Ben İlksen. Ben 43 yaşındayım. Şimdi de küçüklükte yaşadığım hatırladıklarımı buraya yazmaya karar verdim. 5.yaşıma kadar anneannem beni büyüttü. Annem rahatsızdı. Benimle hiç ilgilenmedi. Dedem, dayım, yengem ve anneannem baktı. Sürekli inek sütü ile beslendim. Çünkü babam baksınlar diye inekleri onlara vermişti. Artık bıkmıştım, sütün içine ekmek koyup zorla yedirmelerinden. Sabah akşam yiyiyordum. İşleri çoktu. Yemek yapacak zaman yoktu. İnekler bakım ister tarlada bostan biber fasülye bildiğimiz yediğimiz yiyecekler. Yengem üstümü kirlettim diye şamarla döverdi. Bir elimde emzik hiç bırakmadan tarlada koştururdururdum. Cılımsız biriydim. Özelikle bana babaannemin adıyla seslenirlerdi. 'Sarıaşa' diye. Neden? Çünkü sarışındım. Babaannemin adı Ayşe'ydi. Onu çok severdim. Oda beni severdi. Ben büyürken hayatın gerçekleriyle yaşıyordum. Dedem arada masal anlatırdı. Eski masalları çok severdim. Arada bir babaanneme kaçardım. Mesafe uzaktı 5 km falan. Babaannemin evi çok büyüktü. İki katlı radyosuda vardı. Köyde kimsenin evi böyle güzel büyük değildi. Radyo kimsede yoktu. Tepede son ses açardık. Köydeki herkes sesi duyan kapının önüne gelirdi. Dedem Ağaydı. Çok güzel bir atı vardı. Alnında ayyıldız vardı. Adıda ayyıldızdı. Dişiydi. Her tayı olduğunda onunda alnında ayyıldızı olurdu. Ben tayı severdim. Babaannem zengindi. Ama cimriydi. Turası vardı. beşibirlikleri vardı. Arada bir başıma takardı. Turaları ben de çok sevinirdim. Çocukluk işte. Eskiler böyle mutlu oluyorlardı. Annemle babam evlendiğinde kiloyla altın takmışlar büyükler. Ben6.7.yaşlarındayken okula başladım küçük bir kardeşim daha vardı toplam 4 kardeşdik ben 3 numaraydım artık annemin yanındaydım annenin ne olduğunu bilmiyordum biryandan taşınıyorduk okulada gidiyordum ama ben çok üzülüyordum çünkü babaanneme yakın oturuyorduk nedenini bilmiyordum ama uzaklaşıyorduk oradan anneanneme yakın taşındık koluma aşı olmuştum ağlıyordum beni babaannem gibi şevkat gösteren babaannemden başkası yoktu babam arada bir eve uğrardı gözü hep dışarıdaydı babamda beni severdi bir türlü 1.sınıfı bitirememiştim seytin ağaçları çoktu seytin toplamaya giderdik aynı zamanda babam eletirikçiydi dükkanı vardı veresiye işler yapardı çoğu zaman iflas etti arkasında dedem vardı ona güvenirdi yardım ederdi babama bir elimde emsik okula giderdim o sene sınıfta kaldım ikinci yıl bir daha bire gittim siyah bir önlük altında abimlerden kalma pantolon defter yok kitap yok kalem ise abilerimden kalma küçülmüş kalemler hiç oyuncağım olmadı çantamda yoktu artık biraz daha büyümüştüm tarlayada giderdik o yaz babaanneme kuma gömdük tarlanın kenarında çay vardı çayda su bitince balıklarıda elimizle yakalayıp kovaya doldururduk söyüt ağacın dibinde oturur babamı beklerdik babam artıncandan motoru çalıştırırdı bizde bakardık kardeşimle buz gibi gelmesini islerdik havuzu doldururduk havuzun içine karpuzları atardık sonğuyunca catlar karpuzlar soğuduğunu oradan anlardık havuzun dibinde ceviz ağacı vardı çok büyüktü eski söğlerdi cevizin beli diken kişinin beline geldiğinde kalınlığı o kişi ölürmüş netice babaannem dikmişti kurban kestiyimizde etleri cevizin dalında saklardık kazana koyardı bağlardı babaannem cevizin etrafı kapalı böbeyi boştu dibine kum dökmüştük oturmak için tarla babaannemindi ağaçlar çoktu meyve ağaçları incir ağacın üstüne çıkar oturur incir yerdik bir yıl sonra abimi evlendirmeye karar verdiler gelin geldiğinde babaannemi bakacktı abim 14 yaşındaydı evlenmek istemiyordu zorla düğün yaptılar kız 25 yaşındaydı ama istedikleri olmadı kız babaannemi bakmadı o altını pulu toplayıp gitti babaannem üzüntüden hastalandı 20 gün yattı öleceyini anlayanlar anneme kına yakın eline ayağına dediler annemde yakmıştı. Ben dışarıya fırladım bir yılan koçaman gelenlere söyledim onlar dediki o azrail dediler yoksa babaanemin canını alacak olanmıydı ben korkmuştum yegemin yanına gittim yengem amcamın karısı dişi ağrıyormuş koyun otlatıyordu kırda ona baktım kakı koyuyordu ağzına dişinin ağrısını kesiyormuş öğle söğledi artık bir sevdiyimi kaybetmiştim 5 sınıfa kadar okutacaklardı ama nasıl ayakkabım bile yoktu işten güçten okula gidemiyordum hep hayalimde öğretmen olmak vardı bir tane önlüğümü beşinci sınıfa giydim naylon olduğu için kırışmıştı ve küçülmüştü dayımın eşleri alay ederdi altında pantalon küçülmüş önlük babamın eline para geçtiğinde arkadaşları veresiye işleri çok olurdu bizleri umursamazdı hiç unutmam fülüt istemişlerdi okuldan ben bayram harçlığımla fülüt almıştım hayatımda bir eşyam olmuştu çok çok kıymetliydi onu hep saklayacaktım evlendiğimde çocuklarıma verecektim okul benim en güzel yıllarımdı yemek yapmak ekmek pişirmek hep bana bakardı 5 yıllık bitirmeden her işi öğrendim meçburdum annem sürekli gezmeyi severdi düğünlerden gelmezdi bir gün gene okula gittim ogün zor bir gündü çünkü öğretmenim gidiyordu biz 5 arkadaş harlıklarımızı koyduk ona bir hediye almak için düşündük ne alabilirdik bir tane ekmek bir helva öğretmenimiz bunları görünce çok duygulandı ağladı bize sarıldı sizi hiç unutmayacağım dedi biz çok ağladık gitme diye o meçburdu arabaya binerken el salladı biz arkadaşlarımla baka kaldık okuldan iyice soğumuştum artık ara sıra gidiyordum eve gitsem işleri yapmaya okadarda küçüktümki zayıf biriydim ekmek pişirmek bir yana
Oyun oynamak yok ekmekler saçtan kaydığında annem görmesin diye gömerdim yoksa annem döverdi 3 yaş küçük kardeşim ona dokunmazdı hafta sonu olduğunda çamaşırlar dağ gibi olurdu yıka yıkayabilirsen okul bitti ben artık tarlada çalış evde çalış sabah erkenden kalk bir yandan çıkın hazırla yani yiyecek birşeyler tarlanın yolunu tut inekler bir yandan yürü uzun yol askerleri kovalar inekler eğlenceli bir yol macerası askerler kaçar inekler kovalar buynuzlarıyla köprüye kadar kovalar aslında askerler koşuya çıkarlar ineklerle güzel vakit geçiriler hemen hemen her gün aynı saatte karşılaşırlar yaz mevsimi geldiğinde ovaya taşınırdık orada bir tek gözlü evimiz vardı şirinmi şirindi biber patlıcan salatalık domates yer fıstığı yetiştirirdik bunun yanında bol karpuz kavun ekerdik yer fıstığı olduğunda üzerleri yemyeşil olurdu bizde koyunların kuzularını üzerine salardık onlar karnını doyururdu güzelmi güzel günlerdi tarlanın biryanından çay geçer bir yanından yol geçer meyve ağaçlarıyla kaplıydı yoldan geçen meyve yerdiler çeşit çeşit meyve
Allahım okadar güzellerki bakmaya kıyamazsın babamın en güzel marifetleridi ben de çaşışkan bir