[lana del rey - ride ]
park jimin & jeon jungkook-
kelimelerin anlamları havadaki azot tanelerinde asılı kalırmış gibi durdu.
"oraya gitmek istemiyorum."
( nereye gitmek istemiyordu jimin?
kendisini ilah mı sanardı? )jungkook, portakal çiçeği kokan saçların kokusunu içine çekti.
hissetti o an, akciğerleri acıdı en uç köşelerinden.
sırf jimin, yaşamanın büyüsünden arınsın diye, saçından bu lüzumsuz kokuyu koparmak istedi.
oysa alerjisi vardı, farklı ve ağır kokuları sevmezdi.ilerisi tepe, daha da ilerisi limandı.
limandan tekneler açılır, leylekler oynaşırdı.
tepe dedikleri, bir tepe değildi.
( sahiden değildi )
kaldırım taşlarından 80 santim aşağıda çakıl taşları başlardı.
çakıl taşlarının başladığı noktadan dalgaların çarpıştığı yerlere tahmini bir 12 metre vardı.
tepe ise, limanın hemen yanında idi.
bu çakılların üzerinde, limandan sonra en güzel manzaraya sahip olan tepe'de otururlardı.( jungkook, jimin'i ilk defa burada öpmüştü )
asfalt bitti. kaldırım taşları bitti. jungkook küçük mesafeden çakılların üzerine atladı. sonra ise jimin'i koltuk altlarından tuttu. çakıl taşlarına indirdi.
6 metre sonra oturdular.
8 dakika sonra jimin konuştu."seni sevmek istemiyorum jungkook."
12 saniye sonra deniz duruldu.
jungkook sadece güneşin batışını izledi.
kelimelerini bulamadı belki; jimin ise yorgundu."kucağına uzanabilir miyim, izin verir misin?
jimin bir süre sorusunun ardından sadece jungkook'a bakmakla yetindi.
jungkook, bir süre sadece çok mu sevmişti diye endişelendi.
eğildi ve kırmızı portakalı andıran dudaklarının kenarından öptü.
sonra jimin, kucağına eğildi.
gökyüzü yine çok güzeldi.
jungkook da güzeldi.
onu sevmesi dahi güzeldi.jimin, değildi.
"ama seni seviyorum, kook."
gözlerini yumdu.
sanırım ikisi de ağlıyordu.
jimin, durdu mu kalbi, gökyüzüne gitmek isterdi.
o alacakaranlık vakti, dökülmeyen çamlar çıplak kaldı.
jimin gökyüzü oldu, jungkook zamanların en sonsuzunda, gökyüzünde kaldı.son
;
medyada bir fotoğraf var, tepenin bütün ilçeye nasıl baktığı gözüküyor.
ght