Haram da Huzur Arama

3.6K 347 269
                                    

(Kardeşlerim selamün aleyküm. Yeni hikayemiz yayında. "Şizofren Müslüman" kitabını sahiplendiğiniz gibi bunu da sahipleneceğinizi biliyorum. Allah hepinizden razı olsun. Beğendiğiniz yerlere yorum yapmayı unutmayın olur mu :) )


İnsan gariptir.

Küçükken tüm dualarını büyümek üzere gerçekleştirir. Büyümeye başlayınca korkar. Çoğu zaman ayna da ki yüzü tanıyamaz. Bu ben miyim der? Bu ben miyim Allah'ım, ne de çabuk büyümüşüm?

Salçalı ekmeklerimizle koşturuyorduk dün sokakta. Dansa davet oynuyorduk okullarda. Önce 25kuruşluk gazozu alırdık kantinden, sonra içine su doldurup top yapardık şişemizi. Pelikan silgimiz vardı hatta. Çok iyi silmezdi yazdıklarımızı. Bizde silginin ucundan koparır, en sevdiğimiz arkadaşımızı kızdırmak için kafasına atardık.

"Çabuk büyümedik mi be Tahir abi?" dedim tebessüm ederek.

Hüznü tazeydi Tahir abinin. Acı bir tebessüm etti çocukluğunu özlediğini belli ederek. Belki de en çok çocukluğunu özleyen oydu aramızda. En büyüğümüz olarak onun hakkıydı bu. Karşımızda ki sahile doğru uzatmıştık ayağımızı.

"Özledim hem de çok özledim, o saflığımı o duruluğumu çok özledim. Kendimi çok yorgun hissediyorum. Bu yaşadıklarımız çok yordu beni. O kadar halsiz ve bitkinim ki elimi havaya kaldıracak halim yok sanki. "

Meftun'a döndü gözler. Rabbine meftun, eşine meftun... Aynı zaman da grubumuzun en küçüğü. "Ben" diye başladı Meftun konuşmasına.

"Ben de yaramaz bir çocuktum öncesinde. Mesela okuldan sonra ki halı sahamız için kadro oluştururdum derslerde. Sıra arkadaşımla S-O-S oyununu oynardım. Hatırladınız değil mi? Bir harf sen koyardın, bir harf o. SOS yapan kazanırdı. Mesela isim şehir hayvan oynardık. Bulamadığım zaman sallardım. Karşımdakiler kabul etmek istemeyince de savunmamı yapardım. "Ne yani siz "S" ile başlayan 'San Francisco Orangutanını' bilmiyor musunuz?" Oysa Sancar ya da Sansar diyebilirdim hayvana. Ama o an aklıma gelmeyince sallardım işte."

Öğretmen gelmeden önce, konuşanlar listesine adım yazıldığı için sınıf başkanını tehdit ederdim çoğu zaman. " -Ya oğlum ne var yani Şaban'ın sırtına binip sınıfta geziyorsam? İlla ismimi yazıp hocaya vermek zorunda mısın?"

Öğretmene belli etmeden sakız çiğnemeye çalışmakta adrenalin verirdi. Sanki büyük bir marifetmiş gibi. O an kendimizi Mit ajanı gibi hissederdik. Ve ajan yeteneklerimizi de en çok kopya çekerken kullanırdık.

Lise yıllarında en büyük eğlencem kopya çekmekti. "Kopya çekmek bazılarına tembellik, üç kağıtçılık, sahtekarlık ya da kolaya kaçma gibi gelse de aslında beceri gerektiren bir sanattır. Soğuk kanlılık, zeka, gözlem gücü ve dikkat gerektirir. Her şeyden önce kararlılık ve seçicilik gerektirir. Fırsat verirseniz lise beyninizi gereksiz bilgilerle dolduruverir. Kopya çekmekteki amaç asla kolaya kaçmak değildir. Kopya sizi gereksiz ezberlerden kurtaracak bir savunma biçimi ve ezberci eğitime karşı başkaldırının simgesidir." desem de inanmayın genel de kopyayı dersine çalışmayan tembeller çeker. :)

Okul hayatım boyunca en büyük hobilerimden biri de kitaplarda ki kişilere sakal ve bıyık çizip, kaşlarını birleştirmekti sanırım. Bu kişinin kadın ya da erkek olmasının pek bir önemi yoktu. Nefes alsın yeter deriz ya, nefes bile almasına gerek yoktu. Sadece yüzünün net olduğu bir fotoğrafının olması yeterliydi.

"Ve en önemlisini söylüyorum hazır mısınız?" dedi Meftun sözlerine devam ederek. "Mutlaka her öğrencinin yaptığı bir şeydi bu. Bunu yapanlar huzur dolu oluyordu. Bu eğitim hayatımız boyunca çok önemli bir şeydi. Farklı şekiller de karşımıza çıkabilirdi."

O kadar çok merak etmiştim ki ne olduğunu. Önce hafifçe kıkırdadı. Sonra konuşmaya başladı "İşte o şey, UYUMAK"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 Gizli NikahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin