KAVGA

68 18 3
                                    

Medya: Nolan, Rüzgar

RÜZGAR

Kantinde otururken Tyler'a öldürücü bakışlarımı atıyordum. Derin lavoboya gitmişti, Aras ise şu ceza olmayan cezasını çekmeye. Tyler bakışlarıma dayanamamış olacak ki konuşmaya başladı "Artık bana şu şekilde  bakmayı kesermisin. Almaya çalıştım işte. Hem sanki biraz beklesen ölüceksin bulucaz bir çaresini ama yok hanımefendinin istediği hemen olucak." Gözlerimi kısarak ona baktım "Tyler bilmem farkındamısın ama etrafta seni öldürmemi engelleyecek bir Derin ya da Aras yok. Yerinde olsam çenemi kapalı tutardım." Tyler bu dediklerimden sonra korkmuş olacak ki çenesini kapadı ve başka taraflara bakmaya başladı. Bende ona gözlerimi devirdim ve telefonumla ilgilenmeye başladım. Tyler ile arkadaşlığım bir hafta önce başlamıştı. Yani abimin geldiği gün.
  ~ Bir Hafta Önce ~
  Kapıyı çarpıp çıktıktan sonra bahçeye  yöneldim. Temiz hava almam gerekiyordu ve burada bolca bulunan birşey varsa o da temiz havaydı. Malum ormanın ortasındayız. Abimden öğrendiklerim beni hem şok etmiş hem de hayal kırıklığına uğratmıştı. Yıllarca böyle bir şeyi bizden gizlemeleri aptal gibi hissettirmişti. Neden söylemediklerini anlayamıyordum. Bize yalan söylemeleri kesinlikle güvenimi sarsmıştı. Abimi kolay affedebileceğimi sanmıyordum. Güvendiğiniz insanların size yalan söylemesi gerçekten berbat birşeydi sanki içinize bir öküz oturuyordu ve aklınız sürekli sorularla sizi boğuyordu "neden yaptı? Kötü sonuçlanacağını düşünmedi mi? Başka sakladığı şeyler var mıdır?" En kötüsü de onu kolay kolay suçlayamamanızdı belki de iyi bir sebebi vardı, belki o da çok üzüldü ama açıklayamadı yoksa o yapmaz. Sorular vardı ama cevapların hepsi karmakarışıktı. Sonunda bahçeye çıktığımda hala sinirliydim. Bahçede az kişi vardı çünkü ders zili çalmıştı. Sinirle önümdeki taşa bir tekme savurdum. Tabi sonra  beklenildiği gibi taş sekti ve ağaca dayanmış bir şekilde yatan çocuğun kafasına geldi. Harika! Cidden bende bir gram şans yok. Çocuk gözünü açtı ve bana sinirle bakmaya başladı bende hemen konuştum "Özür dilerim sana atmak istememiştim" Çocuk ayağa kalktı ve yanımda durdu "Ama attın. Cidden siz çaylak sınıflardan bıktım hep bir sorun yaratıyorsunuz. Olup olmadık yerde güç kullanıyorsunuz hayır bir de kontrol edebilseniz." Konuşan çocuğa şaşkın bir şekilde baktım "Yalnız ben az önce o taşı güç kullanarak falan atmadım. Tekme attım sekip sana  geldi." Bunun üzerine çocuk omuz silkti ve umursamazca konuştu "Sonuç olarak o taş geldi ve sende aynen dediğim gibi bir çaylaksın." Bu çocuğun derdi neydi bilmiyorum ama sorun istiyorsa ona istediğini verecektim. Zaten sinirliyim bir güzel döverim bunu bütün sinirim gider. Derin bir nefes alıp ona çemkirmeye hazırlandım. Tam ağzı açıp konuşacaktım ki bir kişi sözleri ağzıma tıkıp lafa atladı. "Hey hey! Çocuklar biraz sakin olun. Birbirinizi mi döveceksiniz? Hem de okulda! Bunu bir cezası var biliyorsunuz dimi?" Konuşan kişiyi tanımam için ses tonu yetmişti. Bu sürekli karşıma çıkan aptal Tyler'dı. Karşımdaki çocuk konuşmaya başladığında dikkatimi ona verdim. "Bu çaylak kafama taş attı. Sefil varlıklarıyla insanları rahatsız etmeleri yetmiyormuş gibi bir de taş atmaya başladılar." Ne dedi o? Sefil mi dedi? "Bana baksana sen! Sen de etrafta boş konuşup gürültü kirliliği yapıyorsun. Zaten sinirliyim canımı sıkma benim seni o ağacın kavuğuna sokarım bütün yaşamını çaylaklarla değil sincaplarla geçirirsin." Çocuk tam üstüme yürürken Tyler araya girdi."Hey Jacob! Bak şu an John camdan bizi izliyor bence uzatma." Jacob denilen uyuz önce cama baktı. Bende onunla beraber dönüp bakınca John'u kendi odasının camında gördüm. Jacob bana ters bir bakış atıp gitti. Tyler bana döndü ve konuşmaya başladı "Başına bela almadan duramıyorsun değil mi? " Ona ters bir bakış attım ve omuz silktim. Gözlerini devirdi yeniden konuştu. "Sen neden sinirlisin?" "Sanane" İkinci defa gözlerini devirdi ve bana baktı. Sanki birşeyler planlıyormuş gibiydi. Tek kaşıntı kaldırıp ona ne var bakışı attığımda bana güldü ve konuştu." Eminim seni koşu yarışında yenerim." Ona anlamaz bir şekilde baktım "Ne saçmalıyorsun sen? Seninle yarış falan yapmayacağım." Çünkü neden yapayım dimi. "Korktum desene sen. Aslında haklısın yerinde ben olsam ben de benden  korkardım." Kısa bir kahkaha attım ve ona meydan okuyan gözlerle baktım. "Tamam yapıcam. Kazanırsam bana yemek ısmarlarsın." Tyler alayla güldü "Kabul. Eğer ben kazanırsam sen de bana neden sinirli olduğunu anlatırsın." Kafa salladım ve yarış yapacağımız yere geçtik.
  Şu an nerdemiyim Tyler'ın ısmarladığı yemeği okulun yüksek kulelerinden birinde yiyordum. Bir yandan da Tyler ile dalga geçiyordum. Tabiki de ben kazanmıştım. " O kadar iddialıydın ki bi an gerçekten iyi koşuyorsun sanmıştım." Tyler bana ters bir bakış atıp konuşmaya başladı. "Ya sen patates kızartmanı yesene istediğin oldu işte. Ah evet en güzeli bugün menüde patates kızartması olmasıydı. Kesinlikle yemek konusunda şanslıyım. Tekrar Tyler'a döndüm. "Cidden Tyler berbat koşuyordun. Bunu bile bile nasıl yarış yapmak istedin?" "Sen de yavaş koşarsın sanmıştım." Dediğinde ona inanmadığımı belirten bakışlarımı attım. Abim okula geldiğinde ona ulaşmak için koşarken beni görmüştü. Orada da gayet hızlı koşmuştum. Bakışlarıma dayanamamış olacak ki pes etti ve doğruları söyledi. "Sinirini atman içindi. Koşunca sinirini atarsın diye düşündüm." Bunu duyunca şaşkınlıkla ona baktım. Beni düşünmesini beklemezdim. "Bakma öyle Rüzgar. Sadece arkadaş olmaya çalışıyorum." Ona kafa salladım ve ani bir kararla ona dönüp "Sana herşeyi anlatacağım." Dedim. Tabi Tyler şaşırdı ve sordu "Emin misin?" Emin değildim ama birine anlatmaya ihtiyacım vardı. " En fazla seni birine söyledin diye öldürürüm. Yani sıkıntı yok" Bana baktı ve gülümsedi "Kimseye söylemeyeceğim. Söz."
   Yarım saatin sonunda herşeyi Tyler'a anlatmıştım. O da şaşırtıcı bir şekilde hiç yorum yapmamış ve beni sonuna kadar dinlemişti. Ona dönüp "Ne düşünüyorsun?" Diye sordum. Bana baktı ve cevapladı "Bence abin için de zor olmalı. Sonuçta annen ve baban öldüğünde bütün yükü o üstlendi. Gerçekleri anlatma yükünü de tabi." Kafa sallayıp ona onay verdim."Aslında haklısın. Bunları bize anlatacak olan annem ve babamdı ama öldüler. Sonra bu yük abime kaldı. Yine de bize yalan söylememeleri gerekiyordu." Tyler yavaşça konuştu "Bazen bazı doğruları söylemek o kadar kolay olmuyor." Derin bir nefes aldım ve konuyu kapatmak adına konuştum. " Neyse oldu bitti gerisini zaman gösterecek." Tyler kafasını sallayıp beni onayladı. Sonra bana döndü ve gülümseyerek sordu "Arkadaş mıyız?" Bende ona gülümsedim ve cevapladım "Arkadaşız"
     ~ Son ~
  Tyler beni dürtüp daldığım düşüncelerden uyandırmıştı. "Rüzgar menüde patates kızartması var." Tabi ben bunu duyar duymaz kantin sırasına koştum. Patates kızartması bu yani tabiki de koşucam. Cebimden kartımı çıkardım. Abim para yüklemişti. Tabi ki kantin bedava değildi kartlarımız vardı onlara para yükleyip kullanıyorduk. İlk haftalar yeniyiz diye bedava geçiniyorduk ama şimdi öyle değildi tabiki. Sıra bana geldiğinde tepsime patates kızartması aldım ve kartımı basıp sıradan çıktım. Tabiki mutluluğum kısa sürmüştü. Öküzün teki gelip bana çarptı ve tepsim elimden kayıp yere düştü. Yerdeki patates kızartmalarına hüzünlü bir bakış attım. Şans yine bana kıçıyla gülmüştü. Bana çarpan salağa hışımla döndüm. "Önüne baksana be!" Çocuk  kaşlarını çatak konuştu "Yolumun üstündeydin bende kenara çektim." Çocuğa dikkatli baktığımda Gezginler'den olduğunu anladım. Nolan'ın yanında görmüştüm. "Neden boş konuşmak yerine özür dileyip düşen yemeğimi telafi etmek için bana yeni bir tane almıyorsun?" Evet çok cesaretliyim. O patates kızartması alınacak! Çocuk alayla gülüp yanımdan geçmeye çalıştı ama sadece çalıştı çünkü ben önünü kesmiştim. Çocuk bu sefer sinirli görünüyordu. "Sen mi çekilirsin yoksa ben mi çekeyim?" Tek kaşımı kaldırıp ona baktım ve konuştum. "Düşürdüğün yemeğimi telafi etmelisin. Hemen!" Çocuğun kaşları daha da çatıldı ve üstüme yürüdü "Sen bana emir mi verdin? Canına falan mı susadın?" Tam cevap verecektim ki arkadan biri çocuğa bağırdı. " Louis yeter." Bağırana baktığımda onun Nolan olduğunu anladım. Bize doğru geliyordu. Yanımda birinin varlığını hissettiğimde onun Tyler olduğunu anlamam da uzun sürmedi. Nolan sonunda yanımıza geldiğinde bana bakarak konuştu. "Senin derdin ne?" Gözlerimi kısıp ona baktım. "Derdim az önce arkadaşının çarparak düşürdüğü yemeğim." Nolan cebinden kendi kartını çıkardı ve bana uzattı. Almadığımı görünce nefesini dışarı verdi ve konuşmaya başladı. "Hadi al şu kartı da git kendine yeni bir yemek al. Bu çocuksu konu da kapansın." Sonra yanındaki arkadaşlarına döndü ve küçümsercesine konuştu "Acemiler işte hep aynılar." Kaşlarımı çatıp Nolan'a baktım ve bana uzattığı kartı itip konuşmaya başladım. "Benim istediğim kart falan değil! Arkadaşının yaptığı hatayı telafi etmesi. Neden gidip medeni bir şekilde bana yemek alıp kibarca özür dilemiyor? Böylece bu çocuksu konu da kapanmış olur." Nolan söylediklerimi duyunca bozuldu ama bu sadece bir saniye sürdü. Tekrar küçümseyen bakışlarına geri döndü ve konuşmaya başladı bu sırada nerdeyse bütün kantinin bizi izlediğini belirtmeden geçemeyeceğim. "Daha bir hafta önce abin gelip okulu bastı. Şimdi ise sen gelip bana medeniyet ve kibarlıktan bahsediyorsun, komik." Nolan bunları söyleyince benim sinirlerim tepeme çıktı. Tyler bana sakin ol bakışları atıyordu ama çok sinirliydim. Tyler benim zıvanadan çıkacağımı anlayınca konuyu kapatmak adına konuştu: "Pekala uzatmayalım isterseniz." Nolan ona öldürücü bakışlarını attı ve konuştu "Uzatabiliriz. Nasıl olsa her şekilde siz zararlı çıkacaksınız." Arkadan bir arkadaşı Nolan'a uyarıcı bakışlar attı. Sonra Nolan bize döndü ve yeniden konuştu. "Avatar çaylağını da al ve buradan toz ol Tyler" Sinirden ellerimi yumruk yaptım. Tam o sırada gözüme Tyler'ın yemek için aldığı ama bizi görünce yiyemeyip yan masaya bıraktığı pasta takıldı. Ani bir hareketle pastayı elime aldım ve Nolan'a "Şişt" yaptım. Nolan bana dönünce öldürücü vuruşu yapıp pastayı suratına yapıştırdım. Uzun bir sessizlik oldu. Tabi herkes şoktaydı. Tyler birden bağırdı. "Yemek savaşı" herkes önce ona aptal aptal baktı ama sonra yemekler havada uçuşmaya başladı. Tyler ise bu karışıklıktan yararlanıp benide tuttuğu gibi koşmaya başladı. Bende ona ayak uydurdum. Kaçmakta haklıydı. Tamam şu ana kadar cesaretli davranmış olabilirim ama cesaret ve aptallık arasında ince bir çizgi vardı. Eğer burada kalsaydık aptallık yapmış olurduk. Gezginler bizi kesinlikle haklardı. Kapıda Derin'i şok olmuş ifadesiyle görünce biraz duraksadık ama sonra onu da peşimize takıp koşmaya devam ettik ta ki okulun kulelerinden birine çıkana kadar. Burası Tyler ile arkadaş olduğumuz yerdi. Tek sorun kulelere çıkmanın yasak olmasıydı ama kimse görmediği sürece sorun yoktu. Derin bana döndü ve bağırmaya başladı "Delirdin mi sen? Nasıl böyle birşey yaparsın!" Bu kadar fazla kızacağını tahmin etmemiştim. Altı üstü Nolan'ın suratına pasta yapıştırdım. "Hak etti ama Derin. Napsaydım sarılsamıydım o söylediklerinden sonra." Derin kafasını onaylamaz şekilde salladı ve kulenin merdivenlerinden aşağıya inmeye başladı. Bu kız niye böyle kızdı ya? Normalde bu kadar kızmazdı kesin birşey olmuş. Tyler'a baktığımda o da bana onaylamaz bakışlar attı ve konuştu. "Delisin sen. Hem de zırdeli." Böyle söyleyince gülmeye başladım. Ben gülünce o da güldü. Birkaç dakika güldükten sonra kuleden indik ve derslere girmeyip odalarımıza dağılmaya karar verdik. Tam odanın kapısını açarken koridordan keskin bir ses duydum. "Rüzgar Evren!" Sesin sahibine baktığımda John'u gördüm. Harika! John devam etti "Profesör'ün odasına. Hemen!" İşte şimdi bitmiştim.
   Profesör'ün odasında Nolan ve ben vardık. Nolan bana ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Açık konuşmak gerekirse ifadesiz hali çok korkutucuydu. Profesör ikimize baktı ve konuştu "Duyduklarım hiç hoş şeyler değildi. Bu rezaletin Nedenini sormayacağım sadece ceza alıcağınızı bilin." Benim bir suçum yok ama kışkırttılar beni. Offf şimdi işin yoksa cezayla uğraş. Bunları düşünürken yeniden Profesör'ün sesini duydum "Bu arada Rüzgar arkadaşın Tyler'da ceza alıcak. Yemekhanede yemek savaşı başlatmış. Burayı sirk sandınız herhalde." Kısık sesle  söylendim "Bazı kişilere bakınca düşünmüyo değilim." Nolan bunu duymuştu ve bana gözlerini kısarak baktı. Profesör'de "Ne dedin Rüzgar" deyince çokta sessiz söylemediğimi anladım. Profesöre dönüp konuştum "Diyorum ki Tylerın bir suçu yok. Yemek savaşını başlatmasını söyleyen bendim. Aradan sıyrılmak içindi." Ben yandım bari Tyler yanmasın. Evet artık bir suçum var; yemek savaşı başlatmak. Profesör birkaç saniye bana baktı ve kafasını onaylamaz şekilde iki yana salladı. Nolan ifadesiz bir ses ile sordu "Cezamız nedir?" Profesör sorusunu cevapladı "Kütüphaneyi düzenleyeceksiniz." O kadar da kötü değil. Ben kitapları severim. Nolan'ın şok ifadesine anlamamış bir şekilde bakarken o itiraz etmeye çalışıyordu "Ama Profesör..." Profesör onun sözünü kesti. "İtiraz istemiyorum Nolan. Ayrıca Gezginler bu aralar gözüme batmaya başladı. Bir tek olay daha istemiyorum! Anlaşıldı mı?" Nolan ve ben kafamızı salladık. Profesör tekrar konuştu. "Cezanızın zamanı gelince nöbetçi öğrenci sizi çağıracak. Şimdi çıkabilirsiniz." İkimizde odadan çıktık. Nolan bana hiç bakmadan arkasını dönüp gitti. İnanamıyorum hiç laf atmadı. İlk cezamı da aldım bugünlük şanssızlık kotam doldu sanırım. Artık odama gidip dinlenebilirim.
ARAS
  Sonunda cezam bitmişti ama bende bitmiştim. Okula geldiğime hiç bu kadar sevinmemiştim. Artık odama gidip uyuyabilirim. Tam odama giderken camdan Derin'i sinirli bir şekilde bahçede dolaşırken gördüm ve geldiğim yolu geri dönüp onun yanına gittim. "Derin" ona seslendiğimde bana döndü beni görünce gözleri dehşetle büyüdü. "Ne oldu sana?" "Cezamı hafife almışım sanırım. Beni boşver sana ne oldu asıl? Sinirli görünüyorsun." Derin bana baktı ve bankı gösterdi "Otur da sana herşeyi anlatayım."
   "Hahahaha demek Rüzgar Nolan'ın suratına pastayı yapıştırdı." Derin bana herşeyi anlatmıştı ben ise gülmekle meşguldüm. Derin kaşlarını çatarak konuştu. "Sence bu komik mi?" Gülmemi bitirip Derin'e döndüm. "Derin sen neden bu kadar kızdın ki? Her zamanki Rüzgar işte. O kadar dayandığı için onu tebrik etmeliyiz bence. Normalde ilk saniyede kavga çıkarırdı biliyorsun." Derin zorla gülüp bana döndü "Aslında haklısın ama endişeleniyorum işte. Onlar tehlikeli kişiler. Eski okulda ki gibi onlara yumruk veya tekmeyle karşılık veremez biliyorsun hepsinin güçleri var." Derin böyle konuşunca onu rahatlatmak için gülümsedim. "Endişelenmene hiç gerek yok Derin. Herşey güçlerden ibaret değil. Rüzgar'da o zeka ve çene varken herşeyden yırtar. Hadi artık sende odana git ve dinlen saat geç oldu." Derin bana gülümseyip kafa salladı ve ikimizde odalarımıza dağıldık. Kısa bir duş aldıktan sonra kendimi yatağa attım. Sonra yan taraftaki yatakta yatan bedeni farkettim. Büyük ihtimalle oda arkadaşımdı odaya fazla uğramazdı ve fazla konuşkan bir tip değildi. Kısa süre sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım.
   Gözlerimi araladığımda hala uykum vardı. Saate baktığımda beşi gösteriyordu. Dışarıdan gelen ayak seslerine uyanmıştım. Meraklanıp odanın kapısını açtım açmamla içeri itilmem bir oldu ama sorun şuydu ki dengemi sağlayamayınca düşmüştüm, beni iten kişide dengesini sağlayamayıp üstüme düşmüştü buraya kadar herşey normaldi sorun düşmenin etkisiyle beni iten kişinin dudaklarının dudaklarıma değmesiydi. Bu saniyelik bir şeydi ama gözlerim şokla açılmıştı. Üstüme düşen kız hemen toparlanıp kalktı. Kız diyorum çünkü uzun saçları vardı. Bende ayağa kalktım ve karşımda ki kıza baktım. Bu kız sanki tanıdık. Birkaç saniyenin sonunda kızı tanıdım. "Clarie" Clarie adını söyleyince eliyle ağzımı kapadı fısıldayarak konuşmaya başladı. "Bağırmasana!" Elini çekince bende fısıldayarak konuşmaya başladım "Burada ne yapıyorsun?" Clarie sorumu geçiştirip konuşmaya başladı "Bak sonra anlatırım. Şimdi buradan çıkmam gerek. Benim için dışarıyı kontrol eder misin?" Kapıyı açtım ve dışarıya göz attım kimse yoktu. Clarie'ye dönüp "Dışarısı temiz." dedim. O da kafa salladı ve "Teşekkür ederim." Dedi. O sırada elindeki kolye dikkatimi çekti ucunda bir anahtar vardı. Clarie kolyeyi cebine sıkıştırdı ve odadan çıktı. Aklımda iki şey vardı birincisi dudaklarımızın birbirine değdiğiydi ikincisi ise Clarie'nin birşeyler karıştırdığıydı. Sanırım ben yeni uğraşımı bulmuştum. Onun ne karıştırdığını  bulacaktım .

Arkadaşlar son 3 bölümdür +1700 kelime ve bu bölümde 2300 lerde kelime  yazdım lütfen vote ve yorumlarınızı unutmayın 😍😍

KARANLIĞIN ÇAĞRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin