakinleştirici vereyim" dedi. Gerek olmadığını söyleyerek geçiştirdim ve ameliyat edilmemesine dair bir belge imzaladım. Bir kaç gün daha müşahede altında kaldıktan sonra onu eve götürebilirmişim.  Doktorun odasından çıktım ve kuzeyin bulunduğu odaya gittim. Yatıyordu. Adeta ruhu çekilmiş bir ölü gibi yatıyordu. Odada makinelerin çıkardığı ürkünç sesler yankı yapıyordu. Bu yankıya hıçkırıklarım da ortak olmuştu. Elini tuttum ve öylece kaldım. Dudaklarına, solmuş tenine bakmakla yetindim. Onunla yaşadığımız şeyler gözümün önüne geliyordu. Beni öpüşü, tenime dokunuşu, bakışları hepsi bir bir canlanıyordu. Dört köşe odayı kocaaman bir hayal perdesine çevirmiştim ki hemşirenin dokunuşuyla yerimden hopladım. Hastayı yormamalıymışım. Ya aptal sanki sevişiyoruz, sanki tvist dans ediyoruz, sanki neyse yaa.. Kuzey için herşey. Hemşireye sinirli bir bakış attıktan sonra kuzeyi öpüp dışarı çıktım. Artık umurumda değil bizim hakkımızda ne düşündükleri. Kuzen değiliz, aşığız hepsi bu. Hemşire içerde kalıp iğne yaptı ve dışarı çıktı. Cool tavırlarına sıçtığımın karısı benim merakımı görmezden gelerek götünü sallaya sallaya yürüyordu ki kolundan çekip kendime çevirdim " egonu siktirtme durum nasıl? " dedim kolunu sıkarak. Bir koluna bir bana bakıyordu. Çok fazla sıkmıştım sanırım acı çeker gibi bakıyordu. Kolunu rahat bıraktım ve tekrar sordum "  o nasıl?" Bu sefer cevap vermesi gerekiyor yoksa deşicem. " doktor beyin de söylediği gibi hafıza sıfır. Hasta kaydında gördüğüm kadarıyla da ameliyat olmayacakmış. Yarın taburcu olabilirsiniz" Hissizdim. Ne hissetmem gerektiği konusunda en ufak bir fikrim yok. Mutluluk mu? Aşık olduğum çocuk beni hatta kendini bile hatırlamadan ölümü bekleyecek ve ben mutlu olucam? Saçmalama anıl. Hüzün mü? Yaşadığı onca kötü şeyi unutup, kapkara perdelerini kaldıracak ve hayata daha sade bakacak. Sahde de olsa mutlu olacaktı. Bu beni niçin hüzünlendirsin ki? Bunu da eledik. Belki de sadece kaybetme korkusudur. Onu ruhen kaybettim, kısa süre içinde tenini de kaybedeceğim. Evet bu. İçimi kaplayan ve beni nefessiz bırakan his tam da bu. Hemşirenin anlamsız bakışlarından sıyrılıp bulunduğum yere oturdum. Tek bir noktaya bakan gözlerimde bulanıklıklar oluşmaya başlamıştı. Yanaklarımın ıslaklığından da anladığım kadarıyla ağlıyordum. Avuçlarımda hissettiğim sıcaklık dalgınlığıma son vermişti. Ellerim kanıyordu. Tırnaklarımı geçirmiş olmalıyım. Avuçlarıma dolan kanı pantolonuma sildim ( pantolona silme işlemini sıra arkadaşım sürekli yapıyor. ondan esinlendim arkadaşlar :D ) ve taburcu işlemleri için aşağıya indim. İmzalamam için belgeleri veren görevli kadın elimdeki kanı görünce " kanıyor " dedi. Bir elime bir de kadına bakarak " hayırdır çok mu lezzetli görünüyor" dedim ve imzayı atıp oradan uzaklaştım. Kuzeyin odasına çıkmadan önce hastane bahçesine çıkıp bir sigara yaktım. Hep özendiğim şeyi yapmaya çalıştım. Tek çekişte izmariti yarıya getirip tüm dumanı yutmak. Başardım da. Resmen dışarı hiç duman çıkmamıştı. Moralim iyi olsaydı şu an kendimi övüyor olurdum ama bok gibi bi  haldeyim. 2 nefeste diplediğim sigarayı yere attıktan sonra derin bir nefes çektim. Ciğerlerin sağlığı çok önemli ki ben ciğerlerime çok iyi bakarım (!). İçeri girince doktorla karşılaştım " doktor bey hemşire yarın taburcu olabiliceğimizi söyledi. Bugün çıksak olur mu?" dedim ve o sadece kafa sallamakla yetindi. Oh be! Hemen Kuzeyin odasına çıktım ve eşyalarını toplamaya başladım. Tüm işim bittiği zaman oturdum ve kuzeyin uyanmasını bekledim. Tahmini olarak 40-45 dakika içinde uyanırmış. Başında oturup onu izlemeye karar verdim. 

....

Gözlerimi açamıyorum ne çok uykum var benim böyle. Bi sıcaklık hissediyorum. Nefes alış veriş sesleri de duyuyorum. Zorlukla araladığım gözlerimin önünde bir çift yeşil göz duruyordu. Bana dikkatle bakıyordu ve üzerime abanmıştı. Gözlerimi tekrar kapadım ve bir anda nerde olduğumu hatırlayıp gözlerimi açtım. Kuzey!! Uyanmış, laaan uyanmış işte. Hemen ayağa kalkıp hayvan gibi sarıldım. Tutkuyla öpmeye başladım ki birşey farkettim. Karşılık vermiyordu. Sadece dudaklarını serbest bırakmıştı. Dudaklarımı dudaklarından çektikten sonra yüzünü ellerimin arasına aldım.  Hala boş boş bakıyordu. Beni tanımıyor, ne bekliyordum ki zaten. Kim olduğumu ve ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Onu hafifçe yatağına oturttuktan sonra kıyafetlerini giydirmeye başladım. Çıplak ve savunmasız vücudu beni öylesine kendine çekiyordu ki anlatamam. Kıyafetlerini giydirme işlemi bittikten sonra çantayı aldım ve onu ayağa kaldırdım. Ayağa kalkar kalkmaz ayakkabılarında sıvıyı gördüm. Ayakkabılarından yukarıya doğru çıktıkça anladım ki tuvalet ihtiyacını bile karşılayamıyor. Onu bu şekilde dışarı çıkaramazdım. Hemen pantolonlarımızı değiştirdim ve dışarı çıktık. Islak pantolon bendeydi. Rezil oluyorum belki ama önemli değil. O rezil olmasın yeter. Otoparka gittikten sonra ön koltuğa oturttum ve hemen sürücü kısmına geçtim. Yol boyu sadece beni izlemişti. Bir ara elini çeneme koydu ve yüzümü kendine çevirdi. Ruhu çekilmiş gibi dudaklarıma bakıyordu. Parmaklarını dudaklarımda gezdiriyordu. Şiddetli bir korna sesi ile korktu  ve geri çekildi. Az daha kaza yapıyorduk. Dizlerini kendine çekmiş, kafasını da dizlerine gömmüştü. Eve geldiğimizde onu arabadan çıkartmak istediğimde bana korkuyla bakmıştı. Ona elimi uzattığımda ise ürkek bir tavırla elimi tutmuştu. Ayağını yere atar atmaz düştü. Dizi kanamıştı. Hemen kucağıma alıp içeri taşıdım. Yukarı kattaki odaya çıkarttım ve dizine pansuman yaptım. Hala beni inceliyordu. Sargı bezini sararken canı yandığı için kafama bulduğu ilk şeyi fırlattı ve yine dizlerini kendine çekti. Bu neydi böyle? Doğru ya onun için bir yabancıdan ibarettim. Kendimi tanıtsam böyle davranmaz belki de. Evet bu denemeye değer. yanına yaklaştım " merhaba. Senin adın kuzey ve benim adım da anıl. Biz çok yakın arkadaşız ve ben sana asla zarar vermem tamam mı?" dedim. Ellerini tuttum ve gözlerine baktım. Ne düşünüyordu acaba. Elini ellerimden çekti ve yanağıma dokundu. Okşuyordu, Hafif hafif okşuyordu. Okşamayı bıraktı ve bulunduğu yere yattı. Gözlerini kapadı. Üzerini örtüp odadan çıktım ve oda kapısının önünde ağlamaya başladım. İçimdeki yüksek desibele sahip çığlıkları dışa vurmamak için nefes bile almıyordum. Hıçkırıklarımı gizlemek için ağzımı sıkı sıkı kapattım. Uzun bir süre ağladıktan sonra kafamı kapıya dayayıp tavanı izlemeye başladım. Biz nasıl bu hale geldik?  

FARKINDAYIM BÖLÜM KIÇ KADAR OLDU AMA KUSURA BAKMAYIN. ŞU SIRALAR ELİME SÜREKLİ KRAMPLAR GİRİYOR :D BU YÜZDEN YAZMAKTA ZORLANIYORUM. FİNALE ÇOK AZ KALDI. MULTIMEDIA'DAKİ ŞARKI NE ALAKA BİLMİYORUM AMA ÇOK HOŞUMA GİTTİĞİ İÇİN KOYDUM. ERKENDEN ÖLMEK DİLEĞİYLE...

sikleme bileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin