BU KÜÇÜK BİR DÜNYA

32 1 0
                                    

...UYANIŞ...

Yine her zamanki gibi soğuk yatağından kalktı ve banyoya yöneldi. Aynaya bakıp uzunca düşündü.Sanki bu o değildi. Bugün farklı bir gündü belliydi. Aynanın önündeki tarağı alıp omzuna kadar uzanan saçlarını taradı.

İşinden gelen alışkanlıkla erken kalkmıştı. Poşet çayını fincana koydu ve suyu kaynattı. Bu arada peynir zeytin koydu masaya. 2 dilim ekmeğini yedikten sonra sofrayı öylece bırakıp salona geçti. Laptopunu açtı ve dünyada neler olup bittiğini öğrenmek istedi. Açıkçası haberleri pek takip etmezdi ama can sıkıntısı işte.

Birden telefon çaldı. Arayan eski patronu Lokes'tı. Birden sersemledi. 1,2 sn'den sonra açtı telefonunu ;

- Merhaba Fronk , sana hiç kaçırmayacağın bir teklif sunucağım, eminim ki buna bayılacaksın.

- Efendim, ben sizle bütün bağlarımı kestiğimi sanıyordum, dedi

- Ama Fronk teklifi bir dinl....

Suratına kapatmıştı. Çünkü daha 2 gün önce küfürlü konuşmalarla kovulmuştu işinden. Fronk şaşkınlığını atamadı üstünden. Çünkü onca tartışmadan sonra patronunun onu geri araması biraz garipti doğrusu.

Sofrayı toparladıktan sonra duş aldı. Üstüne rahat birşeyler alıp dışarı çıktı yarı ıslak saçlarıyla.

Sokakta her şey normal gibiydi. Karşı sokakta çalışan inşaatçılar, simitçiler, seyyar manav...

Küçük vosvosuna bindi, aynayı düzeltti ve sürmeye başladı. Nereye süreceğini bilmiyordu. Bildiği tek bir şey vardı : ALIŞKANLIK.

Birden telefonu çaldı ama bu biraz acı bir şekilde çalıyordu. Anlamıştı. Arayan annesiydi ve açtı. Annesi ağlamaktan konuşamıyordu.

- Öldü demi , dedi Fronk. Annesinin ağlayışı yerini hıçkırıklara bıraktı ve telefonu kapattı.

Fronk'un nereye süreceği belli olmuştu artık, memleketi Los Angles.

Neler olduğunu anlamamıştı, önce işi sonra babası her şey birbirine girdi. Aslında babasını hiç sevmezdi çünkü ayyaş sapık biriydi resmen. Babasının küçük bir tesisatçı dükkanı vardı. Babası burda sabahları çalışır akşamlarıda kumarda bütün parayı yerdi.

Miras mı? Dalga geçiyorsun herhalde . Fronk zaten böyle bir şey beklemiyordu. Babasının ne mal olduğunu biliyordu çünkü. Zorlu bir yolculuktan sonra, sonunda vardı. Hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Yaklaşık 10 yıldır uğramıyordu. Resmen babasından kaçıyordu. Evini bulmakta zorluk çekti.

Eve vardığında kapıyı ağlamaktan gözleri şişmiş annesi açtı. Fronkun anlamadığı bir şey vardı. Babası annesine o kadar kötü davranmasına rağmen neden bu kadar üzülüyordu ?

Cenaze töreni çok kalabalık geçmedi haliyle. Ancak Fronk'un dikkatini iki tane, siyah takım elbiseli adamlar çekti. Kimdi bunlar? Yoksa babasının borçları mı vardı ? Annesine adamları göstererek :

- Kim bunlar, biliyor musun ?, diye sordu fakat anneside bilmiyordu.

- Babanın borçları içindir , başka ne olacak ?

- Haklısın , dedi Fronk üzgün bakışlarla.

Cenaze töreni bitmişti. 2 takım elbiseli adam geldi yanlarına. Uzun boylu olan başladı konuşmaya :

- Ölüm için çok üzgünüz Bay Fronk ama sizinle babanızın mirası için konuşmalıyız, dedi.

Fronk ve annesi birbirlerine şaşkın gözlerle baktıştılar.

- Ne mirası ? diye sormaktan kendini alamadı Fronk.

- Efendim bu çok büyük bir miras. Burda konuşmamız hiç doğru olmaz . dedi kısa boylu adam.

Sakin bir kafeye geçip konuşmaya başladılar.

-Efendim , babanız sandığınız gibi biri değil.

-Nasıl yani, demekten kendini alamadı Fronk.

Yorumlarınızı beklerim...

Devam edecek...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BU KÜÇÜK BİR DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin