Hare

158 5 0
                                    

Akşam vaktiydi kalktığımda. Amerika'dan yeni dönmüştüm. Saat farklarına daha alışamamıştım. Karnım acıkmıştı. Onun yerine kalkıp buzdolabından çıkarttığım sütü olduğu gibi ağzıma dayadım. O kadar yorgundum ki gene kafayı vurup böyle boş bir gün daha yaşayacakmışım gibi geliyordu. Alttan o ses geldi. Haydi Mira sofraya bu annemin sesiydi. Mutfaktan daha yeni çıkmıştım elimde karton sütlen ona gelsem bu ne hal seni bir daha bir yere göndermeyeceğim der gibi bana bakacaktı. Ben de karton sütü çalışma masama bırakıp pofuduk terliklerimi giyip saçlarımı taradım. Taranası zor kıvırcık saçlarım var. Neyse sofraya geldiğimde yemekte mercimek çorbası ve karnabahar vardı. Ağzıma 2 kaşık çorbayla 5 adet karnabahar soktum. O da zar zor. İştahım yoktu. Odama gittim. Yatağıma uzandım. Odamı görmeyeli çok olmuştu. Odamı süzerken birden  gözüme çantamdan sarkan siyah atkıyı gördüm. Bu onun atkısıydı. Hare'nin. Hare benim Amerika'daki tek Türk dostumdu. O benim için çok fedakarlıklar yapmıştı .Gırtlak kanserinden öldü. Ondan sonra hayatım hep düzensiz gitti. Hare'nin annesi yoktu. Babası desem alkoliğin tekiydi. O gelecek için planlama yapan insanlardan hoşlanmıyordu. Hayatı şimdi yaşa derdi. Amerika'ya öğrenci değiştirme programıyla gitmiştim. Tek dileğim iyi bir gelecekti onunkisi ise hayat şimdi güzel felsefesiydi. İki zıt kutup birbirini çekti o benim dostum olmuştu. Her şeyden önce çok kavga eden ezeli rakipler şeklinde tanıştık. Okulda çöpü at ödülü  kazan adlı bir yarışma olmuştu. Oyuna göre herkes tek oyunculu kapışacak ve gruplaşma olmayacaktı. Oyunu kazanana yüksek bir miktar para (öğrenciye göre) ve yemekhane sırasında öncülük kazanma hakkı tanınmıştı.Okuldaki çoğu çöpü toplayan kişi kazanacaktı. Oysa Hare ve asiler grubu birleşmiş bizim gibi ezikleri ezme programına göre klonlaştırılmışlardı. Tam benim elimdeki çöpleri alacaklardı ki onlara elimdeki çöp torbasıyla saldırdım. Hare ayağıma basıp yüzüme tükürdü. Elindeki kahrolası çöpü ver dedi. Ben de gel de al diye okul koridorlarında koşmaya  başladım. Hare'nin arkadaşları boğa  sürüsü gibi üzerime doğru kırmızı renkli çöp poşetini almaya geliyorlardı. Müdürün odasından bağıra çağıra geçmemize rağmen müdür tepki vermedi. Adam zaten 65 yaşındaydı. Uyuya kalmıştı. Tek dileğim o gerizekalı ayak takımına gününü göstermekti. Koridorun sonuna gelmiştim ve orada tıkılı kaldım. Hare bağırmaya başladı. Çaylak iyi direndin dedi.  Elimden poşeti alıp seninle işimiz var dedi ve gitti. Ben doğal olarak oyun dışı olmuştum. Oyunu Hare ve asiler grubu kazandı. Ertesi gün okulda para yağmuru oyunu oynamaya başladılar. Kazandıkları paraları birbirlerinin üzerlerine atıp bugün para yağacakmış diyip bir insan sesine bile benzemeyen sesler çıkartıyorlardı. Benim oradan geçtiğimi görüp çaylak geldi diye anırıyorlardı. Tek dediğim şey çaylaklık ustalığa geçiş adımıdır oysa aylaklık hayatın iğrenç pasaklığına merhaba deme yoludur  dedim. Vay bizim küçük çaylak felsefe meraklısı çıktı diye gene bana bakıp anırmaya başladılar . Oradan hızlı adımlarla matematik sınıfına doğru yürüdüm. Derste geçen haftaki konulardan mini bir sınav yapacaktı Bayan Stewart. Çok çalışmıştım. Gelecek için benim sloganımdı sonuçta. Sınav için kalemimi silgimi hazırlayıp sınıftaki saate bakındım. Bayan Stewart sınavı başlattı. Nefes aldım ve ilk soruyu okudum. Sınav bittiğinde yorgun ama bir o kadar sevinçli sınavdan çıkmıştım. O günkü sınavlarım bittiğinden ve geriye benim bölümümle ilgili sınav kalmadığından eve gittim.

HareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin